Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Nedir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sanık ile ilgili olarak hüküm olunmuş cezanın belirli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmuyor olması, denetim süresi içerisinde kişinin kasıtlı bir suç işlememesi ve yükümlülüklerini uygun davranması ile birlikte cezanın kaldırılması durumunu meydana getiren kurumdur.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun karar ve hüküm başlıklı üçüncü bölümünü hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması başlıklı 231. maddesinde açıklanmıştır. Burada kanun hükümlerinin neler olduğundan bahsetmek mümkündür. Hükmün açıklanması bir hükmün açıklanmasının geri bırakılması başlıklı madde hükmü içerisinde duruşmanın Sona ermesinde ceza muhakemesi kanununun 232. maddesi içerisinde belirtilmiş olan esaslara göre duruşma tutanağına geçirilmiş olan hüküm fıkrasının okunmak suretiyle gerekçesini ana çizgileri ile anlatılması gerektiğine yer verilmiştir. Hazır bulunan sanık konumundaki kişi ayriyeten başvurması mümkün olabileceği kanun yolları, merci ve süresinin bildirilmesi gerekir. Beraat etmiş olan sanığa tazminat istemesinin mümkün olup olamayacağı bir halin söz konusu olmadığı bildirilir. Eğer böyle bir hal söz konusuysa beraat etmiş olan sanık bunu öğrenmiş olur. Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenmesi gerekir. Sanığın yüklenmiş olan suçtan dolayı yapılmış olan yargılama neticesinde hükmün ceza iki yıl ya da daha az süreli hapis ya da adli para cezası niteliğinde ise mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınması mümkündür. Uzlaşmaya dair hükümlerin saklı olduğu madde hükmünde belirtilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulmuş olan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç meydana getirmemesi anlamına gelir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınabilmesi için sanık konumunda yer alan kişinin daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm olmaması gereklidir. Mahkeme tarafından sanığın kişilik özellikleri ile duruşma içerisindeki tutum ve davranışlarının göz önünde bulundurulması suretiyle tekrardan suç işlemeyeceğine dair kanaati vurulmuş olması gerekir. Yine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini mümkün olabilmesi için suçun işlenmesi ile mağdur konumunda yer alan kişinin ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme ya da tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gereklidir. Sanık konumunda yer alan kişinin kabul etmiyor olması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınması mümkün olmaz. Öyle ki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için sanığın bu durumu kabul etmesi önem arz eder. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olan hüküm de mahkûm olunan hapis cezasının ertelenmesi mümkün olmaz. Bununla birlikte kısa süreli olması durumunda seçenek yaptırımlara çevrilmesinden de söz edilemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilmiş olan kararla birlikte sanık beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu denetim süresi içerisinde kişiyle ilgili olarak kasıtlı bir suç sebebiyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınması mümkün olamaz. Bu süre içerisinde bir yıldan daha fazla olmamak suretiyle mahkemenin belirleyeceği süreyle sanığın denetimli serbestlik tedbirine tabi olması mümkündür. Sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak bir meslek ya da sanat sahibi olmaması durumunda meslek edasına sahip olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine dair karar verilmesi mümkündür. Yine sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak bir meslek ya da sanat sahibi olması durumunda bir kamu kurum içerisinde ya da özel olarak aynı meslek ya da sanat icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına dair karar kılınabilir. Sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak belirli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belirli yerlere devam etmek konusunda yükümlü kılınmasına veya takdir edilecek farklı yükümlülüğü yerine getirmesine dair karar kılınması mümkündür. Denetim süresi içerisinde dava zamanaşımının durması gibi bir durum söz konusu olur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için bazı durumları söz konusu olduğundan bahsettik. Burada bahsetmiş olduğumuz bir durum hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini mümkün olabilmesi için suçun işlenmesi ile mağdur konumunda yer alan kişinin ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme ya da tazmin suretiyle tamamen getirilmesinin gerekliliğiydi. Bu koşul eğer yerine getirilmezse sanık konumunda yer alan kişi hakkında mağdur konumunda yer alan kişiye veya kamuya vermiş olduğu zarara denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi şartıyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınabilir. Denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülükleri uygun bir davranış sergilemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine dair karar kılınabilir. Denetim süresi içerisinde kasten Tekrardan bir suç işlemesi durumu veya denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülükleri ihlal eden davranış sergilemesi durumunda mahkeme hükmü açıklar. Fakat mahkeme kendisini yüklenmiş olan yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık konumunda yer alan kişinin durumunu göz önünde bulundurarak cezanın yarısına kadar belirlemiş olacağı bir kısmı infaz edilmemesine mi ya şartların mevcudiyetini söz konusu olması durumunda hüküm içerisinde her alana bir cezasının ertelenmesi ne ya da seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkeme hükmü kurulması mümkün olabilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına İtiraz edilmesi mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bunlara mahsus bir sistem içerisine kaydedilir. Bu kayıtlar içerisinde sadece bir soruşturma ya da kovuşturma ile bağlantılı olarak Cumhuriyet Savcısı, hâkim ya da mahkeme tarafından istenmesi durumunda bu madde içerisinde belirtmiş onun amaç için kullanılması mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kanun maddesi içerisindeki hükümler anayasanın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uygulama bulamaz. Anayasanın 174. maddesine burada yer vermek mümkündür.
I. İnkılap kanunlarının korunması
Madde 174 – Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
- 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
- 25 Teşrinisani 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun;
- 30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
- 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;
- 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;
- 1 Teşrinisani 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki hakkında Kanun; 7. 26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına dair Kanun;
- 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
Burada koruma altına alınan inkılap inkılap kanunlarında yer alan suçlar ile ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümler uygulama bulmaz.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Hukukun Niteliği Nedir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda cümlenin de belirtildiği gibi kurulun hükmün sınıf konumunda yer alan kişiye dair hukuki bir sonuç meydana getirmemesi anlamına gelir. Kişi hakkında açılmış olan kamu davasının yargılanması neticesinde kanun hükümlerinde öngörülmüş olan şartların gerçekleşmesi durumunda sanık konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak verilmiş olan hükmün açıklanması beş yıl süreyle ertelenerek sanık konumunda yer alan kişiye bir şans tanınmış olur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir erteleme olarak nitelendirilmesi mümkün konumdadır. Erteleme geniş anlamda suç işlemiş olan faili konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak kamu davasının açılmasına, duruşmanın gerçekleşmesine, suçluluk durumunun saptanmasına ya da mahkûmiyete dair hükmün neticelenmesinin ya da verilmiş olan bir hüküm söz konusu ise Bu hükmün yerine getirilmesinin söz konusu olmasıyla ilgili belirli bir süre içerisinde sanık konumunda yer alan kişinin durumu göz önünde bulundurularak iyi hale bağlı ertelenmesini ya da mahkûmiyetin esasen meydana gelmemiş sayılmasını gösterir. Erteleme ile buna benzer durumlarda daha önceden herhangi bir suç işlemiş ya da toplum için tehlike arz etmeyen nitelikte bir suç işlemiş faili konumunda kişiyle ilgili olarak mahkeme tarafından yeniden suç işlemeyeceğine dair bir kanıt meydana gelmiş ise ve sanık ile ilgili olarak verilecek hükmün cezaevinde infazı durumunda cezanın şahsın ıslahından ziyade zararına bir sonuç doğuracağı düşünülür. Erteleme ile ilgili olarak farklı düşüncelerin mevcudiyeti söz konusudur. Mevcut bir görüş içerisinde erteleme ve benzeri hukuki kurumlar ile ilgili olarak bunların içerisinde hükmün açıklanmasın ertelenmesinin de yer aldığı ileri sürülmektedir. Bu görüş içerisinde dürüst kişiliğe sahip biriyle ilgili olarak cezanın infaz edilmese dahi bir cezaya hükmedilmesi ya da kişinin hakkını cezai hükmedilme ihtimalin söz konusu olmasını bilinmesi hürriyeti bağlayıcı ceza içerisinde olduğu gibi yeterli etkiye sahiptir. Bu görüş hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve kamu davasının açılmasının ertelenmesi gibi durumların amacı niteliğinde olan faili konumunda yer alan kişinin cezaevine konulmasına engel olunmasını aydınlatmaktan uzak nitelik taşır. Öyle ki bu görüşte olanlar faili konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak hükmedilmiş olan cezanın ya da verilecek hükmün ya da açılacak olan davanın ertelenmesi durumunda faili konumunda yer alan kişinin deneme süresi içerisinde bulunacağı durumun suçun üzerinde duran bir etkiden kaynaklı olarak fail için bir ceza niteliği taşıdığı ifade edilir. Bununla birlikte erteleme ve benzeri durumlarda ceza içerisinde bulunması gereken özellikleri mevcut olmamasının yanı sıra Türk ceza kanunu hükümlerinde tahdidi olarak sayılan ceza türleri içerisinde de yer almadıkları için bu görüşe destek verilmemesi gibi bir durum söz konusu olabilir. Yine bir başka görüş içerisinde erteleme ve benzeri hukuki kurumların af niteliği taşıdığı ileri sürülmektedir. Öyle ki bu görüş içerisinde devlet hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş olan faili konumunda yer alan kişinin cezanın infazından vazgeçmesi cezalandırma hakkından feragat etmiş olmasıdır. Bu görüşte mahkeme tarafından uygulanacak erteleme ile benzer kurumların sürekli olarak tatbiki mümkün, hâkim takdirine dayanmış olan, kamu davasının açılmasının ertelenmesi durumunun ise uygulama bulması bakımından Cumhuriyet Savcısı‘nın takdirine dayanan ve bu kurumların uygulanmasının gerekçe gösterilmesine bağlı kurumlar olması bakımından açıklamaktan uzak nitelik taşımaktadır. Başka görüşler içerisinde ertelemenin önleme ve hastasına ihtiyaç hissedildiği yerde söz konusu olmasından kaynaklı olarak emniyet tedbiri olarak açıklanmaktadır. Emniyet tedbirinin uygulama bulması içerisinde söz konusu durum faili konumunda yer alan kişinin ileride tekrar suç işlemesini önüne geçilmesidir. Bu görüş içerisinde erteleme ve buna benzer hukuku kurumların uygulanmasının bazı koşulları söz konusu dur. Bu koşullardan biri olan faili konumunda yer alan kişinin tekrar suç işlemeyeceği ihtimalinin söz konusu olmasa kuşum olarak değil ulaşılması beklenen bir netice olarak nitelendirilmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının hukuki niteliğini açıklayamamaktadır. Emniyet ezberleri koruma niteliği taşırken erteleme cezayı Ferdileşme niteliği taşımaktadır. Erteleme içerisinde cezanın ortadan kaldırılmasında mümkün kılan bir hal olduğunu ileri süren görüşler söz konusudur. Bu görüşler içerisinde kamu davasının açılmasının erteleme bulması ve hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumların uygulama bulması durumunda faili konumunda olan kişi ile ilgili olarak hükmedilmiş bir cezanın mevcut olmadığı için bu kurumu açıklamada yeterli olmamaktadır. Şunu eklememiz gerekir ki erteleme bir beraat kararı niteliğini taşımamaktadır. Ertele uygulama bulacağı kişiyle ilgili olarak mahkûmiyet hükmü vermektedir. Suç işlemiş olduğu kabul edilmiş olan faili konumunda yer alan kişinin kişilik özellikleri mi kararı verecek olan merciinin faili konumunda yer alan kişinin tekrardan suç işlemeyeceğini dair bir karara varması koşullarına bağlı olmasından kaynaklı olarak cezanın ve hükmün Ferdileştirilmesi niteliğine sahiptir. Farklı bir görüş içerisinde erteleme ve buna benzer hukuki kurumların cezanın infazını Geri bırakan kanunu bir sebep ile şartlı bir adli af niteliğine sahip karma ceza hukukunun faydacı özelliğine paralel bir nitelikte olduğu söylenmektedir. Öyle ki hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile diğer erteleme hukuki kurumları Cezanın ya da verilecek olan hükmü bireyselleştirilmesi bakımından uygun bir araç niteliği taşıdığı söylenebilir.
