Etkin Pişmanlık Nedir?
5237 sayılı Türk ceza kanununun 36. maddesi hükümleri içerisinde fail konumunda yer alan kişinin suçun icra hareketlerinden gönüllü olarak vazgeçmesi ya da kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını ya da neticenin gerçekleşmesini önlenmesi durumu söz konusu olması halinde teşebbüsten dolayı cezalandırılmayacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak tamamlanmış olan kısmın esasen bir suç oluşturması halinde yalnızca o suça ait ceza ile cezalandırılması durumu gündeme gelecektir.
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri ile etkin pişmanlık kurumu yalnızca suçun tamamlanmasından sonra meydana gelen aşamaya dair bir nitelik kazanmaktadır. Eski kanunumuz olan 765 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinde de mevcut olduğu gibi kanunun özel hükümler kısmında belirli suç hükümlerine dair münhasıran düzenleme bulunmaktadır. Kanun hükümleri içerisinde etkin pişmanlık Şeklinde isimlendirilmiş olan hükümlerden bazıları faili konumunda yer alan kişinin cezalandırılmasını doğrudan doğruya emretmekte iken bazı etkin pişmanlık hükümleri faili konumunda yer alan kişiye verilecek olan cezada indirim yapılmasını öngörür.
Etkin pişmanlık icra hareketlerini tamamlamış olan ve kararını değiştirmesi mümkün olmayan fail konumunda yer alan kişinin yalnızca neticenin gerçekleşmesini önlemeye dair çabalaması anlamına gelmektedir.
Etkin pişmanlık ile ilgili olan kanun hükümlerinin gerekçesi içerisinde gerek icra hareketleri aşaması içerisinde gerekirse nice hareketlerin bitmesinden daha sonra faili konumunda yer alan kişinin suçu tamamlamasından günü olarak vazgeçmesini teşvik etmek modern suç politikasının temel araçlarından biri olduğu söylenmiştir. Bununla birlikte 765 sayılı eski Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yalnızca icra hareketlerinin devamı aşaması içerisinde kabul edilmiş olan gönüllü vazgeçme icra hareketlerinin bitmiş olduğu fakat neticenin meydana gelmediği olaylar bakımından da öngörülmüş olmaktadır. Böylelikle suçun icrası süresi içerisinde tüm aşamalar içerisinde gönüllü vazgeçme olağan halde olmaktadır. Bununla birlikte icra hareketlerinin bitmesinden daha sonra gönüllü vazgeçmenin kabul edilmesinin mümkün olabilmesi için vazgeçmiş olan kişinin suçun tamamlanmasını önlemek açısından ciddi bir çaba göstermesi gereklilik arz etmektedir. Gönüllü vazgeçme durumunda kişiye ceza verilmesi gibi bir durum söz konusu olmamaktadır. Fakat kişinin o ana kadar yapmış olduğu hareketler ayriyeten suç meydana getiriyor ise yalnızca o suçtan dolayı sorumluluk meydana gelmektedir.
Böyle bir düzenin meydana gelmiş olması eski Türk ceza kanunumuz olan 765 sayılı Türk ceza kanunu içerisinde eksik teşebbüs İle ilgili olarak gönüllü vazgeçmeye dair bir düzenleme varken tam teşebbüs ile ilgili olarak etkin pişmanlık müessesesinin düzenlenmiyor olması ve düz 65 sayılı Türk ceza kanunun genel yükümler ile ilgili düzenlemeler içerisinde bir noksanlığın getirilmiş olmasını meydana getirdiği söylenebilir. Öyle ki hazırlık hareketleri ve icra hareketleri ayrımının söz konusu olmasında objektif kıstasın kabul edildiği ve bu düzenleme içerisi ile orantılı olarak gönüllü vazgeçmeden suça teşebbüs açısından yeniden düzenlenmiş oldu ancak etkin pişmanlığın yalnızca belirli suçlar için o suçlara özgü olarak cezayı ortadan kaldıran ya da cezada indirim yapılmasını gerektiren bir sebep olarak düzenlenmesi söz konusudur. 5237 sayılı Türk ceza kanunundan önce söz konusu olan 765 sayılı eski Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde eksik teşebbüs durumunda vazgeçme halinde ceza verilmiyor olması fakat tam teşebbüs aşamasında vazgeçme durumun söz konusu olması halinde herhangi bir ceza indirimi meydana gelmemesi gönüllü vazgeçme kurum içerisinde bir eksiklik meydana getirmektedir. Burada faili konumunda yer alan kişiye suç işlemekten vazgeçme motivasyonunun sağlanması amacıyla gönüllü vazgeçmenin teşebbüsün tüm aşamaları içerisinde kabul edildiği ileri sürülmektedir. Öyle ki gönüllü vazgeçmenin suçun sona ermesine Kadar geçerlilik arz ettiği suç işleyen kişilerin her aşama içerisinde geriye dönmelerinin mümkün olması bakımından suçun tamamlanmasından sonra etkin pişmanlığın meydana geliyor oluşuyla böylelikle de etkin pişmanlığın bir sistematik içerisinde yer alması sağlanmaktadır. 765 sana eski Türk ceza kanunu hükümlerinde gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık olarak adlandırılmış olan müesseseleri aynı hüküm içerisinde tabi kılan düzenleme tartışma yaratmaktadır. Yeni Türk ceza kanunu olan 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde etkin pişmanlık olarak yer bulmuş olan kurumun düzenlenmiş oldu bundan kaynaklı olarak gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık kurumlarının birbirine karıştırıldığı ileri sürülmektedir.
İcra hareketlerinin bitirmiş olan faili konumunda yer alan kişinin neticenin meydana gelmesini engellemeye çalışması haline dair etkin pişmanlık müessesesi ile gönüllü vazgeçme müessesesini aynı hukuki neticeyi bağlamış olmak eylemle pişmanlık gösteren faili konumunda yer alan kişiyi gönüllü vazgeçmiş olan faili konumunda yer alan kişi bakımından daha imtiyazlı kılmış olmasından kaynaklı olarak mevcut düzenlemenin kanun önünde eşitliğe aykırılık teşkil ettiği İleri sürülebilmektedir.
Etkin Pişmanlığı Hukuki Niteliği Nedir?
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinin temel aldığı suç teorisi içerisinde suçun kanuni tanımında yer alan hususların gerçekleşmesi ile birlikte ortaya cezalandırmaya dair bir haksızlık meydana geldiği Kusuru ortadan kaldıran bir nedenin de söz konusu olması durumunda faili konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak bir cezaya hüküm olunacağı yer almaktadır. Baz durumlarda kanun hükümlerinde fail konumunda yer alan kişinin cezalandırılması mümkün olabilmesi için farklı bazı hususların mevcut olması veya mevcut olmaması aranmaktadır. Haksızlık ve küsur isnadı haricinde kalan bazı durumlar suçun unsurları dışında kalan haller başlığı altında söz konusu olmaktadır. Bunlar içerisinden faili konumunda yer alan kişinin cezalandırılması mümkün olabilmesi için gerekli niteliklere sahip olan hususlara objektif cezalandırılabilmesi şartları denilmektedir. Faili konumunda yer alan kişinin cezalandırılması için bulunmaması gereken hususlar şahsi cezasızlık sebepleri ya da cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler olarak adlandırılmaktadır. Şahsi cezasızlık sebepleri faili konumunda yer alan kişinin belirli nitelikteki kişisel özellikleri ve ilişkilerinden kaynaklı olarak kanuni kimlerin de faili konumunda yer alan kişinin cezalandırılmaması veya daha az cezalandırılmasının öngörülmüş olduğu durumlardır. Cezayı ortadan kaldıran veya azaltan şahsi sebepler ise suçun işlenmiş olması zamanında söz konusu olmayan ancak sonradan meydana gelen kişi ya hiç ceza verilmemesi ya da daha az ceza verilmesine sebep olan durumlardır. Nitekim bu gibi durumlarda şahsi cezasızlık sebeplerin aksine fail konumunda yer alan kişinin suçu meydana getirirken cezalandırılmasını engelleyen bir durum söz konusu değildir. Etkin pişmanlık cezanın ortadan kaldırılması veya cezanın azaltılmasını gerekli kılan bir şahsi sebep özelliği taşıdığı kabul görmektedir. Bununla birlikte kanun hükümlerinde mal varlığına karşı suçlar da etkin pişmanlığı düzenlenmiş oldu 168. madde içerisinde söz konusu olan gerekçe de bu düzenlemenin cezada indirim yapılmasını gerekli kılan bir şahsi sebep niteliği olduğu belirtilmiştir. Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yer alan etkin pişmanlık düzenlemelerinin 5237 sayılı Türk ceza kanunun bazı maddelerinde yer alan suçlar da cezanın tümüyle kaldırılması durumunu meydana getirmektedir. Bununla birlikte 5237 sayılı Türk ceza kanunun Düzenlemiş olduğu bazı suçlar da ise sadece cezanın azaltılmasını gerektiren bir sebep olarak düzenlenmesi gibi bir durum söz konusu dur. Örneğin 5237 sayılı Türk ceza kanunun 93. maddesinde organ veya doku ticareti suçu için etkin pişmanlık müessesesi düzenlenmiştir. 93. maddenin birinci fıkrasına göre organ ya da dokularını satan kişi, resmi makamlar tarafından haber olunmadığını önce durumu yetkili mercilere haber vererek suçlu konumunda yer alan kişilerin yapılanmalarını kolaylaştırmış olduğu takdirde hakkında ceza verilmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Öyle ki 93. maddenin birinci fıkrasına göre cezanın bütünüyle kaldırılması durumu söz konusu olmaktadır. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrası çözümü düzenlenmiş olan hükümler de cezanın azaltılması gerektiren bir neden olarak etkin pişmanlık hususu düzenlenmiştir. 93. maddenin ikinci fıkrasına göre suçun haber alındıktan sonra oradan ya da dokularına satmış olan kişi gönüllü olarak suçun ortaya çıkmasına ve diğer suçların yakalanmasına hizmet ve yardım ettiği takdirde hakkında verilecek olan cezanın yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadar indirileceği söz konusu olmaktadır.
Yine 5237 sayılı Türk ceza kanununun 184. Maddesinde imar kirliliğine neden olma suçu düzenlenmiştir. Bu maddenin beşinci fıkrasına göre kişinin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapmış oldu ya da yaptırmış olduğu bina ya imar planına ve ruhsatına uygun bir şekle getirmesi durumunda Bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılması gibi bir durum söz konusu olmaz. Açılmış olan kamu davası bu şart, mahkûm olunan ceza bütün Sonuçlarıyla ortadan kalkar. Öyle ki imar kirliliğine neden olma suçunu İşleyen kişinin yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsata uygun hale getirmesi halinde söz konusu olan cezanın bütünüyle kaldırılması durumu meydana gelmektedir.
