Nitelikli Dolandırıcılık Suçu Nedir?
Nitelikli dolandırıcılık suçu 5237 sayılı Türk ceza kanununun mal varlığına karşı suçlar başlıklı onuncu bölümünün 158. maddesinde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçunun tanımı 157. madde hükmü içerisinde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık hileli davranışlar ile bir kişiyi aldatıp, onun ya da bir başkasının zararını olarak kendisini ya da başkasını bir menfaat sağlamaktır. Dolandırıcılık yapan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve 5000 güne kadar adli para cezası verilir. Dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerin işlenmesi halinde üç yıldan on yıla kadar hapis cezası ve 5000 güne kadar adli para cezası verilir.
Nitelikli Dolandırıcılık Suçu Halleri Nelerdir?
- Dolandırıcılık suçunun Dini inanç ve duygularını istismar edilmesi suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının kanunu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının zararını olarak işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun bilişim sistemlerinin, bankaya da kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun tacir ya da şirket yöneticisi olan veya şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri esnasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden kaynaklı olarak kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun banka ya da diğer kredi kurumları tarafından tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi.
- Dolandırıcılık suçunun kişinin, kendisine kamu görevlisi ya da banka sigorta veya kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması ya da bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi.
Bu hallerin mevcut olması halinde dolandırıcılık suçunun nitelikli halini işleyen kişiye üç yıldan on yıla kadar hapis cezası ve 5000 güne kadar adli para cezası verilir.
Dolandırıcılık Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Halleri Nelerdir?
- Suçun Dini İnanç ve Duygularını İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesinin ilk fıkrasında a bendinde suçun dini inanç ve duygularını istismar edilmesi suretiyle işlenmesi düzenlenmiştir. Bu ağırlatıcı sebebin amacı kişileri inançlarının aldatma aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmesidir. Kişilerin dinsel inanışlarına bağlı bir şekilde bazı olguların mevcudiyetine, bazı olayların meydana geleceğini inanmaları daha kolay bir nitelik taşıyabilir. Bundan kaynaklı olarak suçun mağduru konumunda yer alan kişinin inanmış olacağı dinin belirli bir inanç sistemi olan, genel olarak bilinen ve yaygın bir din olması gereklilik teşkil etmez. Suçun mağduru konumunda yer alan kişinin inancının söz konusu dinin Orijinal bünyesinde mevcut olması gereklilik taşımadığı gibi ortalama bir insan için akla ve mantığa uygun olması da gereklilik teşkil etmemektedir. Bu sebeple ortalama bir insan veya ilgili dinin diğer mensupları tarafından inandırıcı nitelik taşımayan davranışlar, bir başkası için aldatma neticesini meydana getirebilir. Öyle ki dinlerin içerisinde mevcut olup olmadığına bakılmaksızın üfürükçülük, büyü, muskacılık gibi nedenler ile kişilerin aldatılmak suretiyle dolandırıldıkları söz konusu olmaktadır. Yargıtay’ın bir karar içerisinde uygulama içerisinde kabul edilen hususa göre dinin bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap peygamber ve yaratıcı kavramlarını içerisinde barındıran inanç sistemi ve bu sisteme bağlılık teşkil ederek yerine getirmeye çalıştı ahlaki kurallar bütününe ifade etmekte Olduğu söylenmektedir. Dini inancın, belirli bir dine mensup olan dine inanan kişinin duyguları olduğu, bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde mevcut olduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki mevcut olduğu, bu nitelikli unsurun meydana gelebilmesi ve suçun meydana gelebilmesi için dini kurallarla bağlı olanların önem verdiği değerler, dini inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kötüye kullanılması ve bu suretle meydana getirilen hile ile haksız bir yarar sağlanmış olması gerektiği açıklama bulmuştur. Öyle ki bu görüş nitelikli halin uygulanmasına dair önem teşkil etmektedir.