Burada hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili olarak bahsettiğimiz gereken bazı durumlar vardır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hukukumuz içerisinde 5395 sayılı çocuk koruma kanunu hükümleri içerisinde her türlü suç bakımından suça sürüklenmiş olan çocuk hakkında yapılan yargılama neticesinde verilecek olan cezanın en çok üç yıla kadar hapis ya da bir projesi olması şeklinde kabul görmüştür. Sonrasında resmi Gazete içerisinde yayınlanmış olan 5560 sayılı kanun ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi içerisinde düzenleme bulmuştur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması yetişkin nitelikte olan sanıklar için de soruşturulması ve kavuşturulması şikâyete tabi suçlar ile sınırlı olmak şartıyla yapılmış olan yargılama neticesinde verilecek olan cezanın bir yıl veya daha süreli hapis cezası ya da adli para cezası olması halinde uygulanabileceği kabul edilmiş, çocuk suçlar bakımından çocuk koruma kanunu hükümleri içerisinde yapılmış olan değişiklik ile de ceza muhakemesi kanunu içerisindeki şartlar mevcudiyeti durumunda hükmü açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kurulabileceği kabul edilerek çocuk suçlar açısından kurumun uygulama alanı kısıtlanmıştır. 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi hükümleri içerisinden farklı nitelikli olarak Çocuk koruma kanunu hükümlerinde sanıkların tabi tutulacak denetim süresinin üç gün olacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte 5728 sayılı kanun ile yapılmış olan değişiklik sonrasında kurumun uygulama alanı hüküm olunan hapis cezasının sınırına iki yıla artırarak takibi şikâyete tabi olmayan suçlar içerisine dâhil edilmek suretiyle genişletilmiştir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Hangi Hallerde Uygulanmaz?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bazı hallerde uygulama bulmaz. Burada bu halleri neler olduğundan bahsetmemiz mümkündür. Hükmün açıklanmasının Geri bırakılması tüm suçlar da uygulama bulur. Fakat hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulmaması konusunda özel ceza kanunları ve ceza içeren kanun hükümleri içerisinde açık düzenlemenin söz konusu olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasından bahsedilemez. Ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinin 14. fıkrası hükmü içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin anayasanın 104. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında söz konusu olan suçlarla ilgili uygulama bulamayacağı düzenlenmiştir. Öyle ki anayasanın 174. madde hükümleri içerisinde söz konusu olan kanunlar için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama dışında yer almıştır. Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5739 sayılı kanun ile 1632 sayılı askeri ceza kanunu eklenmiş olan geçici onuncu madde hükmü içerisinde, 477 sayılı disiplin mahkemeleri suç ve cezaları hakkında kanun hükümlerinde ve 3713 sayılı Terörle mücadele kanunun 13. maddesi içerisinde yapılmış olan değişiklikler ile belirtilen kanunların kapsamında yer alan suçlar bakımından 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi hükmü içerisinde düzenleme bulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümler uygulanmaz. Adli yargıda görülmüş olan bazı suçlar dâhil olmak şartıyla askeri ceza kanunu hükümlerinde düzenlenen suçlar ile ilgili olarak sanık hakkında verilmiş olan ceza iki yıldan az hapis cezası ya da adli para cezasına gerekiyor ise ve kanlı günlerinde belirtilmiş olan tüm şartlar mevcut olsa da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması söz konusu olmayacaktır. 477 sayılı disiplin mahkemeleri suç ve cezalar hakkında kanun hükümleri düzenlenmiş disiplin suçu cezaları bakımından ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde yalnızca hapis cezalarının ve adli para cezalarının uygulanması kapsamı içerisinde olduğunun açık olarak hükme bağlanması nedeniyle özel bir düzenleme getirmemiş olsaydı bile bu hükmün disiplin suç ve cezalar bakımından uygulanmasının mümkün olmamasından kaynaklı olarak yapılmış olan değişiklikler var olanın düzenlenmiş oğlan hali durumundan öte bir yenilik ortaya çıkarmamaktadır. Bununla birlikte 3713 sayılı Terörle mücadele kanunu hükümleri içerisinde ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde ki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmeyecektir. Hüküm kurulmuş olan hapis cezası seçenek yaptırımlarına çevrilmeyecek ve ertelenmiş gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Maddi hükümleri içerisinde 15 yaşını tamamlamış çocukların bu sınırlamanın haricinde yer aldığı belirtilmiştir. Kanun hükümlerinde 5739 sayılı kanun ile değişiklik halinde çocuklar için 15 yaş sınırlaması kaldırılmış ve tüm çocuklar için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulması durumu söz konusu olmuştur. 3167 sayılı çekle ödemelerin düzenlenmesi ve çek Hamillerinin korunması hakkında kanun hükümleri içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili olarak herhangi bir durum söz konusu değildir. Karşılıksız çek keşide etmek suçunun Çekin karşılığının ödenmemesi halinde meydana gelen bir suç olmamasından kaynaklı olarak karşısında suçun niteliği itibari ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun söz konusu olmaması ortaya çıkmaktadır. Karşılıksız nitelikte bir çek keşide etmek suçundan ilişkin olarak yasal düzenlemeye benzer nitelikte Türk ceza kanununun 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine sebep olma suçu bakımından maddenin beşinci fıkrası içerisinde kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapmış olduğu ya da yaptırdığı binayı imar planı ya da ruhsata uygun hale getirmesi ile mevcut zararı gidermiş olması halinde kamu davasının açılmayacağı eğer açılmış ise düşeceği ceza verilmiş ise tüm neticeleri ile ortadan kalkacağı düzenlenmiş olmasından dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için zararın giderilmesi şartını söz konusu olması da göz önünde bulundurulduğunda zararın giderilmesi durumunda kamu davasının düşeceği halinin mevcut olmasından dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulması söz konusu olamaz. İcra iflas kanunu hükümlerinde düzenlenmiş olan sonucunda disiplin hapsi öngörülmüş olan eylemler açısından Disiplin hapislerinin ceza muhakemesi kanunun ikinci maddesine göre kısmi bir düzeni koruma niyetiyle yaptırım altına alınmış olan fiilden kaynaklı olarak verilmiş olan seçenek yaptırma çevrilmeyen, ön ödeme uygulamasına Gidilmeyen, tekerrüre esas nitelikte olmayan koşullu salı verilme hükümleri uygulama bulmayan ertelenmeyen ve adli sicil kayıtları içerisinde belirtilmeyen hapisleri ifade ettiği için kanunun açık hükmü karşısında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair disiplin hapsi öngörülmüş olan eylemler bakımından uygulanması dışında olacaktır. Yine bununla birlikte tazyik hapisleri, disiplin hapislerinden farklı nitelikte olarak hangi yükümlülüklerin yerine getirilmesi sebebiyle uygulanmış ise bu yükümlülüğün uygulanması ile son bulacağı için Yargıtay tarafından disiplin ve tazyik hapsi gerektiren eylemlerin suç olmadığı belirtilmiştir. Bunlar kabahat olarak kabul edilmişler ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının düzenlenmiş olduğu ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde ki durumun hapis cezaları ve adli para cezaları bakımından uygulamasının söz konusu olmasından kaynaklı olarak disiplin hapsi ve tazyik hapsi gerektiren eylemler için açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulmasını söz konusu olmayacağı kabul edilmiştir. Uyuşturucu ya da uyarıcı madde satın almak, kabul etmek ya da bulundurmak suçlarını düzenlenmiş oldu 5237 sayılı Türk ceza kanununun 191. maddesi hükümleri içerisinde sanık ile ilgili olarak hükümden önce ya da sonrasının tedavisi sağlamak ve topluma tekrardan sağlıklı bir birey olarak hazırlamak amacıyla denetimli serbestlik tedbiri tabi tutulması ile ilgili verilecek olan kararın düzenlenmesi, sanık konumunda yer alan kişinin tedavi uyumuş olması durumunda bu kişiyle ilgili olarak açılan kamu davasını düşeceği ya da cezanın infaz edilmiş sayılacağına hükme bağlanmış olması durumundan kaynaklı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının amacı ile buradaki durumun amacı çelişmesinden dolayı hükmün açıklanmasının ertelenmesinin bu suç açısından uygulama bulmayacağı durumu söz konusudur.