5237 sayılı Türk ceza kanununun 191. maddesinde kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu düzenlenmiştir. Bu maddenin akabinde 192. maddede etkin pişmanlık ile ilgili olan hususları yer verilmiştir. 192. maddenin ilk fıkrasına göre uyuşturucu ya da uyarıcı madde imal ve ticareti suçların iştirak etmiş olan kişi resmi makamlar tarafından öğrenilmeden önce diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu ve doyurucu maddelerin saklanmış olduğu ya da imal edilmiş olduğu yerleri yetkili mercilere bildirmesi halinde verilmiş olan bilginin suç ortaklarının yakalanması ya da uyuşturucu ya da uyarıcı maddenin ele geçirmesini sağlaması durumunda fail konumunda yer alan kişiyle ilgili olarak ceza verilmez. Burada etkin pişmanlık düzenlemesinin cezai bütünüyle kaldırdın mı söylememiz mümkündür.
Yine 192. maddenin ikinci fıkrasında kullanmak için uyuşturucu ya da uyarıcı madde satın alan kabul eden ya da bulunduran kişi, resmi merciler tarafından öğrenilmeden önce ilgili maddeyi hangi kişiden aldığını nerede ve hangi zamanda temin ettiğini yetkili merci haber vererek suçların yakalanmalarını ya da uyuşturucuya duyurdu maddenin ele geçirilmesinde konu aydınlaştırmış olması durumunda kendisi hakkında ceza verilmez. Burada 192. maddenin ikinci fıkrası bakımından etkin pişmanlık düzenlemesinin cezayı bütünüyle kaldırılması durumu söz konusu olmaktadır. 192. maddenin üçüncü fıkrasına göre suçların haber alınmasından sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasını ve faili konumunda yer alan kişinin ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet eden ve yardımda bulunan kişi ile ilgili olarak verilecek olan ceza yardımı Nesrine göre dörtte birden yarısına kadar indirilir. 192. maddenin üçüncü fıkrası bakımından etkin pişmanlık müessesesi yalnızca cezanın azaltılmasını sağlamaktadır.
192. maddenin dördüncü fıkrasına göre uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanan kişi ile ilgili olarak kullanmak için uyuşturucu ya da uyarıcı madde satın almak, kabul etmek ya da bulundurmaktan kaynaklı olarak soruşturma başlatılmadan önce resmi ve kanları ya da sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi getirilmesini talep etmesi halinde hakkında cezaya hüküm olunmaz. 192. maddenin dördüncü fıkrası bakımından da yine etkin pişmanlığı düzenlemesi cezayı bütünüyle kaldırmaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 201. maddesinde etkin pişmanlık ile ilgili olan nüfusları yer verilmiştir. Maddeye göre sahte olarak para ya da kıymetli damga üreten, ülkeye sokan, nakil eden, muhafaza eden ya da kabul eden kişi söz konusu para ya da kıymetli damgaları tedavüle koymadan ve resmi merciler tarafından öğrenilmeden önce diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilmiş olan paraya da kıymetli damgalı üretilmiş olduğu ya da saklanmış olduğu yerleri yetkili makamlara bildirmesi halinde verilecek olan bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve sahte olarak üretilmiş olan para ya da kıymetli evrakın ele geçirilmesini sağlaması durumunda fail konumunda yer alan kişiyle ilgili olarak cezaya hüküm olunmaz. 201. madde bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
Bununla birlikte 201. maddenin ikinci fıkrasında sahte para ya da kıymetli damga üretiminde kullanılan alet ve malzemeyi izinsiz olarak üreten ülkeye sokan satan, devreden satın almış olan, kabul etmiş olan ya da muhafaza eden kişi, resmi merciler tarafından öğrenilmeden önce diğer suç ortakları bu malzemenin üretilmiş olduğu ya da saklanmış olduğu yerleri ilgili mercilere bildirmiş olması halinde verilecek olan bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve bu malzemenin ele geçirilmesini sağlamış olması durumunda bu kişiye ceza verilmez. 201. maddenin ikinci fıkrası bakımından da etkin pişmanlık düzenlemesi cezayı bütünüyle kaldırmaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 221. maddesinde düzenlenmiş olan bir diğer etkin pişmanlık hükmüne göre suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu sebebiyle soruşturmaya başlamadan önce ve örgüt amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce örgütü dağıtan ya da vermiş olduğu bilgiler ile örgütün dağılmasını sağlayan kurucu ya da yöneticilerle ilgili olarak ceza verilmez. Burada etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
221. maddenin ikinci fıkrasında örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti bakımından herhangi bir suç işlenişine iştirak etmeksizin gönüllü bir şekilde örgütün ayrıldığını ilgili mercilere bildirmiş olması durumunda hakkında ceza verilmesi mümkün olmaz. 221. maddenin ikinci fıkrası bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
221. maddenin üçüncü fıkrasına göre örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun meydana gelmesine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin pişmanlık duymak suretiyle örgütün dağılmasını ya da örgüt mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli nitelikteki bilgileri vermiş olması durumunda bu kişi ile ilgili olarak ceza verilmez. 221. maddenin üçüncü fıkrası bakımından etkin pişmanlık düzenlemese cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
221. maddenin dördüncü fıkrasına göre suç işlemek amacıyla örgüt kurmuş olan suç işlemek amacıyla örgüt yönetmiş olan ya da suç işlemek amacıyla örgüt üye olan veya suç işlemek amacıyla üye olmak ile birlikte örgüt adına suç işleyen ya da örgüte bilerek ya da isteyerek yardım eden kişinin gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ile faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olan suçlar ile ilgili olarak bilgi vermiş olması durumunda bu kişi ile ilgili olarak örgüt kurmak yönetmek ya da örgüte Üye olmak suçlarından dolayı ceza verilmez. Öyle ki burada etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır. Ancak bu fıkranın devamında kişinin bu bilgileri yakalanmasından sonra vermesi durumunda bu kişi ile ilgili olarak bu suçtan dolayı verilecek olan cezalar üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılacağı öngörülmektedir. Öyle ki burada etkin pişmanlığın yalnızca cezanın azaltılması gerektiren bir neden olarak düzenlenmiş olduğunu söylememiz mümkündür.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 254. maddesinde etkin pişmanlık ile ilgili olan hususlara yer verilmiştir. Bu maddeye göre rüşvet alan kişinin, bu durum resmi merciler tarafından haber alınmadan önce rüşvet konusu şeyi soruşturmayı yetkili mercilere aynen teslim etmesi durumunda bu kişi ile ilgili olarak rüşvet suçundan dolayı ceza verilmez. Rüşvet alma konusunda başka bir kişiyle anlaşan kamu görevlisinin bu durum resmi merciler tarafından haber alınmadan önce durumu yetkili mercilere haber vermesi durumunda hakkında bu suçtan dolayı ceza verilmez. 254. maddenin birinci fıkrasına göre etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
254. maddenin ikinci fıkrasına göre rüşvet vermiş olan ya da bu konuyla ilgili olarak kamu görevlisi ile anlaşmaya varmış olan kişinin ilgili durum resmi merciler tarafından haber olmadan önce pişmanlık duymak suretiyle durumdan yetkili makamlara haberdar etmesi durumunda bu kişi İle ilgili olarak rüşvet suçundan dolayı ceza verilmez. Burada etkin pişmanlık cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
254. maddenin üçüncü fıkrasına göre rüşvet suçuna iştirak etmiş olan diğer kişilerin ilgili durum resmi merciler tarafından haber alınmadan daha önce pişmanlık duymak suretiyle durumdan yetkili mercilere haberdar etmesi durumunda bu kişi ile ilgili olarak bu suçtan dolayı ceza verilmez. Yine 254. Maddenin üçüncü fıkrasına göre etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanununun adliyeye karşı suçlar başlığı altında yer alan 274. maddesinde etkin pişmanlık düzenlenmiştir. 274. maddenin birinci fıkrasına göre aleyhine tanıklık yapılmış olan kişiyle ilgili olarak bir hak kısıtlanmasını ya da bir hak yoksunluğunu meydana getirecek nitelikte karar verilmeden ya da hükümden önce gerçeğin söylenmiş olması durumunda ceza verilmez. 274. maddenin birinci fıkrası bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
274. maddenin ikinci fıkrasına göre aleyhine tanıklık yapılmış olan kişiyle ilgili olarak bir hak kısıtlamasına ya da bir hak yoksunluğuna neden olacak nitelikte karar verilmesinden sonra ve hükümden önce gerçeğin söylenmiş olması durumunda verilecek olan cezanın üçte ikisinden yarısına kadar indirilmesi söz konusu olur. 274. maddenin ikinci fıkrası bakımından etkin pişmanlık düzenlemesi sadece cezanın azaltılmasını gerektiren bir neden olarak düzenleme bulunmaktadır.
274. maddenin üçüncü fıkrasına göre aleyhine tanıklık yapılmış olan kişiyle ilgili olarak verilecek mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeği söylenmesi durumunda verilecek olan cezanın yarısından üçte birine kadar indirilmesi durumu söz konusu olabilir. Yine burada 274. maddenin üçüncü fıkrasına göre etkin pişmanlık düzenlemesi yalnızca cezanın azaltılması gerektiren bir neden olarak düzenleme bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanununun adliyeye karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiş olan 282. maddede yer alan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu içerisinde etkin pişmanlık düzenlenmiştir. 282. maddenin altıncı fıkrasına göre bu suç sebebiyle kovuşturma başlamasından önce suç konusu mal varlığı değerlerinin ele geçirmesine yardımcı olan ya da bulunmuş olduğu yere yetkili mercilere bildirerek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi ile ilgili olarak bu madde hükümleri içerisinde mevcut olan suç sebebiyle ceza verilmez. Burada etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanununun anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar başlığı altında yer alan 316. maddesinde suç için anlaşma suçuna yer verilmiştir. 316. maddenin ikinci fıkrasına göre amaçlanmış olan suçun işlenmeden ya da anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlamadan daha önce bu ittifaktan çekilmiş olan kişilere ceza verilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. 316. maddenin ikinci fıkrasına göre etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın bütünüyle kaldırılmasını sağlamaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanununun hürriyete karşı suçlar başlığı altında 110. maddede etkin pişmanlık ile ilgili olan hususlara yer verilmiştir. 110. maddeye göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişi bu suç sebebiyle soruşturmaya başlamadan önce mağdur konumunda yer alan kişinin şahsına zarar dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadar indirilmesi söz konusu olur. Öyle ki 110 onuncu maddede düzenlenmiş olan etkin pişmanlık müessesesine göre yalnızca cezanın azaltılması sağlanmaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanununun mal varlığına karşı suçlar başlığı altında 168. maddede etkin pişmanlık müessesesine yer verilmiştir.
168. maddenin birinci fıkrasına göre hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflas, taksirle iflas suçlarının tamamlanmasından daha sonra ve bu sebeple hakkında kovuşturma başlamadan daha önce faili konumunda yer alan kişinin, azmettiren konumunda yer alan kişinin ya da yardım eden konumunda yer alan kişinin bizzat pişmanlık göstermek suretiyle mağdur konumunda yer alan kişinin uğramış olduğu zarara aynen geri verme ya da tazmin etmek suretiyle tamamen gidermiş olması durumunda verilecek olan ceza üçte ikisine kadar indirilir. Burada 168. maddenin birinci fıkrasında düzenlenmiş olan etkin pişmanlık müessesesi yalnızca cezanın azaltılmasını sağlamaktadır.