- Suçun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum ya da Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanunun 158. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenmiş olan suçun kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum ya da zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi nitelikli halini bir amacı mevcuttur. Bu amaç kişinin içinde bulunduğu tehlikenin veya zor şartların etkisiyle bir başkasına güvenmek ihtiyacına sahip kişinin kandırılmasının önüne geçilmesidir. Bu şartlarda ki bir kişinin durumu gerçekçi olarak değerlendirip araştırma yapma olanakları kısıtlı olmasından dolayı ikna edilmesi ve kandırılması kolay olmaktadır. Söz konusu maddenin gerekçesi içerisinde kişinin içinde bulunmuş olduğu tehlikeli durum ya da zor şartlar başkalarına güven duyma hissine en fazla ihtiyaç duyduğu zamanlardır. Bunu örnek olarak bir kişinin bir hastalık içerisinde bulunması ve bundan kaynaklı olarak çaresiz durumda olmasıdır. Böyle bir durumda bu kişinin kandırılması diğer durumlara göre daha kolay olmaktadır. Sonuç olarak bu gibi durumlara mevcudiyeti halinde söz konusu nitelikli hal meydana gelmektedir. Yargıtay’ın mevcut olan bir karar içerisinde zor koşulların mevcut olup olmadığını saptanmasında mağdur konumunda yer alan kişinin esas alınmasını gerekli önem teşkil etmektedir. Bir kişinin zor bir durum içerisinde olması hasta olma durumu, yaralanmanın yanı sıra maddi zorluklar içerisinde yer alma, borç altında bulunma gibi ekonomik durumlar da olabilir. Mevcut olan nitelikli halin uygulama bulmasına mümkün olabilmesi için muhatap konumunda yer alan kişinin zor ya da tehlikeli durum içerisinde yer alması gerekli olmaktadır. Böyle bir durumun mevcudiyeti yokken muhatap konumunda yer alan kişinin aldatılmak suretiyle zor veya tehlikeli bir durum içerisinde yer aldığına inandırılması durumunda dolandırıcılık söz konusu olsa bile bu nitelikli halin uygulama bulmasından bahsetmemiz mümkün olmayacaktır.
- Suçun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi içerisinde yer alan suçun kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi nitelikli halin uygulanması bulması mümkün olabilmesi için sıkıntılar içerisinde aldatılan kişinin algılama yeteneğinin mevcut olması gerekir. Kişinin algılama yeteneğinin mevcut olmadığı durumlarda kandırılmasının söz konusu olamayacağından dolandırıcılık suçu meydana gelmeyecektir. Kandırılan kişinin zayıflamış olsa dahi algılama yeteneği mevcut olmalıdır. Kişinin algılama yeteneğinin zayıf olması farklı sebeplerden meydana gelmiş olabilmektedir. Algılama yeteneğini zayıflatan sebepler akıl hastalığı, yaş küçüklüğü, ilerlemiş yaşlılık, duyu organlarının yetersiz olması gibi sebeplerden kaynaklı olabilir. Bununla birlikte sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisinde olmak gibi geçici sebepler de söz konusu olabilmektedir. Algılama yeteneğinin mevcut olup olmadığı ile ilgili olarak tereddüt edilmesi durumunda bilirkişiye başvurulması gerekir. Kişinin algılama yeteneğinin mevcut olmadığı zayıflayıp zayıflamadı ile ilgili olarak suçun faili konumunda yer alan kişinin hilali davranışları yaptığın esas alınması gerekir.
- Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi hükmü içerisinde yer alan suçun kamu kurum ve kuruluşlarının, koma meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf ya da dernek tüzel kişilerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi nitelikli hali ile sayılan tüzel kişiliklerin Komutanlığı teline duyulan güvenin korunması amaç teşkil etmektedir. Mevcut olay içerisinde araç olarak kullanılmış olan tüzel kişiliğin kamu kurum ve kuruluşları özelliğinde olup olmadığı idari ve anayasa hukuku hükümlerine göre belirlenir. Anayasanın 135. maddesi hükmü içerisinde tanımı bulmuş olan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak anlaşılması gereklidir. Öyle ki Türk barolar birliği, Türkiye Noterler birliği, Türk eczacılar birliği gibi zorunlu üyeliğin mevcut olduğu meslek örgütleri bu niteliğe sahiptir. Bu tür kurum, kuruluş ve diğer tüzel kişilerin adlarının kamuoyunda yaygın olarak bilinmesi gereklilik teşkil etmemektedir. Somut olay içerisinde araç olarak kullanılmış olan siyasi parti, vakıf ve derneklerin mevcut olup olmadıkları tüzel kişiliklerinin devam Edip etmediği ile ilgili kanun hükümlerine göre saptama yapılmalıdır. Maddi âlemde görünür olmayan tüzel kişiliği devam etmeyen bir kurum, kuruluş ismi kullanılmak suretiyle dolandırıcılık meydana gelmiş ise suçun basit hali mevcut olacaktır. Bahsetmiş olduğumuz nitelikli halin uygulama bulmasına mümkün olabilmesi için söz konusu tüzel kişilerin araç olarak kullanılması yeterli teşkil etmektedir. Bunların mutlaka suçtan zarar görmesi gerekmemektedir. Veya tüzel kişiliğin merkezi ya da yerel örgütlenmesinin araç olarak kullanılmış olmasının önemi mevcut değildir.
- Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi hükmü içerisinde suçun kamu kurum ve kuruluşlarının zararını olarak işlenmesi dolandırıcılık suçunun ağırlatıcı sebebi olarak düzenlenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarının aldatılmış olması mevcut olamayacağından burada söz konusu olan durum aldatılan bir gerçek kişinin mevcudiyetidir. Suçtan zarar görmüş olan tüzel kişilerin kamu kurum ve kuruluş niteliğine sahip olup olmadığı ile ilgili olarak kanın hükümleri saptama yapmalıdır. Buradaki ağırlatıcı sebeplerle ağırlatıcı neden birbirine benziyor olmaktadır. Ağırlatıcı sebebin uygulama bulması için araç olarak kullanılan kuruluşun zarara uğramış olması gerekli değildir. Burada aldatıcı davranışlar esnasında araç olarak kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın suçtan kaynaklı olarak kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmüş olması nitelikli bir hal niteliği taşımaktadır. Öyle ki ilgili kurum veya kuruluşların maddi bakımdan zarara uğramış olması gerekli teşkil eder. Sahte bir şekilde düzenlenmiş belgeleri ibraz etmek suretiyle Sosyal güvenlik kurumundan maaş, kredi ve Yurtlar kurumundan eğitim bursu alınması örnek teşkil edebilmektedir.
- Suçun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanunun 158. maddesinde birbiri ile doğrudan alakası olmayan iki farklı ağırlatıcı sebep bir arada düzenleme bulmuştur. Düzenleme suçun bilişim sistemlerinin bankaya da kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmiştir. İlk olarak bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılmasının nitelikli bir şekilde düzenlenmesinin sebebi bu sistemlerin günlük olarak kullanılmasının kandırılmayı kolaylaştırmasıdır. Banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasının ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesi ise bu kurumlara duyulan güvenin kötüye kullanılmasının önüne geçilmesidir. Bilişim sistemlerinin kullanımının yaygınlaşması ile birlikte dolandırıcıların özellikle interneti araç olarak kullanmaya başlamış olduklarından bahsetmek mümkündür. Genel bir şekilde bilişim sistemi bilgileri otomatik bir şekilde işleyen sistem olarak tanımlama bulur. Nitelikli halin uygulanması için suçun faili konumunda yer alan kişi mağdur konumunda yer alan kişinin yüz yüze gelmeden bilişim sisteminin kandırılma aracı olarak kullanılması gerekli olmaktadır.
- Suçun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi hükmü içerisinde düzenlenmiş olan ağırlaştı sebeplerden bir diğeri suçun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesidir. Bu şekilde kişiler dolandırılmaktadırlar. Basın ve yayın araçları hem içermiş olduğu bilgilerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamış olması hem de bunların inandırıcılığını artırması nedeniyle eylemin işlenmesinde kolaylık sağlamaktadır. Basın ve yayın araçları teriminin kullanılmış olmasından dolayı basılı yayınları yapan araçların yanı sıra internet, radyo, televizyon ve diğer online hususlarda bu niteliği taşımaktadır.