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Koşulları Nelerdir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmesinin mümkün olabilmesi için bazı koşulların mevcut olması gerekir. Bununla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınmasına mümkün olması için sanık bakımından kanun hükümlerinde belirtilmiş olan şartların gerçekleştirilmesi gereklilik arz etmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulması için gerekli olan şartlar içerisinde özellikle kurumun uygulanmasını mümkün olabileceği hapis cezasının süresi ve uygulama bulacak olan denetim süresi bakımından kanun hükümlerinde bazı değişiklikler yapılmıştır. 5728 sayılı kanun hükümleri ile 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi ile mevcut olan koşulların hepsinin Bir arada bulunması durumunda sanık konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkün olacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları hükmüm olunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması, Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkeme tarafından sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlara değerlendirilerek yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaati vurulması, suçun işlenmesi ile mağdur konumunda yer alan kişinin ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme ya da tazmin suretiyle tamamen giderilmesi ve sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmesidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için bu beş koşulun bir arada bulunması gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini sağlayan koşullardan ilk olarak hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması ile ilgili hususlardan bahsetmemiz mümkündür. Sanık ile ilgili olarak üzerine atılı olan suç sebebiyle yapılmış olan yargılama neticesinde 5237 sayılı Türk ceza kanunun 61. maddesi hükümlerinde sayılmış olan durumlar değerlendirildiğinde suçun kanuni tanımında göre öngörülmüş olan hapis cezasının alt ve üst sınırı arasında mahkeme tarafından temel ceza belirlenmesi suretiyle somut olayda mevcut olan gerekli artırım ve indirim maddelerinin uygulama bulmasından sonra hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis cezası ya da doğrudan hükmedilen adli para cezası ise 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilmiş olan şartların gerçekleşmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar kılabilecektir. 5728 sayılı kanun ile değişiklik yapılmasından önce 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununda hüküm olacak hapis cezasının sınırı bir yıl hapis cezası olarak düzenlenmişti. Çocuk koruma kanununun 23. maddesi içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hapis cezaları açısından uygulamasının üç yıl olarak kabul edilmişti. Sonrasında yürürlüğe giren 5560 sayılı kanun ile Çocuk koruma kanunu içerisinde yapılmış olan değişiklikler neticesinde madde içerisinde sadece 5271 sayılı ceza muhakemesi kanunun 231. maddesine atıfta bulunmakla yetinilmiştir. Böylelikle çocuklar açısından da kurumun uygulama bulmasa 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde koşullara bağlanması suretiyle büyükler ve çocuklar açısından uygulama bulmasına paralellik sağlanmıştır. Hapis cezaları açısından uygulama sınırı da bir yıla düşürülmüş dur. Daha sonrasında 5728 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonrasında sınır hem çocuk hem yetişkin suçlar bakımından iki yıla çıkarılmıştır. Bundan kaynaklı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında suçların İşlenmiş oldukları tarihlerini gözetilmesi suretiyle 5237 sayılı Türk ceza kanunun yedinci maddesi gereğince zaman bakımından uygulanacak kanunun belirlenip belirlenmeyeceği bakımından tartışmalar söz konusu olmuştur.
5271 sayılı ceza muhakemesi kanunu hükümleri içerisinde yer bulmuş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için gerekli olan koşullardan hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası ve adli para cezası olması koşulu ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Mevcut olması gereken bir diğer gerekli koşul ise sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunmasıdır. Sanık ile ilgili olarak hüküm açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılınmasına mümkün olabilmesi için sanık konumunda yer alan kişinin daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm edilmemiş olması gereklilik arz eder. Bundan kaynaklı olarak taksirle ya da bilinçli taksirle İşlenmiş olan suçlar hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel niteliği taşımayacaktır. Sanık konumunda yer alan kişinin önceden işlemiş olduğu kısıtlı suçla ilgili olarak Dava zamanaşımı süresinin dolması sebebiyle ya da uzlaşma koşulların gerçekleşmesinden dolayı ya da kovuşturma aşamasında film hukuki özelliğinin değişmesi dolayısıyla veya ön ödemeye tabi olup da bu husus gözden kaçırılan rakımı davası açılan Ön ödeme kapsamı içerisindeki suça ilişkin olarak çıkarılmış olan Ön ödeme Tebliğine sanık konumunda yer alan kişinin uyuması durumunda sanık ile ilgili olarak düşme kararı verilmesi halinde sanık konumunda yer alan kişi hakkında kasıtlı suçlar verilmiş bir mahkûmiyet olmadığı için bu durumlar hükmü açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel olmayacaktır. Yine genel affa uğramış olan suçlar açısından da bu durumdan bahsetmek mümkündür. Fakat özel af vurulmuş olan önceki mahkûmiyet hükmü hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel nitelikte olacaktır. Bunun sebebi genel af, mahkûmiyeti tüm neticeleri ile ortadan kaldırırken, özel af mahkûmiyetinin hukuki sonuçlarını etkilemeyecek niteliktedir. Adres sicil kaydında yer almış olan mahkeme hükmün adli sicil kaydından silinebilmesi koşulları oluşmuş olması durumunda mahkemenin sanık yeniden suç işlemeyeceği konusunda bir kanaat edilmiş olması ve diğer koşullarında gerçekleşmiş olması durumunda kimin açıklanmasının geri bırakılmasının meydana gelmesi söz konusu olabilecektir. Erteleme kurumunun uygulanabilmesi bakımından 647 sayılı kanunun uygulaması kapsamında tartışma niteliği taşıyan durum yabancı mahkemeler tarafından verilen mahkûmiyet hükümlerinin erteleme karar verilmesine engel olup olmayacağıdır. Ertelemenin düzenlenmiş olduğu 5237 sayılı Türk ceza kanunun 51. maddesi içerisinde ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumun düzenlenmiş olduğu 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde 647 sayılı cezaların infazı hakkında kanununun altıncı maddesinden farklı olarak önceki mahremiyetin adliye mahkemeleri tarafından verilmiş olması şartı aranmamasından dolayı mahkûmiyet kararının yabancı bir mahkeme tarafından verilmiş olması durumunda da ertelemeye ve hükme açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermeye engel olacak bir durum olduğunu söylemek mümkündür.
5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için gerekli olan koşullardan hüküm olunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması ve sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması ile ilgili hususlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer koşul mahkeme tarafından sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasıdır. Bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmemesi hakkında karar verebilecek tek kişi hâkimdir. Öyle ki bu durum hâkimin takdiri nedir. Hâkim bu değerlendirmeyi yaparken fark olmadığı yer alan kişinin kişilik özelliklerine değerlendirecektir. Bu hususta hâkim keyifli bir tutum izlemesi gerekir. Bu durumun hâkimin takdirine bırakılması hâkimin keyfi bir değerlendirme yapacağım anlamına gelmez. Hâkim dosya içerisinde mevcut olan bilgi ve belgelerden söz konusu ise sanık hakkında derdest olan diğer soruşturma ve kovuşturma dosyalarının içeriğinden silin mi koşulları oluşmuş olsa dahi adli sicil ve arşiv kaydında yer alan bilgilere esas ilamların içeriklerinden, sanık hakkında kolluk vasıtası ile tanzim ettirilmesi mümkün olabilecek ekonomik ve sosyal durum araştırma raporunda, çocuk suçlar açısından ne yaptırılması zorunlu olan sosyal inceleme raporlarının içeriklerinden sanığın kişiliğini saptayacaktır. Hâkimin vereceği bu karar içerisinde gerekçe belirtilecek ve eğer hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair bir karar uygulanmayacak ise bunun neden uygulanmadığı ya da neden uygulama bulduğunun belirtilmesi gerekecektir. Sanık konumunda yer alan kişinin duruşma içerisindeki hal ve tavırları 5237 sayılı Türk ceza kanununun 62. maddesinin içerisinde uygulanabilme ölçütü olduğu için sanık konumunda yer alan kişinin yeniden suç işleyip işleyemeyeceği hakkında oluşturulabilecek kanaati saptamada esas alınmaması gerekecektir.