168. maddenin ikinci fıkrasına göre etkin pişmanlığı kovuşturma başlamasından sonra fakat hükmün verilmesinden önce gösterilmiş olması durumunda verilecek olan cezanın yarısına kadar indirilmesi durumu söz konusu olur. 168. maddenin ikinci fıkrasına göre etkin pişmanlık hükmü yalnızca cezanın azaltılmasını gerekli kılan bir sebep olarak düzenlenmiştir.
168. maddenin üçüncü fıkrasına göre yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık göstermiş olan kişi verilecek olan cezanın birinci fıkraya girmiş olan hallerde yarısına, ikinci fıkraya girmiş olan hallerde üçte birine kadar indirileceğine yer verilmiştir. Burada da yine etkin pişmanlık müessesesinin yalnızca cezanın azaltılmasına yarayacağını söylememiz mümkündür.
5237 sayılı Türk ceza kanunu millete ve devlete karşı suçlar ve son hükümler başlıklı dördüncü kısmı içerisinde yer alan konu idaresinin güvenilirliğini ve işleyişine karşı suçlar başlıklı birinci bölümünün 248. maddesinde etkin pişmanlık müessesesine yer verilmiştir.
248. maddenin birinci fıkrasına göre soruşturmanın başlamasından önce zimmete geçirilmiş olan malın aynen iade edilmesi ya da oranın olan zararın tamamen tazmin edilmiş olması durumunda verilecek olan cezanın müştekisi indirilir. Burada etkin pişmanlık düzenlemesi yalnızca cezanın azaltılmasını gerektiren bir sebep olarak yer almaktadır.
248. maddenin ikinci fıkrasına göre kovuşturma başlamadan önce gönüllü bir şekilde zimmete geçilmiş olan malın aynen iade edilmesi ya da uğramış olan zararın tamamıyla tazmin edilmesi durumunda verecek olan cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığı hükümden önce gerçekleşmiş olması durumunda verecek olan cezanın üçte birini indirilir. Öyle ki 248. maddenin ikinci fıkrasına göre yine etkin pişmanlık düzenlemesi yalnızca cezanın azaltılmasını gerektiren bir sebep olarak yer almaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunu adliyeye karşı suçlar başlığı altında 269. maddede etkin pişmanlık müessesesine yer verilmiştir. 269. maddenin birinci fıkrasına göre iftira etmiş olan kişinin mağdur konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak adli ya da idari soruşturma başlamasından önce iftirasından dönmüş olması durumunda bu kişi ile ilgili olarak iftira suçundan dolayı verilecek olan cezanın beşte dördü indirilir. Burada etkin pişmanlık yalnızca cezanın azaltılmasını sağlamaktadır.
269. maddenin ikinci fıkrasına göre mağdur konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönmüş olması durumunda iftira suçundan dolayı verilecek olan cezanın dörtte üçü indirilir. 269. maddenin ikinci fıkrasına göre etkin pişmanlık düzenlemesi cezanın azaltılmasını sağlamaktadır.
269. maddenin üçüncü fıkrasına göre etkin pişmanlığın mağdur konumunda yer alan kişi ilgili olarak hükümden önce gerçekleşmiş olması durumunda verilecek olan cezanın üçte ikisi indirilebilir. Etkin pişmanlığın mağdur konumunda yer alan kişinin mahkûmiyetinden daha sonra gerçekleşmiş olması durumunda verilecek olan cezanın yarısı indirilebilir. Etkin pişmanlık hüküm olunan cezanın infazına başlanmış olması durumunda verilecek cezanın üçte biri indirilebilir. 269. maddenin üçüncü fıkrasına göre etkin pişmanlık müessesesi yalnızca cezanın azaltılması gerektiren bir sebep olarak düzenleme bulunmaktadır.
269. maddenin dördüncü fıkrasına göre iftiranın Konusunu meydana getiren münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil sebebiyle idare yaptırma karar verilmeden önce etkin pişmanlık da bulunulmuş olması durumunda verilecek cezanın yarısı indirilebilir. İftiranın konusunu meydana getiren münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerekli Kılan fil sebebiyle idari yaptırım uygulanmasından sonra etkin pişmanlık da bulunması durumunda verecek olan cezanın üçte biri indirilebilir. Burada 269. maddenin dördüncü fıkrasına göre düzenlenmiş ona etkin pişmanlık müessesesi verecek olan cezanın azaltılmasını sağlamaktadır.
269. maddenin beşinci fıkrasına göre basın ve yayın yoluyla yapılmış olan iftiradan kaynaklı olarak etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasının mümkün olabilmesi için bunun aynı yöntemle yayınlanması gereklidir.
5237 sayılı Türk ceza kanunun adliye karşı suçlar başlığı altında 281. maddede suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçuna yer verilmiştir. 281. maddenin üçüncü fıkrasına göre ilişkin olduğu suç sebebiyle hüküm verilmeden daha önce gizlenmiş olan delilleri mahkeme teslim etmiş olan kişiyle ilgili olarak bu madde hükümleri içerisinde tanımlanmış Ulan suç sebebiyle verilecek olan cezanın beşte dördü indirilir. 281. maddenin üçüncü fıkrası bakımından düzenlenmiş olan etkin pişmanlık müessesesi yalnızca cezanın indirilmesini sağlamaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunu adliyeye karşı suçlar başlığı altında muhafaza görevini kötüye kullanma suçu düzenlenmiştir. 289. maddenin ikinci fıkrasına göre birinci fıkra hükümlerinde tanımlanmış olan suçun konusunu meydana getiren aşağıya kovuşturma başlamadan önce geri vermiş olan ya da bu mümkün olmaması durumunda bu şeyin bedelini Ödemiş olan kişiyle ilgili olarak Verilecek olan cezaların beşte dördü indirilir. 289. maddenin ikinci fıkrasına göre etkin pişmanlık müessesesi sadece cezanın azaltılmasını gerektiren bir sebep olarak düzenleme bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanununun adliyeye karşı suçlar başlığı altında yer alan 293. maddesinde etkin pişmanlık müessesesine yer verilmiştir. 293. maddeye göre tutuklu ya da hükümlerini kaçtıktan sonra etkin pişmanlık göstererek kendiliğinden teslim olması durumunda kaçmış olduğu günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınmak suretiyle verilecek olan cezanın altıda birine kadar indirilir. Fakat kaçma süresinin altı ayı geçmiş olması durumunda ceza da indirim yapılmaz. 293. maddede düzenlenmiş ve etkin pişmanlık bakımından yalnızca cezanın azaltılması sağlanmıştır.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 297. maddesinde İnfaz kurumuna veya tutuk evine yasak eşya sokmak suçu düzenlenmiştir. Bu maddenin dördüncü fıkrasına göre bir ve ikinci fıkraları içerisinde tanımlanmış olan suçların konusunu meydana getiren eşyayı yanında bulunduran ya da kullanan hükümlü ya da tutuklu bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse verilecek ceza yarı oranında indirilir. Öyle ki 297. maddenin dördüncü fıkrasına göre etkin pişmanlık müessesesine yalnızca cezanın azaltılmasını sağlayan bir neden olarak düzenleme bulunmaktadır.
Cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler eylemin haksızlık içeriğinde bir fark ortaya çıkarmamaktadır. Bundan kaynaklı olarak etkin pişmanlık sebebiyle faili konumunda yer alan kişiye ceza verilmeyecek olsa dahi fiilin suç olma özelliği devam ettiğinden güvenlik tedbirlerine hükmü alınması mümkün olabilir. Gerekiyorsa da faili konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak idari bir yaptırım uygulanması mümkün olabilir. Etkin pişmanlık cezasızlık sebebi veya indirim sebebi olsa dahi müsadere hükümlerinin uygulama bulmasında bir engel söz konusu değildir. Kanuni günler içerisinde rüşvet suçuna da hayır hususlar bu durumdan ayrılmış ve etkin pişmanlık halinde rüşvet ile ilgili olarak menfaatin müsaderesine karar verilmeyip iade edileceği hüküm altına alınmıştır.
Cezayı ortadan kaldıran veya cezayı azaltan şahsi nedenlerin özelliklerinden biri şahsi sebep durumunda olmalarından dolayı iştirak durumunda işlenen suçlar da yalnızca ilgili suç ortağı bakımından sonuç doğurması ile birlikte diğerlerinin ceza sorumluluğu üzerinde bir etki meydana getirmesidir. Etkin pişmanlık içerisinde yer alabilecek bir suçun iştirak halinde işlenmiş olmasından dolayı söz konusu olan durumlar özellikle mal varlığına karşı suçlar da kendisini gösterir.
Etkin Pişmanlık Neden Düzenlenmiştir?
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde düzenlenmiş olan etkin pişmanlık kanuni hükümlerin etkin pişmanlığı imkân tanımış olduğu her suç tipi içerisinde o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünebilmektedir. Ancak suç tipi içerisinde karşımıza çıkması mümkün olacak tüm farklı hususlar etkin pişmanlık müessesesinin özünü meydana getiren ortak unsurların sınırları dâhilinde meydana gelir. Öyle ki suç tipi sayısı kadar etkin pişmanlık türünün mevcut olduğunu söylemek mümkün olmasa dahi etkin pişmanlığın ilgili olduğu suç sayısı kadar farklı görünüm kazandığını söylemek mümkün niteliktedir. Bundan kaynaklı olarak etkin pişmanlık müessesesinin düzenleniş amacının çok yönlü olduğunu söylememiz mümkündür. Etkin pişmanlığı düzenlenmiş amacı cezalandırma amacına yönelik teoriler ve suç politikası olarak açıklanması mümkün niteliktedir. Öyle ki etkin pişmanlık müessesesinin cezayı kaldıran veya azaltan bir sebep niteliği taşıması cezanın amacı teorileriyle alaka taşımaktadır. Suç politikası içerisinde etkin pişmanlığı hangi suç tipleri içerisinde hangi muhakeme aşamasına kadar kabul edilmesinin mümkün olabileceğimi bunun faili konumunda yer alan kişinin cezai sorumluluğuna hangi oranlarda etki edeceğini belirlemesi aşamasında önem teşkil etmesi durumu söz konusudur.