- Suçun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanunun 158. maddesi içerisinde iki ayrı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiş olan hallerden bir diğeri suçun tacir ya da şirket yöneticisi olan veya şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, Kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun için suçun faili konumunda yer alan kişinin tacir ya da şirket yöneticisi veya şirket adına hareket eden kişi olması zorunluluk teşkil etmektedir. Suçun faili konumunda yer alan kişinin aldatıcı davranışları, adına hareket etmiş olduğu şirketin ticari eylemi esnasında işlemesi şart olmaktadır.
- Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi içerisinde düzenleme bulunmuş olan ağırlatıcı sebeplerden bir diğeri suçun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden kaynaklı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesidir. Serbest meslek sahibi kişiler 193 sayılı gelir Vergisi kanunu hükümleri içerisinde düzenleme bulmuştur. Örneğin avukatlar, Dişçiler, muhasebeciler, kendine ait muayenehanelerde çalışan doktorlar bağımsız bir şekilde mesleklerinin yürüten kişiler niteliğindedir. Fakat bu kişiler mesleğe giriş ve mesleki eylemlerde tamamen bağımsız olmamaktadırlar. Bu tür meslek mensupları ilgili mevzuata göre kurulmuş olan meslek birliklerine üye olma zorunluluğu altındadırlar. Serbest meslek mensupları meslek birlikleri tarafından denetlenmektedirler.
- Suçun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanunun 158. madde hükmü içerisinde düzenleme bulmuş olan bir diğer arıtıcı sebep suçun banka ya da diğer kredi kurumlarının yanıltılarak maddi bakımdan zarara uğratılmalarının önüne geçilmesidir. Banka ve kredi kurumu kamuya veya özel kişilere ait bir nitelik taşıyabilir. 5411 sayılı bankacılık kanunu hükümleri içerisinde banka mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının ne olduğunu açıklamaktadır. Bu kanun hükümlerine göre kredi ise tanımlama bulunmamaktadır. Öyle ki kredi haricinde kalan hususlar ile ilgili olarak nitelikli bir hal uygulama bulmayacaktır. Bankada usulüne uygun bir şekilde alınmış kredinin geri ödenmesinde yaşanan zorluk sebebiyle daha sonradan bankaya sahte belgeler verilmesi durumunda da böyle bir artırıcı sebebin uygulama bulmasından bahsetmemiz mümkün olmayacaktır. Nitelikli dolandırıcılık suçunun banka ya da diğer kredi kurumları tarafından tahsil edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi nitelikli halinde yansıtılan kişiler bankaya da kredi kurumu çalışanları banka ise zarar gören konumundadır. Fakat banka veya kredi kurumu çalışanlarının kandırılmadıkları aksini söz konusu kişilerin verilmesi mümkün olmayan bir kredinin verilmesini salmış oldukları durumlarda bankacılık zimmeti suçu meydana gelebilmektedir. Bu nitelikli halin uygulanmasında mümkün olabilmesi için suçun faili konumunda yer alan kişinin banka ya da kredi kurumu çalışanlarına yanıltan özellikte davranışlar içerisine girmek suretiyle kredinin tahsil edilmesini sağlamış olmaları gerekmektedir. Örneğin suçun faili konumunda yer alan kişinin sahte kimlik vermek suretiyle kredinin tahsil edilmesini sağlaması gereklilik teşkil eder. Suçun faili konumunda yer alan kişinin düzenlemiş olduğu sahte belgeler sebebiyle ayriyeten belgede sahtecilik suçundan kaynaklı olarak sorumlu olması gerekli olmaktadır. Bankadan kredi tahsis başvurusu yapılıncaya kadar olan söz konusu hareketler hazırlık hareketleri niteliğinde ise sahte belge hazırlamaktan dolayı suçun faili konumunda yer alan kişinin sorumlu olduğundan bahsedebiliriz.