5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını sağlayan koşullar ile ilgili olarak hükmü olunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması ve mahkeme tarafından sanığın kişilik özellikleri ile duruşma içerisindeki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceğine dair kanaati vurulması ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer koşul suçun işlenmesi ile mağdur konumunda yer alan kişinin ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme ya da tazmin suretiyle tamamen giderilmesidir. Suçtan dolayı ortaya çıkan zararın faili konumunda yer alan kişi tarafından karşılanması onarıcı adalet anlayışının bir sonucudur. Öyle ki söz konusu suç dolayısıyla mağdur konumunda yer alan kişinin vurmuş olduğu zararın fail konumunda yer alan kişi tarafından karşılanmış olması onarıcı ceza adaleti anlayışında önemli bir yer alır. Burada suça gösterecek tepkinin ne olacağının saptanmasında mağdur konumunda yer alan kişi suçlu ve toplumun aktif olarak yer alması söz konusudur. Suçu işleyen kişinin davranışlarının neticesini anlaması davranışlarının yanlış olduğunu kabul etmesi ve yapmış olduğu yanlış eylemin sonuçlarını ortadan kaldırmak için gerekenleri yapmaya hazır olması durumu söz konusudur. Bu açıdan suçlu konumunda yer alan kişinin zarar gidermiş olması tazmin etmesi aynı zamanda kişinin pişmanlığını da göstergesidir. Bu koşunun sağlanmasında zararın tespit edilmesi önemli bir durumdur. Her suç niteliğindeki eylemin mağdur konumunda Yer alan kişi bakımından olumsuz bir etki bırakması durumu söz konusu olabilir. Burada bu etkinin niteliğinin belirlenmesi önem teşkil etmektedir. Ceza mahkemeleri tarafından tazminine karar verilecek olan zararın suçtan kaynaklanan doğrudan doğruya zarar niteliği taşıması önem arz eder. Bunun saptanması ise kolay bir durum oluşturmamaktadır. Bu yüzden suçtan meydana gelen zararın suçu işlenmesi durumunda ya da işlenmesinin ardından ortaya çıkan suçtan kaynaklanabilecek bir zarar olması gerekir. Diğer yandan zararın saptanmasında yalnızca maddi zararın mı değerlendirilmiş olması yoksa manevi zararın da bunun içine girip girmediği tartışma niteliğindedir. Zarar kavramını hukuka aykırı bir eylem sonucunda mal varlığındaki azalma olarak nitelendirmek mümkündür. Öyle ki mal varlığını mevcut durumu ile haksız fiilin meydana gelmemiş olması halinde mal varlığında mevcut olacak hal arasındaki fark zarar meydana getirecektir. Bu iki hal arasındaki fark fiili bir zarar olarak meydana gelir. Yaralama gibi durumlarda tedavi giderleri, mala karşı eylemlerde üzerinde zarar meydana getirilen kardan mahrum edilme, gibi sebeplerle mal varlığı içerisinde söz konusu olan azalmanın hesabı ile ortaya konulur. Bununla birlikte zararın tespiti tam olarak mümkün olmamaktadır. Hakkaniyet ilkesi ölçünün belirlenmesinde esas alınarak buradaki hesaplama yapılmaktadır. Bunlar maddi zararı ifade eder niteliktedirler. Ancak şahsiyet hakları, şeref ve haysiyeti, vücut bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı fiiller de, ceza hukuku bakımından daha dar çerçevede suç meydana getiren eylemler sebebiyle mağdur konumunda yer alan kişinin iş dünyasında meydana gelen olumsuz etki manevi zarar olarak kabul edilir niteliktedir. Bu manevi zararın tazmin edilmesi için yapılmış olan ödemeler manevi tazminat değil manevi tatmin özelliği taşımaktadır. Bunun sebebi manevi tazminatı karşılar nitelikte Maddi bir tespitin mümkün olmamasıdır. Bununla birlikte hâkim tazminatın miktarın çay ne derken tarafların sıfatına, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını göz önünde bulundurur. Kanun koyucu zararın giderilmesi için aynen iade, suçtan önceki hale getirme ve tazmin olarak belirlenmesi suretiyle yöntemleri nitelikleri itibari ile getirilmesi gereken zararın maddi nitelikte bir zarar olduğunu ileri sürmektedir. Hâkim Mağdur konumunda yer alan kişinin uğramış olduğu maddi zararı Borçlar oku okunda zararın saptanmasına dair yöntemleri kullanmak suretiyle bilirler. Sanık konumunda yer alan kişinin belirlenmiş olan zararı karşılaması durumunda diğer şartlarında mevcut olması halinde sağlıkla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılar. Söz konusu olan ceza yargılaması içerisinde belirlenmiş olan maddi zararı sanık tarafından karşılanmış olan mağdur konumunda yer alan kişinin davaya konu olan suç sebebiyle hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmasının mümkün olup olamayacağı ile ilgili hususlardan bahsetmek gerekir. Burada 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi içerisinde özel bir düzenlemenden bahsetmek mümkün değildir. Çünkü böyle bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bununla birlikte uzlaşma kurumunun düzenlenmiş olduğu 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 253. maddesi içerisinde mağdur konumunda yer alan kişi ile şüpheli arasında uzlaşmanın sağlanması bakımından soruşturma konusu olan suç sebebiyle tazminat davasını açılmayacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bundan kaynaklı olarak ceza hukuku içerisinde ceza muhakemesi hukukunda şahsi hak taleplerinin hukuk mahkemeleri içerisinde görülmesi kural niteliği taşımak ile birlikte uzlaşma kurumu bakımından bu kurala bir istisna getirilmiş olduğu anlaşılır. Şahsi hak talepleri devletin cezalandırma hakkı ile bağlantı taşımamaktadır. Bunlar Mağdur konumunda yer alan kişinin tazminat talebi ile ilgilidir. Bundan dolayı ceza muhakemesi hukukuna ait bir nitelik taşımaktadır. Bu normların yorumlanması bakımından kıyas yasağı mevcut olmasa da istisnai hükümler bakımından kıyas yasağının mevcut olduğu göz önünde bulundurulduğunda suç teşkil eden eylem sebebiyle zarara uğramış olan mağdur konumunda yer alan kişinin zararın karşılanması hususunda Şüpheli ile uzlaşması durumunda tazminat hakkının olmadığına ilişkin istisna hüküm bakımından kıyas yasağının mevcut olduğunu kabul edilebilir. Öyle ki mağdur konumunda yer alan kişinin sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında hayır karar verilmiş olan eylem sebebiyle hukuk mahkemeleri tarafından fazlaya ilişkin haklarının dava edebilmesinin mümkün olabileceği kabul edilmesi gerekir. Uzlaşma kanun hükümlerinde mevcut düzenlemeden kaynaklı olarak şüpheli konumunda yer alan kişinin mağdur konumunda yer alan kişinin maddi ve manevi tüm zararını karşılamış olması şartını içerisinde barındırmaktadır. Bununla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulmasına mümkün olabilmesi için sanık konumunda yapılan kişinin mağdur konumunda yer alan kişinin tüm zararını karşılıyor olması zorunluluk teşkil etmemektedir. Mağdur ile sanık konumunda yer alan kişi arasındaki zararım miktar hakkında uzlaşma şartında mevcut olması gerekmez. Maddi zarar kendiliğinden araştırma ilkesinden dolayı mahkeme tarafından hukuk mahkemelerinde maddi tazminat belirlenmesi usulüne göre ortaya çıkacaktır. Mağdur konumunda yer alan kişinin zararın karşılanmasını istemiyor olması da ulusudur. Böyle bir durumun söz konusu olması halinde zararın giderilmesi koşulu gerçekleşmiş oldu kabul edilmesi suretiyle sanık ile ilgili olarak hükümler açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması söz konusu olabilir. Burada söz konusu olan bir başka sorun iştirak durumunda işlenmiş olan suçlardan zararın şeriklerden yalnız biri tarafından getirilmiş olması durumunda 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümlerinde düzenleme bulmuş olan ve zararın giderilmesi şartını tabi komşunun etkin pişmanlık hükümlerinin kimler bakımından uygulanacağıdır. 5237 sayılı Türk ceza kanunun bağlılık kuralı başlığı altında düzenlenmiş olan 40. maddesi içerisinde suçun işlenişine iştirak etmiş olan her kişinin diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel sebepler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu eylemine göre cezalandırılacağı yer almaktadır. Bundan kaynaklı olarak bir şerik açısından mevcut olan cezayı hafifleten ya da ortadan kaldırmış olan şahsi sebepler sadece ilgili suç ortağı bakımından hukuki sonuç meydana getirir. Sanık konumunda yer alan kişilerin suç teşkil eden eylemleri sonucunda ortaya çıkan zararın tamamının bir şerik tarafından giderilmesi halinde yalnızca bu kişi bakımından söz konusu olacak cezadan indirim yapılmasından bahsedilecektir. Suçun iştirak halinde işleniyor olması halinde iade ya da tazmin tam olarak yapılmasının gereklilik arz ettiğinden bahsetmemiz gerekir. İştirak eden kişilerin paylarını birleşmesi ile malın aynen iade edilmiş olduğu ya da zararın tazmin edildiği kabul edilebiliyor ise tüm içerikler indirim sebebinden faydalanma hakkına sahip olabilecektir. Fakat kişiliklerden birinin kendi payına düşeni Ödemiş olması durumunda indirim sebebinden faydalanması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Öyle ki etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması mümkün olabilmesi için zararın tamamen tazmin edilmesi gereklilik arz eder. Fakat diğer kişiler de mağdur konumunda yer alan kişinin uğramış olduğu zararın tazmin etmek bakımından iradelerini beyan etmekle birlikte bu konuda girişimde bulunuyor var ise zararın karşılanmış olduğu için haklarında indirim sebebi uygulama bulmayacaktır demek doğru olmaz. Böyle bir durumda zarar tazmin etmek bakımından etkin pişmanlık iradesine göstermiş olan kişilerin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmalarına mümkün olabilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte mala karşı suçlara dair etkin pişmanlık ile ilgili olarak düzenlenmiş olan durumlarda hırsızlık, mali zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık suçları tamamlandıktan sonra bundan kaynaklı olarak hakkında kovuşturma başlamadan önce faili konumunda yer alan kişinin azmettiren ya da yardım edenin bir zat pişmanlık göstermesi suretiyle mağdur konumunda yer alan kişinin zararını aynen geri vermiyordu tazmin suresini tamamen giderilmesi durumunda verecek olan cezanın indirilecek hükme bağlanmış olması durumunda aynı durum ile ilgili olarak kanun hem genel hükümler hem de özel hükümler içerisinde hükmünün olmasından kaynaklı olarak özel normun önceliğinden dolayı özel normun uygulama bulunması durumu söz konusu olacaktır. Özel normun uygulama bulması ile birlikte kişilerden birinin zararı karşılamış olması halinde diğer kişilerin de madde içerisinde belirtilmiş olan indirimlerden faydalanmasına mümkün olacağını ve zararın giderilmesi şartı haricinde diğer şartları da mevcudiyetini söz konusu olması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulama bulacağı kabul görmektedir. Çocuk suçları açısından böyle bir durumun hangi şekillerde uygulama bulucu açısından tartışmaları mevcudiyeti söz konusudur. Öyle ki 5395 sayılı çocuk koruma kanunu hükümlerinde 5560 sayılı kanun ile değişiklik yapılmadan önceki halinde çocuğun ailesinin ya da kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması halinde aranmayacağı düzenlenmiştir. Fakat değişiklik yapılmasından sonra ama Türk mü içerisinde ceza muhakemesi kanunu atıf yapılmak ile yetinilmiştir. Denetim süresi haricinde başka bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 5270 Birsel’in ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi içerisinde çocuk suçları ile ilgili olarak zararın karşılanması bakımından farklı bir düzenleme mevcut değildir. Bundan kaynaklı olarak zararın giderilmesi koşulu çocuk suçlar açısından yerine getirilmesi zorunlu bir şart olarak kabul edilmesi gerekir.