Burada ilk olarak cezalandırmanın amacına yönelik çeviriler işten bahsetmemiz mümkündür. Devletin cezalandırma ile amacının ne olduğunun belirlenmesi için ceza sorumluluğunun esansı ve cezanın amacını açıklamak üzere üç büyük okul ortaya çıkmıştır. Bu okullar klasik okul, pozitivist okul ve sosyal savunma okullarıdır. Cezanın amacını açıklamak için kullanılmış olan hususlar klasik okul içerisinde doğmuştur. Burada ilk olarak kefaret teorisinden bahsetmemiz mümkündür. Kefaret teorisi mutlak teori veya adalet teorisi olarak da anılması mümkün niteliktedir. Bu yaklaşım içerisinde suçlu değil suçun esas alınması ve cezanın tamamıyla geçmişe günlük değerlendirilmesi durumu söz konusu olmaktadır. Bundan kaynaklı olarak cezadan suçlu konumunda yer alan kişiye veya topluma yönelik bir yararım eklenmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Cezanın kendisi bir amaç olarak görülür. Klasik teori içerisinde herkesin meydana getirmiş olduğu eylemin sonuçlarına katlanması kusurunun karşı olarak bir acı çekmek zorunda olması durumu söz konusu olur. Adaletin de bu şekilde gerçekleşeceğine dair inanç söz konusudur. Bu teoriye kefaret teorisi denmesinin nedeni suçlu konumunda yer alan kişinin toplumu ile arasında olan hususu ancak cezasını çekmek yoluyla sona erdirmesine inanılması durumundan kaynaklanmaktadır. Faili konumunda yer alan kişinin kusurunun karşılığının söz konusu olduğu düşüncesi günümüz içerisinde de hala temel nitelikte olan ilkelerden biri olma konumunu korumaktadır. Bir diğer önem teşkil eden toplumsal yarar teorisi olarak adlandırılan teoridir. Bu yaklaşımda ceza geleceğe dönük olarak düşünülür. Suçun işlenmesinden sonra intikam almanın bir yararını söz konusu olmamasından dolayı önemli olan durumun tekrardan suçun işlenmesine engellemek olduğu düşüncesinden hareket edilir. Ceza ya da bu amaca yönelik Bir araç olarak başvurulması durumu söz konusu olmaktadır. Bu teorinin toplumsal yarar teorisi olarak adlandırılmasını sebebi cezanın suç işlemesine önleyerek toplumsal bir fayda gerçekleştirmesi hususunda inanılması durumunun söz konusu olmasıdır. Önleme teorisi içerisinde genel önleme ve özel önleme olarak ikili Bir ayrımın söz konusu olduğundan bahsetmemiz mümkündür. Genel önleme teorisi insanların suç işlemiş olan kişilerin cezalandırılmasını gözlemlemek suretiyle suçların bedelinin faydalarından daha fazla olduğunu anlayacakları ve böylelikle suç işlemekten cayacakları fikrine dayanmaktadır. Özel önleme teorisi bireysel caydırıcılığı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu teori içerisinde faili konumunda yer alan kişinin gelecekteki suçlarından alıkonulabilmesinin mümkün olabilmesi için kusuru oranında değil yeniden sosyalleşmesine imkân verecek oranda cezalandırılması gereklilik arz etmektedir.
Cezalandırmanın amacı ne yönelik çevirilerden bir diğeri karma teoridir. Bahsetmiş olduğumuz diğer yaklaşımlardan anneme teorisi suçunun cezalandırılmasında yalnızca toplumun gelecekteki menfaatlerini göz önünde bulundurmakla adaleti, kefaret teorisi de yalnızca kusuru odaklanmak ile toplumun ihtiyaçları göz ardı etmektedir. Söz konusu teorilerin eksikliklerinden dolayı iki yaklaşımı uzlaştırıcı nitelikte bir karma teori meydana getirilmiştir. Karma Teoriyi savunmuş olan kişiler ilk iki yaklaşım arasında bir uzlaşı temin edilmesinin gereklilik arz ettiği hususunda hemfikirdirler. Ancak bunun nasıl yapılacağı ile ilgili olarak farklı görüşlere sahiptirler. Bazıları adaleti esas alarak toplumsal yararla sınırlı adalet fikrini benimsemektedirler. Bazıları ise toplumsal yarar esas alarak adaletle sınırlı toplumsal yararı benimserler.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 50. maddesinin gerekçesi içerisinde belli bir süreyle hapis cezasına mahkûm olmak cezan uyarı fonksiyonunu Ve ilgili kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlar nitelikte olduğundan bahsedilmiştir. 53. madde gerekçesi içerisinde cezalandırma ile güdülen asıl amacın faili konumunda yer alan kişinin işlemiş olduğu suçtan kaynaklı olarak etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması ileri sürülmüştür. Öyle ki etkin pişmanlık ifadeleri cezanın arzu edilen esas amacını ortaya koymak amacıyla kullanılması dahi cezanın amacı ile pişmanlık unsuru arasındaki bağlantıyı kurmak açısından önem teşkil etmektedir. Suçun tamamlanmasından sonra pişmanlık duymuş olan fark konumunda yer alan kişinin eyleminin olumsuz etkilerini gidermek amacıyla bir dönüş iradesi meydana koyması cezadan beklenen amacın kendiliğinden ortaya çıktığını gösterir niteliktedir. Hukuk düzeni içerisinde işlenmiş olan bir suçu görmezden geliyor olmak beklenemezken etkin pişmanlık durumunda faili konumunda yer alan kişiye ceza verilmemesi veya azaltılmasının meşruiyet sebebi bu olmaktadır. Etkin pişmanlık cezalandırmanın amacını açıklayan verilerin hepsi bakımından sonuca etkili niteliktedir. Öyle ki kefaret diyor ise kişinin cezalandırılması vasıtasıyla kusurundan kurtulması esasına barındırmaktadır. Bundan kaynaklı olarak cezaya mahkûm edilecek olan kişi suçtan meydana gelen sorumluluğun kendisinde olduğunun bilincine vararak sorumluluğunu hissedecektir. Etkin pişmanlığın esasında yatan düşünce de bu olmaktadır. Etkin pişmanlıktan faydalanacak olan faili konumunda yer alan kişi eyleminin bir haksızlık meydana getirdiğini idrak etmiş ve konu kimleri içerisinde gösterilmiş olan aktif ve düzeltici bir davranış içerisinde bulunmuş olmak suretiyle gerçekleştirmiş olduğu eyleminin karşılığını teşkil edecek bir bedel ödemiştir. Öyle ki etkin pişmanlık bütün koşulları ile meydana gelmiş olduğu durumlarda kefaret diyorsun amaçları da büyük hususta elde edilmiş olmaktadır. Nitekim etkin pişmanlığın koşullarını yerine getirmiş olan bir faili işlemiş olduğu suçun devamında bundan bir pişmanlık duymuş ve cezalandırmaya gerek kalmaksızın suç işleminin doğru olmadığını fark etmiş olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum faili konumunda yer alan kişi bakımından en fazla aşamasına geçirmeden özel bir önlemenin de amaçlarını gerçekleştirdiğini göstermektedir. Fail konumunda yer alan kişinin Bu durumu toplumun diğer üyeleri bakımından da kişinin suçtan elde ettiği durumun yanına kalmayacağı bunun bedelini ödeyeceğim hususun ortaya çıkarmaktadır. Öyle ki bu durumda genel önlemenin amaçlarını gerçekleştirmektedir.
Ceza hukukunda suçtan dolayı meydana gelen mağduriyetin giderilmesi durumu söz konusu olmaktadır. Bu yüzden de suçtan kaynaklanan mağduriyetin giderilmesine imkân veren düzenlemelerin mevcudiyeti söz konusudur. Klasik ceza hukuku içerisinde her suçun devlete karşı işlenir olduğunu kabul ediliyor olması ceza hukuku içerisinde mağdur konumunda yer alan kişinin uzun bir süre içerisinde ihmal ediyor olmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte devletin suç karşında faili konumunda yer alan kişiye ceza veriyor olmasının özellikle de mal varlığına karşı suçlar içerisinde mağdur konumunda yer alan kişinin zararın telafi edici bir etki meydana getirmediği açıktır. Bu yüzden bugün faili konumunda yer alan kişi iyileştirme ve yeniden topluma kazandırmanın yanı sıra suçun mağduru konumunda yer alan kişi olmakla toplumdaki denge kendisi aleyhine bozulan mağdur konumunda yer alan kişinin hukuk olan inanç ve gününün korunmasına mümkün olabilmesi için suçtan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin giderilmesi modern ceza hukukunun amaçlarından biri olmaktadır. Bununla birlikte mağdur konumunda yer alan kişinin zararının giderilmesi faili konumunda yunan kişi bakımından da cezanın amaçlarına son derece uygun olduğu söylenmektedir. Devlet mağdur konumunda yer alan kişinin suçtan kaynaklanan zararını giderimini bir görev olarak üstüne vazife etmektedir. Her suç için aynı zamanda bir haksız eylem niteliği taşıdığından bahsetmemiz mümkündür. Suçtan dolayı meydana gelen zararın borçlar hukuku kuralları içerisinde tazmin ettiriliyor olması olasıdır. Fakat hukuk yargılaması içerisinde davaların uzun sürüyor olması avukatlık ve icra masrafları mağdur konumunda yer alan kişinin bu yolu seçmesinin dezavantajları olarak gerçekleşmektedir. Suçtan meydana gelen zararın giderilmesinin özel hukuk sürecine bırakılmaması bu olumsuzlukları bertaraf edecektir. Böyle bir yaklaşımın söz konusu olması ile klasik ceza muhakemesinin mağdur konumunda yer alan kişiye vermiş olduğu pasif tanık rolü değiştirici nitelikte olmaktadır. 765 sayılı eski Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde faili konumunda yer alan kişinin mahkûmiyetine karar verilmiş olması halinin malın iadesi veya zararın tazminini istemeye engel olmayacağı düzenlenmiştir. Şeref ve haysiyeti ihlal eden suçlar içerisinde bunlara ek olarak manevi tazminat de istenmesinin mümkün olabileceği belirtilmiştir. 765 sayılı eski Türk ceza kanunu hükümlerinde mağdur konumunda yer alan kişinin zararın giderilmesini mümkün olabilmesi için hedef tutulan farklı düzenlemeler de mevcuttur.
Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum suç politikası yaklaşımıdır. Suç politikası hangi eylemlerin suç olarak düzenlenmiş oldu bunlara ne tür yaptırımlar uygulama bulacağı ve nasıl infaz edileceği ile ilgili olan hususlar ile ilgilenmektedir. Bununla birlikte suç politikası suçla mücadele yöntemi hedeflerinin neler olacağı ve genel olarak ceza hukuku içerisinde hangi esaslar çerçevesinde düzenleneceğini de içinde barındırmaktadır. Devletlerin uygulamış olduğu suç politikası etkilerini en belirgin bir şekilde ceza hukukunun özür hükümler kısmı içerisinde göstermektedir. Suçun tamamlanıyor olmasından sonra bile faili konumunda yer alan kişinin pişmanlığını hukuki bir değer atfedilmiştir. Bundan istifade etme olanağının tanımıyor olması birey ve toplum bakımından faili konumunda yer alan kişiyi cezalandırmaktan daha faydalı bir yol olması mümkün niteliktedir. Bu düşünceden hareket eden kanun koyucu etkin pişmanlık hususlarını düzenlerken bireyin toplumun ve devletin faydasına gözeterek bir denge oluşturmaya özen göstermektedir. Etkin pişmanlık düzenlemeleri sayesinde kamu düzeninin korunması görevine sahip olan devlet muhtemel sonuçların önüne geçilmesi söz konusu olan suçların aydınlatılması gibi kazançlar elde etmektedir. Bunun yanı sıra faili konumunda yer alan kişi cezadan tamam onu ya kısmen Kurtulabilme olasılığına sahiptir.