- Suçun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi hükmü içerisinde düzenleme bulmuş olan anlatıcı sebeplerden biri suçun sigorta bedelini almak maksadı ile işlenmesidir. Bu durum sigorta dolandırıcılığı olaraktan nitelendirilen bilmektedir. Sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi nitelikli halinin amacı sigorta şirketlerinin zarar görmesinin önüne geçilmesidir. Nitelikli halin uygulama bulması bakımından sigorta şirketinin veya sigortanın türü önem teşkil etmemektedir. Mal, hayat, mali sorumluluk veya farklı bir sigorta biçimi söz konusu olabilmektedir. Dolandırıcılık suçu farklı bir kişi yararına da işlenmesi mümkün olacağından suçun faili konumunda yer alan kişinin mutlaka sigortadan veya sigorta bedelini alacak kişi olması gereklilik teşkil etmez. Örneğin trafik kazasılarının normal olarak mevcut olduğundan daha fazla gösterilmiş olması sigortalı işyerlerinin yakılması, hırsızlık veya yangın gibi rizikolara karşı sigorta alınan malların çalınmış gibi gösterilmiş olması bu nitelikli halin kapsam içerisinde yaranabilmektedir. Sigortalanmış olan risk meydana gelmemişken hileli bir davranış ile riski gerçekleşmiş gibi gösterip sigorta bedelinin alınması durumunda suç tamamlama bulmuş olacaktır. Banka veya kredi kurumlarının zararını işlenmiş olan Dolandırıcılıkta olduğu gibi burada da sigorta bedelini alma amacıyla sigorta şirketine gidildi zamana kadar yapılan eylemler hazırlık hareketi niteliğinde kabul edilebilmektedir. Öyle ki hazırlık eylemleri ayrı bir suç meydana getiriyor ise yaptırma tabi olabilir. Sigorta şirketine başvurulmuş olması halinde doğrudan doğruya suçun icrasına başlanmış olacaktır. Sigorta şirketinin durumu fark ederek ödeme yapmaması durumunda suçun teşebbüs derecesinde kalmış olduğu kabul edilmesi gerekir.
- Suçun Kişinin, Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanunun 158. madde hükmü içerisinde düzenlenmiş olan nitelikli hallerinden bir diğeri suçun kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta veya kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması ya da bu kurum ve kuruluşlar ile ilişkili olduğunu söylemesi yoluyla işlenmesidir. Bu nitelikli halin mevcut olmasının sebebi kendisini hâkim, savcı gibi adli görevli polis, asker gibi kolluk görevlisi niteliğinde Tanıtmak suretiyle kişilerden fayda sağlanmasının günümüzde artmış olmasıdır. Böylelikle Dolandırıcılıkta başvurulmuş olan bir yöntem suçun nitelikli hal olarak düzenleme bulunmaktadır. Somut ceza saptanırken 5237 sayılı Türk ceza kanunun 62. maddesi hükmü içerisi dikkate alınmak suretiyle cezanın üst sınırdan belirlenmesi yerine bu örneklerin nitelikli hal olarak düzenlenmiş olması eleştiriye tabi olmaktadır.