5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasına mümkün olabilmesi için gerekli olan koşulların mevcudiyetinden bahsettik. Bu koşullardan hüküm olunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkeme tarafından sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaat uyandırması ve suçun işlenmesi ile mağdur konumunda yer alan kişinin ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer koşul sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmesidir. 2010 yılında 6008 sayılı kanun ile 5271 sayılı ceza muhakemeleri kanununun 231. maddesi içerisinde yapılmış olan değişiklikler ile sanık konumunda yer alan kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini mümkün olabilmesi için Yeni bir koşul olarak sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını Kabul etmesi gerekmektedir. Yeni düzenlemeye göre mahkeme tarafından üzerine atılı suçu işlemiş olduğu kanaatine vurulmuş olan sanık ile ilgili olarak sanın izninin bulunmaması durumunda diğer koşulları mevcut olsa da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Kanun koyucu adil yargılanma hakkının özür dilenmesine ilişkin olarak kamuoyunda yer alan kaygıları gidermek için ve yargılama içerisinde yaşanan sorunları kısmen çözüme kavuşturmak amacıyla bu şartı ileri sürmüştür. Bununla birlikte 6008 sayılı kanunun geçici ikinci maddesi içerisinde kanun yürürlüğe girmiş oldu tarihe kadar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olan kişilerin kanın yürürlük tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkemeye başvurmuş olmaları durumunda mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının Geri alınacağı ve beş mi 271 sayılı ceza muhakemesi kanunun 201. maddesinin birinci fıkrası içerisindeki durumlara bağlı olmaksızın başvuru içerisinde bulunan sağlıkla ilgili olarak hükmün açıklanacağı belirtilmiştir. Yeni hükümler ile ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen ve Üzerine atılı suçu işlemiş olmadığı sonucuna varılan sanığa hakkında kurulmuş olan hükme karşı temiz kanun yoluna başvurma hakkı tanınmıştır. Bununla birlikte hakkında halen yürütülmekte olan bir yargılama söz konusu olan sanıklar açısından da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını reddetme hakkı tanınmıştır.
Temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün olabilmesi için kurumun uygulanmasına rıza gösterme ve şu an sanık ile ilgili olarak yapılan başvuruyu inceleyecek temyiz mercii tarafından ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu sonucuna varılması halinde hangi durumların söz konusu olacağı ile ilgili hususlardan bahsetmek mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının daha önce hiç suç işlememiş kişilerin cezaevi ortamına girmeden topluma kazandırılması amacı taşıdığı göz önünde bulundurulduğunda temyiz kanun yolu için başvuru hakkını kullanmış olan sanık konumunda yer alan kişinin tercihini bu yönde kullanmış olmasından dolayı cezaevine gönderilmesinin hakkın kullanılmasının cezası niteliği taşıması nedeniyle insan haklarına aykırılık teşkil etmektedir. Kanun hükümlerinde bu konu ile ilgili olarak Kanun hükümlerinde bir açıklığı söz konusu olmamasının yanı sıra başvuru inceleyecek olan temyiz mercii sanık konumunda yer alan kişinin başvurusunu yerinde görmez mülteci Mahkemesi’nin kararının hukuka uygun olduğuna dair sonuca varır ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair değerlendirme yapmak bakımından dosya ilk derece Mahkemesine ilgili kararı bu yönde bozmak suretiyle geri göndermesi mümkündür.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Sebebiyle Alınan Tedbirler Nelerdir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi ile söz konusu olan hüküm sanık ile ilgili bir sonuç meydana getirmez. Kanundan kaynaklı olarak sanığın beş yıl süreyle denetim içerisinde bulunmasını meydana getirir. Bu süre Çocuklar bakımından üç olarak düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi suçunun toplum içerisinde gözetim altına alınmasını amaçlar. Sanık konumunda yer alan kişilerin kanını kimlerin de yaralandı üretim süreleri tabi tutulmasının yanı sıra mahkeme gerekli hallerde bir yıldan fazla olmamak şartıyla belirlemiş olacağı süreyle sanık konumunda yer alan kişinin kandil günlerinde belirtilmiş olan denetimli serbestlik tedbirlerinden birine tabi kılınmasını dair hükümde bulunabilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte mahkeme tarafından sanık ile ilgili olarak uygulanmasına karar verilecek olan tedbirler kişilerin tekrardan topluma kazandırılması ıslah ve terbiye edilmesi amaçlarından dolayı emniyet tedbirleri ile benzer niteliktedir. Bununla birlikte emniyet tedbirlerinin hüküm altına alındıkları kanun hükümlerinde belirtilmiş olan koşulları mevcudiyeti durumunda uygulamaların zorunlu nitelik taşıması bazen de cezaların verilmesi ile birlikte cezaya bağlı olarak hüküm olunmalarından kaynaklı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına bağlı tedbirlerden Bu yanı ile ayrılır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile ilgili olarak hüküm olunması mümkün olabilecek tedbirler sanık konumunda yer alan kişinin bir meslek ya da sanata sahip olmaması durumunda meslek ya da sanat sahibi olmasını sağlamak amacı güdülmesi ile bir eğitim içerisine devam etmesi, meslek ya da sanata sahip olması durumunda ise bir kamu kurumu içerisinde ya da özel olarak aynı meslek veya sanatı icra etmiş olan bir başka kişinin gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılması, belli olan yerlere gitmekten yasaklanıyor olması, belirli yerlere devam etmek konusunda hükümlü kılınması veya takdir edilecek farklı yükümlülüğü yerine getirmesi şeklinde söz konusu olabilir. Sanık konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak verilecek tedbirlere dair karar infazı sağlamak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da denetimli serbestlik genel defterine kayıt edilmek şartıyla Şube müdürlüğü ya da büroya gönderilir. Denetim süresi içerisinde dava zamanaşımının durması gibi bir durum söz konusu olacaktır. Böyle bir durumun olmasıyla sanık konumunda yer alan kişinin denetim süresi içerisinde suç işlemiş olması durumunda bu suçu ile ilgili olarak verilecek olan kararın kesinleşmesine kadar geçecek olan süre hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olan eylemin zamanaşımına uğramasını engellemiş olacaktır.
Sanık Hakkında Uygulanabilecek Denetimi Serbestlik Tedbirleri Nelerdir?