Mal varlığına karşı suçlar içerisinde etkin pişmanlığı düzenleyen 168. maddenin gerekçesi içerisinde bazı hususlara denilmiştir. Öyle ki suçun tamamlanmasından sonra kişinin pişmanlık göstermesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda işlenmiş ve tamamlanmış olan suç işlenmemiş hale artık döndürülmesi mümkün olmaz. Fakat suçun tamamlanmasından sonra pişmanlık duymak suretiyle gerçekleştirilmiş olan haksızlığın neticeleri mümkün olduğunca ortadan kaldırılması mümkün olabilir. Öyle ki tamamlanmış bir suçun işlenmemiş hale getirilmesi imkân dâhilinde değildir. Ancak fiilin ortaya koymuş olduğu olumsuz neticeleri mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmak mümkün niteliktedir. Faili konumunda yer alan kişinin böyle bir fırsata sahip olması yargılama infaz masraflarını azaltmış olmasından dolayı devlet zararın kısa süre içerisinde giderilmesine imkân sağlamaktadır.
Etkin pişmanlık düzenlemeleri belirli bir suç politikası izlenmek suretiyle hukuk güvenliğini temin edilebilmesi için zorunluluk teşkil etmektedir. Aksi halde etkin pişmanlık düzenlenmiş amacını meydana getirecek bir araç olma niteliğini kaybeder. Cezalandırma ile güdülen amacın devamlılığını düzenlenmesine yol açar. Eğer etkin pişmanlık düzenlemeleri kişileri daha suçu işlemişken cezadan kurtulmanın yolunu bulmaya sevk ediyor ise suç işlemeye yönelik bir teşvik meydana getirmiş nitelik arz eder. Etkin pişmanlık yaptırımların tesiri azaltıcı veya suçları kurtarmaya yarayan bir kurum niteliği taşımamaktadır. Kanuni çimlerinde gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık müesseselerinin her ikisinin de suç politikası düşüncesinden hareketle düzenlendiği görülmektedir. Ancak izlenen suç politikasının yönelmiş olduğu amaçlar gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık müesseselerinin birbirinden oldukça farklı olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte 5237 sayılı Türk ceza kanunun 36. madde hükümleri içerisinde yer bulmuş olan düzenlemenin gerekçesi içerisinde gerek icra hareketleri aşamasında gerek ise icra hareketlerinin sona ermesinden sonra fail konumunda yer alan kişinin suçu tamamlamaktan gönüllü bir şekilde vazgeçiyor olmasını teşvik etmek modern suç politikasının temel araçlarından biri olduğu yer almaktadır. Öyle ki gönüllü vazgeçme açısından suç politikasına yönelmiş olduğu temel amacının hal konumunda yer alan kişinin suç yolundan dönmesini teşvik etmek olduğu ortaya çıkmaktadır. Etkin pişmanlık ise ancak suçun tamamlanmasından sonra gündeme gelmesi mümkün olabilir niteliktedir. Bundan kaynaklı olarak kanun koyucunun etkin pişmanlık hususunda düzenleme yapmasının nedeni faili konumunda yer alan kişinin suç yolundan dönmesini sağlamak olduğunu söylemek pek de mümkün olmaz. Suç tipinin niteliğine göre suçun önlenmesi ortaya çıkarılması mağduriyetin giderilmesi yoluyla sosyal barışın sağlanması gibi amaçlara hizmet edilmesi durumu söz konusu olabilmektedir. Etkin pişmanlık düzenlemelerin yapılması sürerken belli bir suç politikasının izlendiğini söylemenin mümkün olabilmesi için bu düzenlemelerin kendi içerisinde uyumlu bir yapı meydana getirmesine gerekli olduğundan bahsetmemiz gerekir. Burada korunan koku değer bakımından birbirinin aynı veya çok benzer olan suç tiplerinde etkin pişmanlığı koşullarının popüler bir düzenlemeye kavuşturul muş gerçekleşmesini mümkün olabileceği aşama ne ceza üzerindeki etkisinin orantılı bir şekilde dağıtılmış olması gereklilik arz etmektedir. Hangi suçlar içerisinde etkin pişmanlığının uygulanabilmesi ne mümkün olabileceği belirlenmek ile birlikte suç politikasını tayin eden kanun koyucu tarafından yapılacak bir seçim mevcut olduğundan bahsetmemiz mümkündür.
Bununla birlikte bu seçimin de ortaya tutarlı gecelikte sonuçlar meydana getirmesine dikkat edilmesi gerekir. Etkin pişmanlığın uygulama bakımından belirlenmesi hususunda anayasa Mahkemesi’ne pek çok iptal davası açılması durumu söz konusu olmaktadır.
Mahkeme etkin pişmanlığın hangi suçlar da uygulama bulacağını kanun koyucunun takdir edeceğini vurgulamaktadır. Öyle ki söz konusu olan olaylarda kararın iptal davasına konu edilmiş olan suç tipinin Malvarlığının yanı sıra farklı bir hukuki değerin de korunmasına yönelik olduğu gerekçesi ile desteklenmektedir. Etkin pişmanlığın söz konusu onu Bilecik’i kabul edilen muhakeme aşaması ve koşulları da ceza adaletiniz sarsmayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Aynen iade ya da tazmin koşuluna bağlı bir etkin pişmanlık düzenlemesi olan 168. madde hükümleri içerisinde değişiklik yapılması suretiyle etkin pişmanlığı kovuşturma aşamasında da uygulanabilmesine mümkün olabileceği kabul edilmiştir. Aynı koşula bağlı olan zimmet suçunda etkin pişmanlığı düzenlenmiş olan 248. madde ile paralellik kurulmasını maddeler arasında sistematik bakımından bir ahenk yaratılmış olması sağlamıştır. Bununla birlikte 168. madde kısmi iade veya tazmin yoluyla da etkin pişmanlıktan yararlanma imkân tanımaktadır. 248. madde hükmünde buna imkân tanınması bu durumu bozmaktadır. Nitekim rüşvet suçu içerisinde etkin pişmanlığı yalnızca soruşturmanın başlamasından önce ve cezayı kaldıran bir nitelik olarak kabul edilmesine rağmen kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişine karşı olan suçlar bölümünde söz konusu olan zimmet suçu içerisinde etkin pişmanlığı hem soruşturma hem de kovuşturma aşaması içerisinde kabul edilmesi durumu söz konusu olmaktadır. Ancak burada yalnızca cezai azaltıcı bir etki bağlanması uyumsuz bir yapı meydana getirmektedir. Bu maddeler içerisinde bir ahenk yaratılmasını mümkün olabilmesi için yapılması gerekli olan etkin pişmanlık kovuşturmanın başlamasından önce yüksek, kovuşturma aşaması içerisinde ise daha düşük oranda bir indirim sebebi teli taşıması sağlamaktır. Etkin pişmanlık söz konusu olmasında mümkün olabileceği kabul edilen muhakeme aşaması içerisinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna dair 110. madde ile ilgili olarak iptal davası açılması söz konusu olmuştur. Mahkeme başvuru gerekçesi içerisinde birçok suç da etkin pişmanlığı söz konusu olduğu muhakeme evresine göre dereceli bir ödüllendirme sistemi meydana getirmiş olmasına rağmen bu suç içerisinde yalnızca soruşturmadan önce etkin pişmanlığı imkân tanınmasının eşitlik kesin aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Öyle ki anayasa Mahkemesi dava ile ilgili olarak kararının içerisinde suçun meydana gelmesini takiben suçlu konumuna yılan kişilerin ya da suç örgütlerinin ortaya çıkarılması mağdur konumunda yer alan kişinin vurulmuş olduğu maddi zararın bir an önce giderilmiş olması veya iftira suçunda olduğu üzere isnat sebebiyle mağdur konumunda yer alan kişinin cezai yaptırma maruz kalmasının önlenmesi gibi amaçlar ile etkin pişman uygulamalarının yasa koyucu tarafından farklı suç tipleri açısından daraltılması veya genişletilmesi durumunun söz konusu olmasından bahsetmek mümkündür. Bu suç ile ilgili olarak etkin pişmanlıktan beklenen hukuki yarar ile doğrudan doğruya irtibatlı bir konu olduğu söylenebilir. Dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma aşamaları içerisinde hukuki yararının farklı olması göz önünde bulundurulduğunda bunlara farklı kurallar uygulanmasında eşitlik ilkesine aykırılık söz konusu olmamaktadır. Nitekim etkin pişmanlık düzenlemeleri yapılırken izlenecek suç politikası özellikle örgütlü suçlar içerisinde özel bir önem arz etmektedir. Bunun sebebi kanuni kümlerini de bu tip suçlar da örgütün yaratması muhtemel olan zararları veya pasif bir şekilde bekleyecek ya da bunları engellemeye çalışması durumu söz konusu olacaktır. Bununla birlikte etkin pişmanlık düzenlemeleri son derece işlevsel bir araç niteliği taşımaktadır. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde örgütlü suçlar bakımından da etkin pişmanlığa imkân tanınmıştır.
Etkin Pişmanlığın Unsurları Nelerdir?
5237 sayılı Türk ceza kanunun 36. maddesi hükümleri içerisinde yer bulan etkin pişmanlık müessesesinin unsurları fiile ilişkin şartlar ve faile ilişkin şartlı olarak ikili Bir ayrım içerisinde açıklanması mümkündür.
Etkin pişmanlığının sorularından ilk olarak file ilişkin şartlardan bahsetmek mümkündür. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yer bulmuş olan teşebbüs aşamasında kalan suçlar içerisinde tipik bir fiilin yüksek olması faili konumunda yer alan kişinin icrasına başlamış olduğu bir suçun icrasına devam edemiyor olması veya icra hareketlerinin sona ermesine rağmen suçun tamamlanmaması için aranmış olan sonucu gerçekleşmemesi yoluyla fiili ilişkin şartların iki şekilde ortaya çıkması mümkündür. 765 sayılı eski Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde fail konumunda yer alan kişinin icrasına başlamış olduğu bir suçun icrasına devam edemiyor olması eksik teşebbüs faili konumunda yer alan kişi nice hareketlerinin bitirmesini rağmen suçun tamamlanması için aranan ihtiyacının gerçekleşmiyor olmuş durumu ise tam teşebbüs olarak adlandırılmakta idi.