- Suçun Kamu Görevlileri İle İlişkisinin Olduğundan, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Görüleceği Vadiyle Aldatarak, Başkasından Menfaat Temin Etmek Suretiyle İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde düzenlenmiş olan nitelikli hal yerden bir diğeri suçun kamu görevlileri ile ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin görüleceği vade ile aldatarak başkasından menfaat temin etmek suretiyle işlenmesidir. Madde hükmü içerisinde geçen ibare ile nitelikli hal olduğu anlaşılır. Bu nitelikli halin uygulama bulmasını mümkün olabilmesi için suçun faili konumunda yer alan kişinin kamu görevlileri ile ilişkisinin mevcut olduğundan veya onlar nezdinde hatırı sayıldığını belirtmek suretiyle belli bir işin görüleceğini vaat ederek kişileri kandırmış olması gerekir. Öyle ki burada bir aldatma biçimi söz konusu olduğunda nitelikli hal olarak düzenleme bulması yerindedir. Bahsetmiş olduğumuz bu nitelikli halin uygulanabilmesi mümkün olabilmesi için ilk olarak suçun faili konumunda yer alan kişinin kamu görevlileri ile ilişkisi olduğunu, onlar ile olan ilişkisi sebebiyle belli bir işi yaptırabileceğini ileri sürmesi gerekli olmaktadır. Genel olarak kabul edilmiş olan suçun faili konumunda yer alan kişinin belli bir kurumdan söz etmesini nitelikli halin uygulama bulması için yeterli olmadığı ve belli bir kamu görevlisinden Açıkça söz etmesi gerektiği karşımıza çıkmaktadır. Suçun faili korunumunda yer alan kişinin kamu görevlisi niteliği taşımayan farklı kişiler ile bağı ve yakınlığı mevcut olduğu veya özel sektör içerisindeki bazı işleri gördürebileceğini söylemek suretiyle kişileri kandırması durumunda dolandırıcılık suçu meydana gelse de bu nitelikli halin mevcut olduğundan bahsedemeyiz. Bununla birlikte meydana gelen nitelikli halin yanı sıra getirmiş olduğu başlıca sorun nüfuz ticareti suçu ile benzerlik göstermektedir. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 255. maddesi hükmü içerisinde düzenleme bulmuş olan nüfuz ticareti suçunun ayrıca niteliği görülmesi mümkün olacak işin haksız olması ve ilk cümlede öngörülmüş olduğu gibi kamu görevlisi niteliği taşımayan suçun faili konumunda yer alan kişinin kamu görevlisi üzerinde güç sahibi olduğunu beyan etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Önemli olan bir diğer fark 5237 sayılı Türk ceza kanunu 158. madde hükmü içerisinde menfaati temin eden kişi dolandırıcılık suçunun mağduru niteliğinde sayılacakken 5237 sayılı Türk ceza kanununun 255. maddesi hükmü içerisinde yaralan çok faili bir suç niteliği taşıdığından menfaati sağlayan kişinin nüfuz ticareti suçunun faili konumunda yer alan kişi olmasıdır. Öyle ki bahsetmiş olduğumuz bu iki suç arasındaki karmaşaya gidermenin mümkün olabilmesi için 5237 sayılı Türk ceza kanununun 255. maddesi içerisinde mevcut olan düzenlemenin korunmak suretiyle 5237 sayılı Türk ceza kanununun 158. maddesi hükmü içerisinde yer alan dolandırıcılığı nitelikli halleri arasından çıkarılması gereklilik teşkil eder.
- Suçun Üç ya da Daha Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi veya Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi
5237 sayılı Türk ceza kanununun düzenlemiş olduğu nitelikli dolandırıcılık suçundan önem teşkil eden bir diğer husus suçun üç ya da daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi veya suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesidir. Günümüzde belli bir örgütlü yapılanma kapsam içerisinde veya örgüt özelliğine sahip nitelik taşımasılar dahi bazı kişilerin bir araya gelerek belirli bir plan ve işbirliği içerisinde detaylı bir şekilde oluşturulan senaryoya göre işlemiş oldukları dolandırıcılık suçunun artması bu nitelikli hali meydana getirmiştir. Suçun üç veya daha fazla kişiyle birlikte işlenmesine söz konusu olması bakımından en az üç kişinin müşterek suçun faili konumunda yer olan kişi olarak kabul edilmelerini sağlaması mümkün olacak davranışlar içinde bulunmaları gereklilik teşkil eder. Yardım eden ya da azmettiren kişiler nitelikli halin mevcudiyeti için gerekli sayıya dâhil nitelik taşırmamaktadırlar. Bu halde cezanın yarı oranında artırılması gerekmektedir. Suçun örgüt kapsam içerisinde işlenmesinin kabul edilebilmesi bakımından 5237 sayılı Türk ceza kanunun 220. maddesi bakımından kurulmuş bir örgütün mevcudiyeti gereklidir. Örgütün silahlı veya silahsız olmasında bir önemi mevcut değildir. Böyle bir halde verilmesi mümkün olabilecek cezanın bir kat artırılması gerekir.
İzmir‘de nitelikli dolandırıcılık suçlarına bakan ceza avukatı arayışınız için Avukat İdil Su Aydın Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz.
Nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılanıyorum. Nitelikli dolandırıcılık avukatına ihtiyacım var.