5271 sayılı ceza muhakemesi kanunu hükümleri içerisinde yer bulmuş olan hükümler açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili olarak bazı tedbirler mevcudiyeti söz konusudur. Bu tedbirler ile ilgili olarak sanık hakkında uygulanması mümkün olacak denetimli serbestlik tedbirlerinden bahsetmek mümkündür. Bunların neler olduğuna yer verebiliriz. Sanık hakkında uygulanabilecek denetimi serbestlik tedbirleri sanık konumunda yer alan kişinin bir meslek ya da sanat sahibi olmaması durumunda meslek ya da sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesinin sağlanması, sanık konumunda yer alan kişinin bir meslek ya da sanat sahibi olması halinde bir kamu kurumunda ya da özel olarak aynı meslek ya da sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılması ve sanık konumunda yer alan kişinin belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerleri devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına veya takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine hükmedilmesi tedbirleridir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını vermesi ile uygulanacak olan tedbirlerden ilk olarak sanığın bir meslek ya da sanata sahip olmaması durumunda meslek ya da sanata sahip olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programa devam etmesinin sağlanması ile ilgili hususlardan bahsetmek mümkündür. Hâkim sanık konumunda yer alan kişinin işlemiş olduğu suçun neticelerini kavramasını sağlaması, sorumluluk altında bırakılması sosyalleşerek tekrardan toplum içine kazandırılmasına yönelik olarak sanık ile ilgili bu hükmün uygulanmasına karar vermesi mümkündür. Sanık konumunu göre olan kişiye meslek ve sanat sahibi olması ile sosyal ortam içerisinde bulunacak ve cezaevinin kötü etkilerinden uzak konumda olacaktır. Sanık hakkında uygulanacak olan bu yükümlülük denetimi serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma kurulları Yönetmeliğinin içerisinde yer almaktadır. Yönetmelik içerisinde eğitim kurumu ya da programına davet etme yaptırımı veya yükümlülüğü 5271 sayılı kanunun 231. maddesinin sekizinci fıkrası içerisinde mevcut olan bir meslek ya da sınıf sahibi olmayan sınıfların bir meslek ya da sanata sahip olmalarını sağlamak amacıyla bir eğitim programının devam etmesi ile meydana gelecektir. Mahkeme tarafından sanık ile ilgili olarak verilmiş olmak suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının bir neticesi olan sanık hakkında bu yükünün uygulanmasına karar verilmesi durumunda Bu karar Cumhuriyet Başsavcılığına, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da denetimli serbestlik genelde türlü kayıt edilmek suretiyle ilgili Şube müdürlüğü ya da büroya gönderilir. Yetişkin olan kişiler ve çocuklar ile ilgili olarak verilmiş olan kararlar denetimde kolaylık olması amacıyla farklı defterler içerisine kayıt olunur. Kararın defter içerisinde kaydedilmesine müteakip il ya da ilçe milli eğitim müdürlüğü tarafından on gün içerisinde eğitim kurumu veya eğitim programının belirlenmesi ve denetim görevlisi olarak rehber öğretmen görevlendirilmesi, yeterli sayıda rehber öğretmen olmaması durumunda farklı dallardan öğretmen görevlendirilmesi sağlanır. Sonrasında sanık konumunda yer alan kişiye eğer sanık konumunda yer alan kişi çocuk ise kanuni temsilcisine on gün içerisinde Şube müdürlüğü ya da büroya başvurmuş olması halinde bildirim yapılır. Sanık konumunda yer alan kişinin haklı, yeterli ve belgelendirilmesi mümkün olan nitelikte bir mazereti olmaksızın on gün içerisinde gerekli başvuru yapmamış olması durumunda Şube müdürlüğü ya da büro tarafından ilgili defterdeki kayıt kapatılması suretiyle durum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkemeye bildirilecektir. Bu süre içerisinde başvurulması durumunda ise sınıf devam etmesi gereken eğitim kurumu ya da programı ve görevlendiren öğretmen konusunda bilgilendirilmesi suretiyle on gün içerisinde öğretmene başvurması istenecektir. Öğretmene ilgili şube müdürlüğü da biliyor başvurmuş olduğu tarih bildirilerek sanık ile ilgili olan belgeler gönderilecek ve böylece denetimin başlama tarihi belirlenecektir. Denetim görevlisi niteliğindeki öğretmen tanıma formu ya da değerlendirme formu ile Denetimi planı hazırlaması gerekecektir. Denetim planı içerisinde sanık konumunda yer alan kişinin devam etmesi gereken eğitim programının belirtilmesi suretiyle denetim görevi sonra görevlendirilmiş olan öğretmen tarafından sanık ile ilgili olarak hazırlanmış olan denetlemeye denetim planları ile denetim raporları Şube müdürlüğü ya da büroya gönderimi yapılacaktır. Daha sonra mahkeme tarafından iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilgili mahkeme ulaştırılması sağlanacaktır. Sanığın denetim ya da denetleme planına uyulmadığı Şube müdürlüğü ya da büro tarafından her zaman denetlenmesi mümkün nitelikli olacaktır. Hükümlünün başlama tarihi sanık konumunda yer alan kişinin eğitim kurumları ya da programına başlamış olduğu tarih olarak kabul görecektir. Eğitim kurumu ya da programına devam etme sorumluluğunun ihlal edilmesi halinde Şube müdürlüğü ya da büro tarafından ilgili defter içerisinde kaydın kapatılması suretiyle evrak mahkemeye iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yaptırım ya da yükümlülük sona ermiş olduğunda durum ilgili eğitim kurumuna iletilmek suretiyle evrakın iadesi istenecektir. Bununla birlikte kayıt kapatılacak ve evrak mahkeme iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir. Yönetmelik tarafından yükümlülükleri uygulanmasında her aşamada özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmesi ve sanığın eğitim kurumu ya da programında ifşa olmaması için gerekli önlemlerin alınması öngörülmüştür.
5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde yer alan hükmü açıklanmasının geri bırakılması ile uygulanacak tedbirlerden bahsettik. Burada sanık hakkında uygulanabilecek denetimli serbestlik tedbirleri ile ilgili olarak sanığın bir meslek yapısına sahip olmaması durumunda meslek ya da sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesinin sağlanması ile ilgili olan hususlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer tedbir sanık konumunda yer alan kişinin bir meslek ya da sanat sahibi olması halinde bir kamu kurumunda ya da özel olarak aynı meslek ya da sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasıdır. Mahkeme tarafından tedbire aykırı davranmış olması durumunda hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olan sanığın hakkında verilmiş olan hükmün açıklanması suretiyle hapis cezasının ya da adli para cezasının infazına karar vereceği sanığa ihtar edilir. Bundan kaynaklı olarak yükümlülüğü aykırı davranmış olması durumunda olacakları bilmiş olan sanığın sosyal çevreyle normal ilişkiler kurması gerekir. Sanığın topluma kazandırılması için denetimli serbestlik tedbirlerinden sanığa ücret karşılığında bir kamu kurumunda ya da özel olarak mesleki ya da sanatı icra eden şahıslar gözetiminde çalıştırılması ile sanık konumunda yer alan kişinin sosyal bir tecrübe kazanması sağlanmak suretiyle cezaevi içerisinde olması durumunda ekonomik olarak başlarına tabi yaşaması engellere kendi geçimini kendisinin sağlıyor olması özellikle o döneme kadar hiç cezaevine girmemiş olmasından kaynaklı olarak cezaevinin olumsuz etkilerinden korunması amacı güdülür. Öyle ki genç suçlular bakımından kamu hizmetleri içerisinde çalıştırma denetimli serbestlik tedbiri, tedavi edici özellikte olup suçlu konumunda yer alan kişinin ıslah edilmesi için toplumun görmüş olduğu zararı da gidermek bakımından önem taşır. Kamusal ceza ve tedbirler arasında söz konusu olan kamu hizmetinde çalıştırma tedbiri Avrupa konseyi tavsiye kararı içerisinde yeterli sayıda uygun ve çeşitli düzenlemeler ile söz konusu olmaktadır. Birleşmiş milletler Tokyo kuralları yargılama ve karar sıfır başlıklı üçüncü bölüm içerisinde hükmolunan mercilerin vermesi mümkün olabilecek kararlar içerisinde yer bulmuştur. Öyle ki dünya kamuoyu içerisinde hapse alternatif nitelikte olan seçenek yaptırımlar arasında en önemli yere sahip tedbir olma özelliği taşıdığı söylenebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kılmış olması durumunda sanık konumunu yılan kişiye üretilmesi mümkün olabilecek denetimli serbestlik tedbiri içerisinde sayılmış olan ücretli çalıştırma yükümlülüğü 5271 delikanlı hükümleri içerisinde 231. maddenin sekizinci fıkrası içerisinde yer almaktadır. Öyle ki bu yükümlülük bir meslek ya da sanat sahibi konumunda yer alan kişinin bir kamu kurumu içerisinde ya da özel kurum içerisinde aynı mesleki ya da sanatı icra etmiş olan bir başka kişinin gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılması ile meydana gelir. Bu kişiyle ilgili olarak tedbirin uygulanması hükmedilmiş olan sonra on gün içerisinde tahliye oldu denetimli serbestlik Şube müdürlüğüne veya bürosuna başvurmuş olması hususunda bildirim yapılması gerekir. Sanık haklı geçerli mi belgelendirilmesi mümkün olan bir mazereti olmadan bu süre içerisinde gerekli başvuru yapmazsa şube müdürlüğü ya da büro tarafından ilgili defter içerisinde kayıt kapatılmak suretiyle durum Cumhuriyet Başsavcılığı aracıyla mahkemeye bildirilir. Süresi içerisinde başvurmuş olması durumunda denetim görevlisi ya da denetimi memuru tarafından hakkında tanıma formu ya da değerlendirme formu düzenlenir. Bununla birlikte çalışma protokole dikkate alınmak suretiyle denetim planıyla denetim planının hazırlanması yoluna gidilir. Yükümlünün infazının yapılması için sanık ile ilgili olarak direncim görevlisi ya da denklemi memur tarafından Denetleme planı hazırlanır. Denetleme planın içerisinde yetişkin ya da çocuk sanık hangi kurum ve kuruluşları içerisinde hangi gün ve saatler içerisinde çalışacağını yükümlülüğün başlığı iş ve bitiş tarihlerini belirtilmiş olması gerekir. Denetleme planının sınavla ilgili kurum ve kuruluşlara bildiriminin yapılması gerekir. Yaptırımın denetimi, ulaşım güçlüğü ya da güvenlik gibi sebeplerin söz konusu olması halinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolay yazı yazmak suretiyle yerine getirilmesi gerekir. Çalışma süresinin hesap edilmesinde sanık konumunda yer alan kişinin çalışmış olduğu kurumun bu konuyla ilgili olarak tabi olduğu mevzuatın esas alınması gerekir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumunda çalıştırma yükümlülüğüne tabi olan sanık konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak çalıştığı süre boyunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar kanunu ile ilgili olan hükümlerin uygulama bulması gibi bir durum söz konusu olur. Yükümlülüğün başlama tarihi, sanığın çalışmaya başladığı tarih olarak kabul edilir. 15 yaşını doldurmamış çocukların çalışmasının yasak olduğunun altını çizmek gerekir. Öyle ki 15 yaşının altında çocukların mevcudiyeti söz konusuysa bunların Çalışması gibi bir durumdan bahsedilemez. Bununla birlikte eğer böyle bir kararın verilmesi gibi bir durum söz konusu olmuş ise 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretime tamamlamış olan çocuklar bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimlerini uygun nitelikte işlerde eğitimini sürdürenler ise okullarına devamına engel olmayan hafif işlerde çalıştırılmaları mümkün olabilir. Bununla ilgili olarak 4000 Seki 157 sayılı iş kanununun içerisinde yer alan hükümler uygulanır. Denetim süresi içerisinde sanığın suç işlemiş olması durumunda Şube müdürlüğü ya da büro tarafından ilgili defter içerisinde kaydın kapatılması suretiyle evrak mahkemeye iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ücretli çalıştırma yükümlülüğün ihlal edilmesi gibi bir durum söz konusu olması halinde yani ücretli çalıştırma yükümlülüğü aykırılık mevcut olursa denetleme planına bulunmadığının kolluk ilgili kurum ya da kuruluş tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü ya da büro tarafından saptanmış olmuş durumundasınız Şube müdürlüğü ya da büro tarafından uyarılır. Yetkili makamlar tarafından yapılmış olan uyarıya rağmen denetleme planına uyumamış olması halinde kaydın kapatılması suretiyle evrak mahkeme iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca durum ilgili kurum ve kuruluşlar ile Kulağa bildirilmesi gerekir. Hükümlünün sona ermesi ile kolluk ve ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmek suretiyle evrak iadesi talep edilir. Bununla birlikte Kayıt kapatılır ve evrak mahkemeye iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekir. Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri Şube müdürlükleri tarafından çalışma yaptırma ya da yükümlünün infaz edilmesinin mümkün olabileceği kurumlara dair ayrıntılı hususların mevcut olduğu kurumlar listesi yeterli sayıda görevlendirilmiş olan denetim görevlisi denetleme memuru tarafından her yılın aralık ayının ikinci haftasına kadar hizmetler listesi aralık ayının dördüncü haftasına kadar oluşturulması gerekir. Kamyon faydalı bir iş içerisinde çalıştırma yaptırımına da hayır kurumlar listesi içerisinde iş yerinin adı ve faaliyetin anda, iş yeri içerisindeki personel sayısı ve karar alma yetkili kişinin adı, iş yeri içerisindeki gözetmenin ada, görevi ve iletişim bilgileri, yapılacak olan işin türü, süreklilik arz Edip etmediği, işin yapılacağı saatler ile kaç gün içerisinde ve günde kaç saat iş yapılacağı, cinsiyet, çocuk ve yetişkin ayrımı da dikkate alınmak suretiyle belirlenecek olan işler içerisinde çalıştırılması mümkün olabilecek sanık sayısı ile dolu ve boş kadrolar gibi hususlar yer alır. Ücretli çalışma yükümlülüğünü dair kurumlar listesi içerisinde ek olarak işin karşılığında alınacak olan ücrete dair bilgilere yer verilir.