Etkin pişmanlığının unsurlarının mevcut olduğunu ve bunun ikili bir ayrıma tabi tutarak açıklamanın mümkün olduğunu söylemiştik. Etkin pişmanlığın fiile ilişkin şartlar içerisinde yaralan hususlardan ilki tamamlanmış bir suçun mevcut olmasıdır. Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama bulunmasının mümkün olabilmesi için gerekli olan husus faili konumunda yer alan kişi tarafından işlenmiş olan suçun tamamlanmış olmasıdır. Suçların tamamlanma anı her suç bakımından farklılık arz eder. Suçların tamamlanıyor olması açısından sonucun meydana gelmesi önemli bir ölçüt olmaktadır. Netice her zaman suçun zorunlu bir usul niteliği taşımamaktadır. Tamamlanmanın mümkün olabilmesi bakımından öngörülmüş olan sonucun gerçekleşmesinin zorunlu olduğu suçlara neticeli suçlar veya maddi suçlar denmektedir. Kanun hükümleri içerisinde suç tipinde ayrı bir unsur olarak neticeye yer verilmeyen kanun hükümlerinde gösterilmiş olan ihmali veya icrai hareketin meydana gelmesiyle tamamlanan suçlara sırf hareket suçları veya sürekli suçlar adı verilmektedir. Etkin pişmanlığı meydana gelmesi mümkün olabilmesi için gerekli olan husus suçun sona ermesi değil tamamlanıyor olmasıdır. Öyle ki etkin pişmanlık suçun tüm unsurları ile tamamlanıyor olmasından ve neticenin meydana gelmesinden sonra söz konusu olur. Böyle bir durumun önemi mütemadi suçlar bakımındandır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından etkin pişmanlık hükmü öngörmüş olan 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri bakımından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemiş olan faili konumunda yer alan kişi soruşturmaya başlamadan önce mağdur konumunda yer alan kişinin şahsına zarar vermeden onu kendi özgür iradesiyle güvenli bir yere serbest bırakmış olması halinde fail konumunda Yer alan kişiye verilecek olan cezada indirim yapılmasını öngörülmüş olmaktadır. Kesintisiz bir suç olan hürriyetten yoksun kılma suçu mağdur konumunda yer alan kişinin hürriyetinden yoksun kılınmasıyla tamamlanıyor olmaktadır. Öyle ki bu suçun sona eriyor olması kesintisinin gerçekleşti an itibariyledir. Burada kesintisiz suç olan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından etkin pişmanlık hükmün uygulanmasının mümkün olabilmesi için kanun koyucu tamamlanmış olan suçun faili konumunda yer alan kişi tarafından sona erdirilmesini şart olarak koşmuştur.
Etkin pişmanlığın unsurları içerisinde fiile ilişkin şartların mevcut olduğunu fiile ilişkin şartlar içerisinde de tamamlanmış bir suç olmasının gerekliliği arz ettiğinden bahsettik. Tamamlanmış bir suç olmanın yanı sıra fiile ilişkin şartlar içerisinde tamamlanmış suça ilişkin olarak etkin pişmanlık hükmünün münhasıran düzenlenmiş olması da yer almaktadır. Etkin pişmanlık tüm suçlar açısından uygulama bulan bir müessese değildir. Kanun hükümleri içerisinde en bölünmüş olan belirli suçlar için uygulama bulması mümkün niteliktedir. Öyle ki etkin pişmanlık hükümleri kanunilik ilkesi gereği kanuni kimler içerisinde hangi suçlar için öngörülmüş ise yalnızca o suçlar için uygulama bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı içerisinde belirtilmiş olduğu üzere hangi suçlar açısından etkin pişmanlık hükümlerine yer verileceği kanun hükümleri içerisinde belirtilmiş olanlarla sınırlıdır. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde bazı suçlar için etkin pişmanlık düzenlemesi etkin pişmanlık başlığı ile bağımsız bir madde halinde bazıları için suç tipinin düzenlemiş olduğu maddenin bir fıkrası şeklindedir. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde cezayı kaldıran ya da cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık kurumuna yer verilen mi sınırlı ilkesi bakımından düzenlenmiş olan suçlardan bahsetmek mümkündür. 5237 sayılı Türk ceza kanunu 93. maddesi içerisinde yer alan organ veya doku ticareti suçu etkin pişmanlık kurumuna yer vermektedir. Bununla birlikte 5237 sayılı Türk ceza kanunun 110. maddesi içerisinde yer alan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, mal varlığına karşı suçlar, imar kirliliğine neden olma suçu, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu İle kullanmak için uyuşturucu madde satın almak, kabul etmek veya bulundurma suçu, parada sahtecilik suçu ile kıymetli damga da sahtecilik suçu, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, zimmet suçu, rüşvet suçu, iftira suçu, yalan tanıklık suçu, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu, muhafaza görevini kötüye kullanma suçu, hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu, İnfaz kurumuna veya tutuk evine yasak eşya sokma suçu, suç için anlaşma suçu suçları etkin pişmanlık kurumuna yer vermektedir. Kanun hükümlerinin etkin pişmanlık niteliği taşımadığına dair bazı eleştirilerin de mevcudiyeti söz konusudur. Bazı suçlar için etkin pişmanlık hükümlerinin kabul edilmesindeki amaç suçun işlenmesi ile meydana gelen mağduriyetlerin etkilerinin ya da ekonomik zararlarının mümkün olduğunca azaltılmasıdır.
Etkin pişmanlığının surlarının fiile ilişkin şartlar ve faile ilişkin şartlar olarak ikiye ayrıldığından bahsettik. Fiile ilişkin şartlar ile ilgili olarak tamamlanmış bir suç olmasının gerekli olduğundan ve tamamlanmış suça ilişkin olarak etkin pişmanlığın münhasıran düzenlenmiş olmasından bahsettik. Burada faile ilişkin şartlar ile ilgili olan hususlardan bahsetmemiz mümkündür. Faile ilişkin şartlar içerisinde failin bizzat pişmanlık göstermesi, failin suçun tamamlanmasından sonra pişmanlık göstermesi, pişmanlığın Kanun hükümlerinde öngörülmüş zamanda gösterilmiş olması yer almaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 36. maddesi içerisinde düzenlenmiş olan etkin pişmanlık müessesi içerisindeki faile ilişkin şartlardan ilki faili konumunda yer alan kişinin bizzat pişmanlık göstermesidir. Etkin pişmanlıktan yararlanılmasına mümkün olabilmesi için faili konumunda yer alan kişinin pişmanlık gösteren eylemleri kendisinin gerçekleştirmiş olması gereklilik arz etmektedir. Öyle ki hırsızlık yapmış olan faili konumunda yer alan kişinin çalmış olduğunu iade etmesi etkin pişmanlık müessesesinin uygulama bulması gereken bir durumu meydana getirmektedir. Ancak hırsızlık yapmış olan faili konumunda yer alan kişinin çalmış olduğu malın ya da etmesi kendisinin dışında farklı sebeplerden kaynaklanıyor ya da iade etmesi zorla gerçekleştiriliyorsa etkin pişmanlık müessesesinin uygulama bulacağından bahsetmemiz mümkün değildir. Faili konumunda yer alan kişinin pişmanlık duymasına dair olarak bir tespitte bulunulması söz konusu olmaktadır öyle ki suçun sonrasında pişmanlıktan yararlanmanın mümkün olabilmesi için faili konumunda yer alan kişinin gerçekten pişman olması veya yetkili mercilere pişmanlığına ifade ediyor olması gerekmeyeceğinden hâkim bakımından faili konumunda yer alan kişinin fiilinin gerçekten pişmanlık olup olmadığının araştırılması gereklilik arz etmediği söylenebilmektedir. Faili konumunda yer alan kişinin pişmanlığın etkin nitelik taşıması gerektiğinden bahsetmemiz mümkündür. Etkin pişmanlıktan yararlanacak olan faili konumunda yer alan kişi suçun olumsuz etkilerini gidermek için bir girişimde bulunmalıdır. Öyle ki faili konumunda yer alan kişi suçtan duymuş olduğu pişmanlığı basit bir üzülme hiç sorma derecesinde kalmayarak bu pişmanlığı etkin bir şekilde göstermelidir. Fail konumunda yer alan kişinin etkin pişmanlıktan yararlanmasına mümkün olabilmesi için gösterilmesi gereken etkin tutum suç ile mücadelede etkin bir işbirliğinin sağlanması olarak ifade edilebilir. Bunun yanı sıra faili konumunda yer alan kişinin bilgi vererek suçun aydınlatılmasında katkı sağlıyor olması etkin pişmanlığı meydana getirebilmektedir. Faili konumunda yer alan kişinin örgütlü suçlulukla mücadeleye katkı sağlaması, faili konumunda yer alan kişinin hukuka aykırı duruma son veriyor olması da etkin pişmanlık müessesesini ortaya çıkarabilmektedir. İade ya da tazmin suretiyle etkin pişmanlığın meydana geleceğini de söyleyebiliriz. Resmi makamlara başvurulması suretiyle tedavi ettirilmeye talep etme de etkin pişmanlığı meydana getiren bir husustur.
5237 sayılı Türk ceza kanunun 36. maddesi hükümleri içerisinde düzenlenmiş buna ilişkin pişmanlığın faile ilişkin şartlarından bir diğeri faili konumunda yer alan kişinin suçun tamamlanmasından sonra pişmanlık göstermesidir. Bununla birlikte pişmanlık kanunun hükümleri içerisinde öngörülmüş olan zaman içerisinde gösterilmiş olmalıdır. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde düzenlenmiş olan etkin pişmanlık hükümlerinin hangi suçlar açısından uygulanacağı sınırlı sayıda belirtilmiştir. Fail konumunda yer alan kişi suçun tamamlanmasından sonraki hangi zaman içerisinde etkin pişmanlıkla ilgili davranışta bulunması gerektiği her suç için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık suçun tamamlanmasından sonraki aşama içerisinde soruşturma başlamadan önce soruşturma evresinde, kovuşturma evresinde hüküm verilmeden önce, kovuşturma evresi içerisinde hüküm verildikten sonra ve kovuşturma evresi tamamlandıktan sonra meydana gelebilir. Anayasa Mahkemesi somut norm denetimi yoluyla önüne gelmiş olan dava konusu onun içerisinde faili konumunda yer alan kişinin etkin pişmanlık hükmünden yararlanması mümkün olabilmesinin ceza muhakemesinin farklı evreleri içerisinde bağlanmasını eşitlik ilkesine aykırı nitelikte görmemiştir.
Hukuka Uygunluk Nedenleri ile Etkin Pişmanlık Arasındaki Farklar Nelerdir?
Etkin pişmanlık ile ilgili olan hususlar faili konumunda yer alıyor olan kişiye verilecek ceza içerisinde indirim yapılmasını sağlamaktadır. Etkin pişmanlık ile ilgili olan hükümler faili konumunda yer alan kişiye verilecek olan cezanın tamamen ortadan kalkması sonucunu meydana getirmemektedir. Cezayı ortadan kaldıran etkin pişmanlık nedenlerinin meydana geldiği hallerde faili konumunda yer alan kişi bakımından gerçekleştirilmiş olan bir suç söz konusudur. Hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu durumlarda esas itibari ile ceza kanunları içerisinde suç olarak düzenlenmiş olan bir eylem en başından itibaren hukuka uygun hale gelir. Fiili meydana getiren kişi ortada işlenmiş bir suç olmadığı için ceza almamaktadır. Öyle ki hukuka uygunluk sebeplerinin mevcudiyetinin söz konusu olması halinde bir kişi Tarafından gerçekleştirilmiş hukuka uygun bir fiil cezayı kaldıran etkin pişmanlık hükümleri söz konusu olduğu durumlarda ise bir faili tarafından işlenmiş bir suç ortaya çıkmaktadır. Kanun hükümleri içerisinde hukuka uygunluk sebepleri ve etkin pişmanlık hükümleri arasındaki temel ayrım dikkate alınmıştır. İlgili durumların mevcudiyetini söz konusu olması halinde sanıkla ilgili olarak verilecek olan hükmün niteliğinin farklılaştırılması için düzenleme yapılmıştır. Ceza muhakemesi kanununun 223. maddesi hükümleri içerisinde yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen onu içerisinde bir hukuka uygunluk sebebinin söz konusu olması halinde sanık ile ilgili olarak beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Cezayı kaldıran etkin pişmanlık hükümleri mevcut olması halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar kılınır. Cezasızlık nedeni taşıyan etkin pişmanlık hükümleri hukuka uygunluk sebepleri arasında faili konumunda yer alan kişinin cezalandırılmamasını sağlamak gibi ortak bir özelliği mevcudiyeti söz konusudur. Bununla birlikte diğer kurumların aksine yalnızca hukuka uygunluk sebeplerinin söz konusu olduğu durumlarda bir suçun mevcudiyetinden söz edilmez. Öyle ki cezayı kaldıran şahsi cezasızlık sebebi niteliği taşıyan etkin pişmanlık hükümlerinin mevcut olduğu durumlarda fiil suç olma niteliğini kurmaktadır. Hukuk uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu durumlarda fiili Kuka uygundur. Faili konumunda olan kişi tarafından Gerçekleştirilmiş olan fiil suç niteliği taşımamaktadır. Hukuka uygunluk sebepleri ile şahsi cezasızlık sebepleri ve cezanın kaldırılmasını neden olan etkin pişmanlık hükümleri arasında suçun meydana gelmesine etki bakımından önemli bir farklılık yaratacak ayrım söz konusudur.