Hizmetler listesi kamu kurum ve kuruluşları ile kamu faydası için hizmet üreten kurumların sınıfları ve hükümlü konumunda yer alan kişilerin hangi işler içerisinde hangi süreyle çalıştırılabilmesi mümkün olacağına dair hususları içeren ücretsiz çalışma yaptırmana dair kurumlar listesi içerisindeki hususlar doğrultusunda hazırlanan liste niteliği taşır. Hizmetler listesi içerisinde yapılacak olan işin türü ve işin sürekli ya da dönemlik olması gibi hususlara yer verilir. Hizmetler listesi içerisinde kamu faydalı işte çalıştırma yaptırımına dair kurumlar listesi içerisindeki işin türü ve süreklilik teşkil Edip etmediğine dair bilgilerden yola çıkılarak hazırlanmış olan hususlar yer alır. Hizmetler listesi içerisinde yaptırımın infaz edilecek kurumun adının belirtilmesi gerekmez. Liste her yılın Ocak ayı sonuna kadar Şube müdürlüğü ya da büronun Yargı çevresi içerisinde bulunan ceza mahkemelerin iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekir. Gerekli görülmesi durumunda Şube müdürlüğü ya da büro tarafından listedeki bilgiler güncellenir ve güncellenen liste Şube müdürlüğü ya da birinin yargı çevresi içerisinde bulunan ceza Mahkemeleri’ne iletilmek üzere derhal Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Hizmetler listesi ücretsiz çalışma yaptırımına dair kurumlar listesi kartonun içerisinde saklanır. Ücretli çalışma yükümlülüğüne dair işbirliği protokolü ile çalışma protokolü kurumlar listesi içerisinde söz konusu olan işyerlerinin yetkileri ile şube müdürlüğü adına şube müdürü, büro adına büro şefi tarafından imzalanması gerekir. Kamuya faydalı bir nitelik arz eden iş içerisinde çalıştırma yaptırmaya dair işbirliği protokolü içerisinde kurumun adı, hizmetlerin adı, çalışma saatlerinin Şube müdürlüğü ve kurumun ortak kararıyla belirleneceği hususu, takip çizelgesini iş yeri içerisindeki sanık konumunda yer alan kişinin çalışmasından sorumlu olan kişi aracılığıyla doldurulacak, protokolün yürürlükte olacağı tarihin aralığı, hangi dönem içerisinde gözden geçirileceği, protokolün sunu vereceği durumlar, cinsiyet ve çocuk, yetişkin ayrımı da dikkate alınmak suretiyle çalıştırılabilmesi mümkün olabilecek sanık sayısı, iş yerinin yetişkin ve çocuk sanık iş güvenliği ve sağlığı ile işin yapılması bakımından gerekli olan araç ve girişleri sağlayacağı, işveren ve diğer çalışan kişiler bakımından sanık konumunda yer alan kişinin insan haklarına ve kişi haklarına saygı gösterileceği gibi hususlar ve ek olarak iş, vergi ve Sosyal güvenlik hükümlerine dair yükümlülüklerin işverenler bakımından yerine getirileceği ve yetişkin ve çocuk sanık ücret ödeneceğine dair hususlar yer alır. Çalışma protokolü içerisinde ise Şube müdürlüğü ya da büronun hak ve sorumlulukları, sanık konumunda yer alan kişinin çalıştırılacağı kurum ile sanık konumunda yer alan kişinin hak ve sorumlulukları, çalıştırılacak işin türü, mahiyeti ve süresi, iş ile ilgili uyuması gerekli olan güvenlik tedbirleri, iş güvenliği ve sağlığı İçin gereklilik arz eden önlemlerin işveren bakımından alınacağı, sanık konumunda yer alan kişinin yükümlülükleri ihlal etmesi halinde yapılacak olan işlemler, iş yeri içerisinde kime karşı sorumlu olduğuna dair hususlar, buna ek nitelikte olarak iş, vergi ve sosyal güvenlik hükümlerine dair yükümlülüklerini işveren tarafından yerine getirileceği ve sanık konumunda yer alan kişi ücret ödeneceği gibi hususlar mevcut olur. Çalışma protokolü, sanık ve hükümlü dosyası içerisinde saklanması gerekir. Çalışma yaptırmaya dökümünü denetimi takip çizelgesi ile yerine getirilmesi önem arz eder. Bahsetmiş olduğumuz bu çizelge içerisinde sanık konumunda yer alan kişinin işe geldiği tarih, geliş ve ayrılış saati, bir gün de çalışmak zorunda olduğu fiilen çalıştığı ve yaptırım ya da yükümlülük süresi içerisinde toplam çalışacağın saat, kalan saat, sanık konumunda yer alan kişinin ve iş yerindeki sanığın çalışmasından sorumlu olan kişinin imzası, denetim görevlisi ya da denetleme memurunun denetime gitmiş olduğu tarihi, adı, soyadı, görevi ve imzasının bulunmuş olduğu çizelgedir. Denetim görevlisi konumunda yer alan kişi ya da denetleme memuru konumunda yer alan kişi sanık olan kişinin çalışacağız toplam süreyi haftalık çizelgeler şeklinde düzenler. İnfazın başlamış olduğu gün iş yerinde görevi nitelikte olan ve sanık konumunda yer alan kişinin çalışmasından sorumlu olan kişi teslim eder. İş yeri içerisindeki sorumlu kişi takip çizelgesini her gün doldurması gerekir. Ayriyeten her gün sanığa bunun imzalattırılması gerekir. İş yeri içerisindeki sorumlu olan kişi sanığın işe gelmesi gerekmiş olduğu halde gelmemiş olduğu saatleri derhal denetim görevlisine ya da denetleme memuruna bildirmesi gerekir. Teslim alınmış olan takip çizelgeleri sanık konumunda yer alan kişinin dosyasında saklanır. Takipçisi hangisi hafta içerisinde bir kez sanığa, denetim esnasında içerisinde denetim görevlisi ya da denetim memuruna verilmesi gerekir. Bununla birlikte gerekli görülmüş olduğu her an Şube müdürlüğü ya da büro tarafından istenmesi mümkündür. Kamuya yararlı nitelikte olan bir süresinde çalıştırma yaptırımının infaz süresinin saat hesabıyla belirlenmesi gerekir. Öyle ki bir gün içerisinde 4 saat olarak hesap edilir. Hesaplama içerisinde mahkeme kararında yer almış olan gün sayısı 4 saat ile çarpılmak suretiyle toplam çalışma süresi belirlenir. Sanık konumunda yer alan kişinin günde en az iki en çok sekiz ve haftada en az on, en çok 40 saat çalıştırılması gerekir. Yaptırımın infazını tamamlanma süresi mahkeme tarafından verilmiş olan toplam ceza süresinin iki katına geçmesi mümkün değildir. Sanık olmadan yarın akşam çalışacak gün ve saatler Şube müdürlüğü ya da büro tarafından kendi işi, aile ya da eğitim yaşama gibi niteliklerin dikkate alınması suretiyle belirlenmesi gerekir. Çalıştırma yükümlülüğü infaz edilmesi içerisinde hastalık durumunda sınıf konumunda yer alan kişinin durumu derhal çalıştığı yer içerisindeki kurumun yetkilisine veya iş yerindeki sorumlu kişi ayrıca denetim görevlisi ya da denetimi memurunu bildirilmesi suretiyle raporun ibraz edilmesi gerekir. Raporlu olan sürünün infazdan sayılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Yangın, deprem, sel, kaza birinci derece yakınının ölümü, çalışma protokolün sona ermesi ve benzeri gibi mücbir haller ile sanık konumunda yer alan kişinin haklı geçerli ve gerekli olan hallerde belgelendirilmesi mümkün olan bir mazeretin bulunması durumunda Çalışılamayan günler infazdan sayılmaz. Çalışma protokolünün Şube müdürlüğü ya da büro ya da iş yeri tarafından sona erdirilmesinin istenmesi durumunda talep eden taraf bunun sebebini karşı tarafa bildirmesi gerekir. İş yeri ya da sanık tarafından istenmesi durumunda denetim görevlisi veya denetleme memuru taraf konumunda yer alan kişiler İle görüşerek öncelik ile uzlaşma yoluna gider. Uzlaşmanın sağlanmasına mümkün olan olması durumunda şube müdürlüğü, büro ya da iş yeri tarafından anlaşma ile protokolün sona erdirilmesi sağlanır.