İştirak İle Etkin Pişmanlık Arasındaki Farklar Nelerdir?
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde iştirak halinde işlenen suçlar açısından etkin pişmanlık hükmünün nasıl uygulama bulacağını açık bir şekilde belirleyen bir hüküm söz konusu değildir. Etkin pişmanlık hükmünün cezayı ortadan kaldıran veya cezayı azaltan bir şahsi sebep niteliği taşıdığı ileri sürülmektedir. Nitekim suçun işlenişine iştirak eden her kişi bir diğerinin cezalandırılmasının önüne geçen kişisel sebepler göz önünde bulundur olmaksızın kendi kusurlu eylemine göre cezalandırılmaktadır. Bu hükmü İçeren 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinin etkin pişmanlık hükümleri açısından da geçerli olduğu ileri sürülmektedir. Niteliksel bağlılık kuralını belirlenmiş olan 5237 sayılı Türk ceza kanunun 40. maddesi ile yalnızca kusurlu etkileyen hallerin değil şahsi cezasızlık nedenlerinin mi cezayı ortadan kaldıran şahsi sebeplerin etkin pişmanlık hükümlerinin de eriklerin sorumlu üzerinde etkili olmayacağı düzenlenmiştir. Öyle ki etkin pişmanlığı meydana geldiği bir suç tipinin iştirak halinde işlenmiş olduğu durumlarda yalnızca etkin pişmanlık gösteren suç ortağının bundan yararlanacağını diğer suç ortaklarının buradan yararlanamayacağını söylemek mümkündür. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde düzenlenmiş olan var varlığına karşı suçlara etkin pişmanlık hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre karşılıksız yararlanma suçu içerisinde faili konumunda yer alan kişi, azmettiren ya da yardım eden kişinin pişmanlık göstermek suretiyle mağdur konumunda yer alan kişinin kanunen ya da özel hukuk tüzel kişisinin uğramış olduğu zararın, soruşturma tamamlanmadan daha önce tamamen tazmin ediyor olması durumunda kamu davası açılması gibi bir durumu söz konusu olmaz. Zararın hüküm verilinceye kadar tamamıyla tazmin edilmesi durumunda verilecek olan cezanın üçte birine kadar indirilir. Fakat ilgili kişinin bu fıkra hükmü içerisinden iki defadan fazla yararlanması gibi bir durum söz konusu olmaz.
Kanunu günler içerisinde pişman olan faili konumunda yer alan kişi değil zararın tazmin edilip edilmediği önem teşkil etmektedir. Bir şirin pişman olup zarar tazmin ediyor olması durumunda diğer eriklerin pişmanlık olmadıkları da önem teşkil etmemektedir. Etkin pişmanlık müessesesinden yararlanmalarına mümkün olması için kanun hükümlerinde söz konusu olan etkin pişmanlık hususunun meydana getirilmiş olması düzenlenmektedir.
Gönüllü Vazgeçme ile Etkin Pişmanlık Arasındaki Farklar Nelerdir?
Gönüllü vazgeçme 5237 sayılı Türk ceza kanununun genel hükümler kısmı içerisinde düzenlenmiştir. Öyle ki bundan kaynaklı olarak gönüllü vazgeçme kurumu 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde söz konusu olan tüm suçlar bakımından uygulama bulması mümkündür. Etkin pişmanlık hükümleri 5237 sayılı Türk ceza kanunun genel hükümler kısmı içerisinde değil özel hükümler kısmı içerisinde düzenlenmiş olmaktadır. Bundan kaynaklı olarak her suç için uygulama imkânına sahip değildir. Yalnızca açık bir şekilde öngörülmüş oldukları suç tipleri bakımından işlevsellik kazanabilmesi mümkündür. İştirak durumunun söz konusu olması halinde işlenmiş olan suçlara dair gönüllü vazgeçme kurumu 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yer alan 41. maddede düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık kurumuna dair bağımsız bir düzenleme Ben onu kimler içerisinde söz konusu değildir. Gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık kurumlarının uygulama zamanları birbirinden farklılık arz etmektedir. Gönüllü vazgeçmen uygulama bulmasına mümkün olabilmesi için suçun tamamlanmasından Önce gerçekleşmesi gerekir. Etkin pişmanlık kurumunun uygulanmasının mümkün olabilmesi için suçun tamamlanmasından sonra gerçekleşmiş olması gerekir. Kan mı kimlerin de tamamlanmış olan suçun etkilerini gidermeye dair çaba da bulunmuş ulan faili konumunda yer alan kişinin bu çabasını meydana getirdiği zaman aralığına göre faili konumunda yer alan kişiye verilecek olan ceza içerisinde bir indirim söz konusu olmaktadır. Nitekim etkin pişmanlığı soruşturmadan daha önce, kovuşturmadan önce, kökünden önce, hükmün kesinleşiyor olmasından daha önce veya mahkûmiyetin gerçekleşmesinden sonra gösterilmiş olması durumunda faili konumunda yer alan kişiye verilecek olan ceza içerisinde uygulanacak olan indirim bakımından önem teşkil etmektedir. Gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık kurumları cezalandırma açısından farklı sonuçlar meydana getirmesi mümkün niteliktedir. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinde gönüllü vazgeçme halinde faili konumunda yer alan kişinin suçun icra hareketlerinden günün olarak vazgeç vurulması ya da kendi isteğiyle suçun tamamlanmasını ya da neticenin meydana gelmesini önlüyor olması durumunda teşebbüsten dolayı cezalandırılmaması durumu söz konusu olmaktadır. Ancak tamamlanmış olan kısım esasen bir suçun niteliği taşırmış olması halinde yalnızca o suça dair ceza ile cezalandırılması düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık kurumunun mevcut olması halinde fail konumunda yer alan kişiye tamamlanan suçun cezası indirimli olarak verilmesi mümkün olabilecek mi kanlı kümlerini düzenleme bağlı olarak fal konumlandırılan kişiye ceza verilmemesi gibi bir durumda söz konusu olabilir.
Öyle ki gönüllü vazgeçme 5237 sayılı Türk ceza kanunun 36. maddesi hükümleri içerisinde faili konumunda yer alan kişinin suçun icra hareketlerinden gönüllü olarak vazgeçmesi halinde söz konusu olması halinde ya da kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını yöneticinin gerçekleşmesini önlenmesi halinde teşebbüsten dolayı cezalandırılamayacağını düzenlemektedir. Ancak tamam olan kısmın esasen bir suç meydana getirmiş olması halinde yalnızca o suça dair ceza ile cezalandırılması durumu söz konusu olacaktır. Gönüllü vazgeçme etkin pişmanlık gibi haksızlık ve kusurlun haricinde söz konusu olmaktadır. Aralarında bu tip bir benzerliğin söz konusu olmasına rağmen bu iki kurum birçok noktada birbirinden farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar düzenlenmiş şekli, gerçekleşme aşaması, fâilden beklenen davranış biçimi, vazgeçmenin gönüllü olması, failin ceza sorumluluğu üzerindeki etkisi bakımından ortaya çıkmaktadır.
Gönüllü vazgeçmenin etkin pişmanlık müessesesinden düzenlenmiş şekli bakımından farkı ile ilgili olan hususlardan bahsetmek mümkündür. Gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık arasında belirgin bir fark söz konusudur. Öyle ki kanlı günlerinde gönüllü vazgeçme 5237 sayılı Türk ceza kanunu genel hükümler arasında düzenlenmiştir. Ancak etkin pişmanlık ise yalnızca özel hükümler arasında yer alan bazı suç tipleri bakımından kabul görmektedir. Bundan kaynaklı olarak gönüllü vazgeçme şartları meydana geldiği zaman bütün suçlar da uygulanması mümkün olabilecek nitelik taşımaktadır. Nitekim etkin pişmanlık yalnızca kanunun buna açık bir şekilde imkân tanımış olduğu suçlar da faili konumunda yer alan kişinin ceza sorumluluğu üzerinde etkili olacaktır.
Gönüllü vazgeçmenin etkin pişmanlıktan farkına meydana getiren bir diğer durum gerçekleşme aşamasıdır. Suç öğreti içerisinde çeşitli aşamalara ayrılması suretiyle İncelenen bir süreçte meydana gelmektedir. Bu bakımdan ilk adım suç işleme kararının verilmesi ile meydana gelir. Burada bu durumu suç işlemesine dair hazırlık hareketleri izler. Sonrasında icra aşamasına geçilir. İcra hareketlerinin yapılması ile ya da neticenin gerçekleşmesi ile suçun tamamlanması durumu söz konusu olur. Mütemadi suçlar içerisinde bunlara ek olarak ayriyeten bir de suçun sona ermesi aşaması söz konusu olmaktadır. Fail konumunda yer alan kişinin cezalandırılmasının mümkün olabilmesi cezalandırılabilirdik sınırının icra hareketlerine başladığı an içerisine girmesi suretiyle olur. Boşanmanın gerçekleşmesinden sonra faili konumunda yer alan kişinin icraya devam etmemesi veya icra hareketlerinin bitirmiş olması halinde neticenin gerçekleşmesini önlüyor olması durumunda gönüllü vazgeçme söz konusu olur. Öyle ki gönüllü vazgeçme suçun tamamlanmasından önce ortaya çıkar. Etkin pişmanlık sadece suçun tamamlanmasından daha sonra söz konusu olabilir. Burada bu iki müessese arasındaki en önemli fark suç yolundaki ortaya çıkış aşamalarıdır. Nitekim etkin pişmanlık gönüllü vazgeçmenin tamamlanmış suçlardaki görünüm şekli olmamaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde düzenlenmiş olan gönüllü vazgeçme mi etkin pişmanlık müesseseleri arasındaki farklar ile ilgili olarak düzenlenmiş şekli ve gerçekleşme aşaması ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada bu iki müessese arasındaki bir diğer fark fâilden beklenen davranış biçimidir. Suçun tamamlanıyor olmasından önceki tüm aşamalarda gönüllü vazgeçmeye mümkün hale getiren hükümler faili konumunda yer alan kişinin gönüllü vazgeçmeden istifade edebilmesini mümkün olabilmesi için icra hareketlerine devam etmekten kaçınmasına yeterli görmektedir. İcra hareketlerinin bitmesinden sonra neticenin meydana gelmesini önlemek bakımından ciddi bir çaba gösterilmesine ve bu çabanın da sağlanması yani gerçekleşmesi aranmaktadır. 765 sayılı eski Türk ceza kanunun dönemi içerisinde öğreti eksik teşebbüs aşaması içerisindeki vazgeçme de faili konumunda yer alan kişinin pasif bir tutum takınarak suç bakımından ileri gitmemesinin yeterli olduğunu fakat tam teşebbüs aşamasındaki vazgeçme içerisinde harekete geçirmiş olduğu nedensel süreci aktif bir hareketle kesmesi gerektiğini belirtiyordu. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinde tam teşebbüs ve eksik teşebbüs ayrımı kaldırılmış her iki aşamada da gönüllü vazgeçme imkân tanınmış olsa dahi bu ayrım 36. madde bakımından hala önem taşımaktadır. Bunun sebebi 5237 sayılı Türk ceza kanununun 36. maddesi hükmü içerisinde öngörülmüş olan ilk alternatif olan icra hareketlerinden vazgeçme faili konumunda yer alan kişinin pasif davranışı ile gerçekleşmesi mümkünken suçun tamamlanmasını ya da neticenin gerçekleşmesinde önlenmesi açısından faili konumunda yer alan kişinin aktif bir çaba içine girmesine gerekli olmasıdır. Gönüllü vazgeçmenin Koşulları bazı durumlarda faili konumunda yer alan kişilerin pasif bir hareket ile meydana gelmesi mümkündür. Ancak etkin pişmanlık içerisinde kanun koyucu faili konumunda yer alan kişiden mutlaka pişmanlığının değil olacak aktif bir tutum içerisine girmesine bekler nitelik taşımaktadır.
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde düzenlenmiş olan gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık müesseseleri ile ilgili olarak düzenlenmiş şekli, gerçekleşme aşaması ve faili konumunda yer alan kişiden beklenen davranış biçimi ile ilgili olan farklardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir yer fark vazgeçmenin gönüllü olmasıdır. Gönüllü vazgeçme sebebiyle faili konumunda yer alan kişinin ceza sorumluğundan kurtulmasına mümkün olabilmesi ilk olarak vazgeçme irade olmasını gerekli kılmaktadır. İcra hareketlerinin devam etmesine ya da neticenin gerçekleşmesi ne faili konumunda yer alan kişinin iradesi haricinde bir sebep engel oluyorsa sadece bu suçun teşebbüsten bahsedilmesi mümkün niteliktedir. Vazgeçmenin yalnızca irade olması yeterli teşkil etmez. Bununla birlikte gönüllü bir nitelik taşıması da önem arz etmektedir. Gönüllülük faili konumunda yer alan kişinin vazgeçip geçmemi bakımından seçim yapma özgürlüğünün söz konusu olduğunu gösterir. Maddi ya da manevi bir zorlama içerisinde olmadan vazgeçmiş olan kişinin hareketi iradeye olsa da ihtiyari sayılmayacağından bu gibi bir durum gönüllü vazgeçme içerisinde değerlendirilmesi. Vazgeçmenin hangi zaman gönüllü olduğunu belirliyor olmak ceza hukukunun üzerinde tartışma niteliği taşımaktadır. Nitekim bu durumun söz konusu olması halinde fail konumunda yer alan kişi İcra hareketlerine devam ettirebilecek ve netice gerçekleştirebilecek imkânı sahip olduğu durumda bunu istemeyerek vazgeçmiş olması gönüllülük teşkil etmektedir. Bununla birlikte icra hareketlerini devam ettirmek ve neticeye gerçekleştirmek istemine rağmen bunu muktedir olmamaktadır. Bununla birlikte suça devam edilmesi mümkün olabilecek halde olan fal konumunda yer alan kişinin kararın tekrardan düşünmesi devam etmemi seçmiş olmuş durumlarda vazgeçme gününü nitelik taşımaktadır. Meydana gelen yeni risklerden kaynaklı olarak icrayı tehlikesiz bir şekilde tamamlayamayan İcra hareketlerine devam ettirebilecek ve netice gerçekleştirebilecek imkânı sahip olduğu durumda bunu istemeyerek vazgeçmiş olması gönüllülük teşkil etmektedir. Bununla birlikte icra hareketlerini devam ettirmek ve neticeye gerçekleştirmek istemine rağmen bunu muktedir olmamaktadır. Bununla birlikte suça devam edilmesi mümkün olabilecek halde olan faal konumunda yer alan kişinin kararın tekrardan düşünmesi devam etmeme seçmiş olmuş durumlarda vazgeçme gününü nitelik taşımaktadır. Meydana gelen yeni risklerden kaynaklı olarak icrayı tehlikesiz bir şekilde tamamlayamayacağını anladığı için vazgeçmiş olması hali gönüllülük taşımamaktadır. Faili konumunda yer alan kişinin kendisi veya kullanmış olduğu araç üzerinde etki göstermiş olan durumlar harcın madde sebeplerini oluşturmaktadır. Bunlar faili konumunda yer alan kişinin hareketin devam etmesinin mutlak şekilde engel teşkil ederler. Buna kaynaklı olarak bu gibi hallerde vazgeçme gönüllü teşkil etmez. Faili konumunda yer alan kişinin iradesi bakımından etki göstermek suretiyle geri çekilmesini neden olan durumlarda harici manevi sebepleri meydana getirir. Bunlar faili konumunda yer alan kişinin suça devam etmesine mutlak surette imkânsız olmasını sağlamazlar. İradesi manevi açıdan zorlanmış olsa dahi faili konumunda yarın on kişinin suça devam etmesi mümkün niteliktedir. Bundan kaynaklı olarak yazar, harici manevi sebepler bakımından da ikili bir ayrım yapma yolunu tercih etmiştir. Bunlardan ilki içerisinde faili konumunda yer alan kişi açık hiçbir tehlikeye maruz bulunmadı durumda suç işlemiş olma bakımından kararını yeniden gözden geçirir. Böyle bir durumda vazgeçme gönüllülük teşkil etmektedir. İkinci olasılıkta faili konumunda yer alan kişi yakalanmak veya cezalandırılmak korkusuyla geri çekilmektedir. Böyle bir durumda gönüllü bir vazgeçmeden bahsetmek ise mümkün nitelikte olmadığı söylenebilir. Fail konumunda yer alan kişinin suçu tamamlama imkânına sahip süre içerisinde hangi nedenle olursa olsun vermiş olduğu vazgeçme kararına gönüllü kabul etmek gerektiğine dair görüşlerin mevcudiyeti de söz konusudur. Öyle ki gönüllülük yalnızca faili konumunda yer alan kişinin yakalanma ya da cezalandırılma tehlikesini gözü almadığı için suç yolunda ilerlememiş olduğu durumlarda söz konusu olmamaktadır. İrade ile gönüllü olması gerekli olan vazgeçmenin gerçek bir pişmanlık ürünü olması da önem teşkil eden bir durumdur. Faili konumunda yer alan kişinin pişmanlık duyması ve bunun gerçeklik taşıması gerekmektedir. Bundan kaynaklı olarak her hareketi daima gönüllü yenilik taşımamaktadır. Öğreti içerisinde suç politikası düşüncesi ile düzenleme bulmuş olan gönüllü vazgeçmenin faili konumunda yer alan kişinin iyiliğine ve gerçek bir pişmanlık duygusuna dayanmasının gereklilik arz etmedi ileri sürülmektedir. Faili konumunda yer alan kişi utanma, acıma, cezadan korkuyor olma, batın yaşlar gibi sebeplerden kaynaklı olarak suç işlemekten vazgeçmiş olması mümkün haldedir. Etkin pişmanlık müessesesinin irade nitelik taşıması gerektiğinden bahsettik. Bununla birlikte etkin pişmanlık bakımına önem taşıyan irade hareketin gönüllü olup olmadığından ziyade faili konumunda yer alan kişinin pişmanlığına dayanıp dayanmadığı daha çok önem teşkil etmektedir. Nitekim suçun tamamlanıyor olmasından sonraki evrede maddi veya manevi bir zorlamanın söz konusu olmamasından kaynaklı olarak kanun hükümlerindeki davranış kalıbını gerçekleştirmiş olan fail konumundan yer alan kişi gönüllü olarak hareket etmiş olup olmadığı gözlemlenebilir nitelikte bir olgu taşımaktadır. Etkin pişmanlık bakımından faili konumunda yer alan kişi bu davranışının gerçek bir pişmanlığı dayanıp dayanmadığını araştırması sağlanmayacaktır. Öyle ki faili konumunda yer alan kişinin iş dünyasının bundan kaynaklı olarak yoğun bir incelemeye tabi tutulması mümkün nitelikte değildir. Önem teşkil eden durum objektif bir gözlemin mevcudiyetidir. Burada faili konumunda yer alan kişinin tutum ve davranışlara profesyonel bir suçlunun ceza hukuku içerisinde yer alan normları cezadan kurtulmak amacıyla kullanma çabası niteliğinde değil balkonumun duyulan kişinin filinin haksızlığın farkında olan bir kişinin bunun olumsuz etkilerini gidermeye çalışması olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir yaklaşım ile etkinlik pişmanlığın hakkaniyetli olduğu söylenebilir.
5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde yer bulmuş olan etkin pişmanlık ve gönüllü vazgeçme müesseseleri arasındaki farklar ile ilgili olarak düzenlenmiş şekli, gerçekleşme aşaması, fâilden beklenen davranış biçimi ve vazgeçmenin gönüllü olması ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum faili konumunda yer alan kişinin ceza sorumluluğu üzerindeki etkisidir. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 36. maddesi hükümlerine göre gönüllü vazgeçme durumunda faili konumunda yer alan kişi işlemeyi kast etmiş oldu suça teşebbüsten dolayı cezalandırılmayacaktır. Ancak tamamlanmış olan kısmın esasen farklı bir suçun meydana getirmiş olması halinde faili konumunda yer alan kişiye yalnızca bu suça dair ceza verilecektir. Öyle ki ceza sorumluluğunun kalkması yalnızca icrasından gönüllü olarak vazgeçilen suç bakımından söz konusu olmaktadır. Vazgeçme zamanına kadar icra edilmiş olan ve suç meydana getiren fiillerden kaynaklanan sorumluluk saklı niteliktedir.
Etkin pişmanlık tamamlanmış bir suça dair cezayı bazı durumlarda bütünüyle kaldırmakta bazı durumlarda ise verecek olan cezayı azaltmaktadır. Ancak faili konumunda yer alan kişi etkin pişmanlıktan yararlandı suç haricinde kanunun farklı bir hükmünü daha ihlal etmiş olduğu için gerçek içtima hükümleri bakımından sorumlu tutulacak halde ise etkin pişmanlık kapsamında olmayan diğer suçtan dolayı ceza sorumlulukları söz konusu olacaktır.
Etkinlik pişmanlık hakkında daha detaylı bilgi almak ve İzmir ceza avukatı İdil Su Aydın ile görüşmek için avukatlık büromuza başvurabilirsiniz.