5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi ile söz konusu olan tedbirlerden bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer husus sanık konumunda yer alan kişinin belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerleri devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine hükmedilmesidir. Hâkim sanık konumunda yer alan kişinin Suç işlemesinde suçun yönelmesinde veya zararlı alışkanlıklara sahip olmasında ya da bağımlılık niteliği taşıyan maddeler kullanmış olmasında çevresel, psikolojik, sosyal ya da günlük etkisi bulunan yerler veya sanığın yeniden suç işlemesine sebep olan etkenleri tetikleyecek nitelikte olan yerlere gitmesini yasaklaması mümkündür. Bununla birlikte sanık konumunda yer alan kişinin kişiliği içerisinde olumlu etkisi olmasının mümkün olabileceğini düşünmüş olduğun yerlere devam etmesi yükümlülüğünü getirmesi mümkündür. Mahkeme tarafından verilmiş olan karar Cumhuriyet Başsavcılığına, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetişkinler ve çocuklar için ayrı denetimli serbestlik genel defterine kaydedilmek üzere Şube müdürlüğü veya büroya iletilmesi gerekir. Hakkında belirli yerlere gitmekten ya da belirli etkinlikler yapmaktan yasaklanma yaptırımı ile belirli yerlere devam etme kararı verilmiş olmasına on gün içerisinde şube müdürlüğü ya da büroya başvurması konusunda bildirim yapılacak, sanık haklı, geçerli ve gerekli olan durumlarda belgelendirilmesi mümkün olan Mazereti olmadan Şube müdürlüğü ya da biri başvurmaz ise ilgili döktür içerisindeki kaydının kapatılması suretiyle durumun Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla mahkemeye bildirilmesine gidilecektir. Sanık konumunda yer alan kişinin süresi içerisinde başvurmuş olması durumunda ise denetim görevlisi ya da denetleme memuru aracılığıyla bir denetimi planları hazırlanır. Bu denetleme planı, denetim görevlisinin onayı ile uygulamaya konulur. Plan içerisinde sanığın gitmemesi ya da devam etmesi gerekli olan yerlerin belirtilmiş olması önem arz eder. Sanık konumunda yer alan kişinin denetimi planına uygun olmadığı Şube müdürlüğü ya da büro tarafından her zaman denetlenecek, yükümlülüklerin denetimi ulaşım güçlüğü ya da güvenlik gibi sebeplerin söz konusu olması durumunda ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolay yazı yazılmak yoluyla yerine getirilmesi sağlanacaktır. Hükümlünün başlama tarihi, Şube müdürlüğü ya da büro tarafından kararın sanığa bildirilmiş olduğu tarihtir.
Sanık Denetim Süresi İçerisinde Suç İşlerse Ne Olur?
Sanık konumunda yer alan kişi denetim süresi içerisinde suç işler ise Şube müdürlüğü ya da büro tarafından bu kişi ile ilgili olan defter içerisinde kaydın kapatılması suretiyle evrak mahkemeye gönderilmek için Cumhuriyet Başsavcılığını verilir. Denetleme planı içerisinde söz konusu olan hususlara uyumadığı ile ilgili kurum ya da kuruluş veya kolluk tarafından bildirilmiş olması veya Şube müdürlüğü ya da büro tarafından saptanması durumunda sanık konumunda yer alan kişinin denetleme planına uyması yönünde Şube müdürlüğü ya da büro tarafından uyarılması durumu söz konusu olacaktır. Uyarıya rağmen denetleme planına sanık tarafından uyumamış olması durumunda kaydın kapatılmasıyla evrak mahkeme iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Bununla birlikte bu durum kolluk ile ilgili kurum ve kuruluşlara bildirmek suretiyle evrak iadesi istemi kaydın kapatılması ve evrakın Mahkeme iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi durumu söz konusu olur.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararını Uyumanın Ve Uymamanın Sonuçları Nelerdir?
5271 sayılı ceza muhakemeleri kanununun 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uymanın veya uymamanın bazı sonuçları vardır. Öyle ki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanık lehine olan bir karardır. Bu kararı ilgili kişi tarafından uyulması ya da uyulmaması halinde bazı sonuçların mevcudiyeti söz konusu olur. Burada ilk olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uymanın sonuçları ile ilgili olan hususlardan bahsetmek mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uyulması halinde sanık konumunda yer alan kişinin beş yıllık denetim süresini suç işlemeden geçirmesiyle ve belirlenmiş olan denetimi serbestlik tedbirlerini ilişkin yükümlülükleri ihlal edilmemiş olması durumunda açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükmün kaldırılması ile davanın düşmesine karar verilir.
Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uyumamanın sonuçlarıdır. Burada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uymama ile ilgili olarak karara aykırı davranma konusundan bahsetmek mümkündür. Karara aykırı davranma ile ilgili olarak bahsedilmesi gereken iki husus vardır. Bunlardan birincisi denetim süresi içerisinde kaçtan yeni bir suç işlenmesi durumudur. Bir diğeri ise denetimli serbestlik çözümüne ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halidir. İlk olarak denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi ile ilgili olan hususlardan bahsetmek mümkündür. Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmiş olan sanık konumunda yer alan kişinin denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi halinde açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmiş olan hüküm açıklanır. Öyle ki işlenecek olan suçun kasıtlı bir suç olmasının zorunlu olduğundan burada bahsetmek gerekir. Taksirle bir suçun işlenmiş olması durumunda kanun göre hükmün açıklanmasına dair kararın verilmesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Burada şunu söylemek gerekir ki sanık konumunda yer alan kişinin denetim süresi içerisinde işlemiş olduğu iddia edilen kasıtlı bir suçun mevcudiyetini söz konusu olmasının doğrudan açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasını meydana getirmesinden bahsedemeyiz. Sanık konumunda yer alan kişinin işlemiş olduğu iddia edilen suçu işlediğinin kesin olarak belirlenmesi gerekli olur. Denetim süresi içerisinde işlenmiş olan suçu dair verilmiş olan mahkûmiyet hükmü hakkında Yargıtay’ın bozma kararı vermiş olması durumunda ya da bu suçun kapsamlı bir soruşturma yapılmasını gerektiren bir suç olması nedeniyle denetim süresine, denetim süresi içerisindeki sanık tarafından işlenmiş olan suça dair olarak verilmiş olan mahkeme kararının kesinleşmiş olması halinde denetim süresi boyunca dava zamanaşımının durması gibi bir durum söz konusu olur. Böylelikle denetim süresi içerisinde sanık konumunda yer alan kişinin tekrardan bir suç işlemiş olması halinde bu suçun kesinleşmesi tarihinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına neden olan suçun dair olarak 5237 sayılı Türk ceza kanunun 67. maddesi içerisinde belirtilmiş olan dava zamanaşımı kesen son sebebin meydana gelmesi tarihinden itibaren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi tarihine kadar geçen sürenin, suçun tabi olduğu dava zamanaşımı süresinden düşünmesi ile kalan sürünün denetim süresinin dolmuş oldu tarihi eklenmesi neticesinde belirlenecek olan tarihi arasında söz konusu olması gerekir. Bununla birlikte ilk suç sebebiyle yani hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına sebep olan suç sebebiyle dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşme kararı verilmesi söz konusu olacaktır. Sanığın denetim süresi içerisinde suç işlemiş olması durumunda bu durum hükmü açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olan mahkeme bildirilmesi gerekir. Fakat denetimli serbestlik tedbirine son verilmemektedir. Sanık konumunda yer alan kişinin denetim süresi içerisinde işlemiş olduğu iddia edilen suçtan beraat etmesi olasılığının da söz konusu olmasından bahsetmek gerekir. Bununla birlikte sanık konumunda yer alan kişinin denetim süresi içerisinde suç işlediğini mahkeme bildirilmiş olması ile denetim süresi içerisinde işlenmiş olan suç ile ilgili olarak yapılacak olan yargılama neticesinde verilecek olan kararın kesinleşmeden denetim süresinin dolması durumunda mahkemenin hüküm açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olan kamu davasının düşmesine karar verilmesi engellenecektir. Mahkeme açıklanması geri bırakılmış olan hüküm ile ilgili olarak karar verilmesinin mümkün olmasını sağlamak için ikinci davanın kesinleşmesini bekleyecektir. Bununla birlikte mahkeme verecek olan karar doğrultusunda hareket edecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına uymamanın sonuçları ile ilgili olarak karara aykırı davranma konusundaki hususlardan bahsediyorduk. Burada ilk olarak denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi ile ilgili olan suçlardan bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer durum denetimi serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüğü ihlal eden davranışlarda bulunulması halidir. Kişiyle ilgili olarak denetim süresi içerisinde bir yıldan fazla olmamak üzere belirlenecek olan süre içerisinde 5271 sayılı ceza muhakemesi kanununun 231. maddesi içerisinde sekizinci fıkra da belirtilmiş olan denetimi serbestlik tedbirlerini tabi tutulmasına dair karar verilmiş olan sanığın belirlenmiş olan bu yükümlülükleri İhlal eden nitelikte davranışlar sergilemiş olması halinde mahkeme tarafından açıklanmasının geri bırakıldı hüküm açıklanır. Sanık konumunda yer alan kişinin yükümlülükleri İhlal eder nitelikte davranışlar sergilemesi durumunda Bir eğitim programına devam etmiş olması hükmedilmiş ise ilgili eğitim kurumu, ücretli çalışma hükümlerine tabi tutulmuş ise çalışma protokolü imzalanmış olan işler ya da kamu kurumu tarafından belirli bir yere gitmesi hususunda yasaklama kararı verilmiş ise bu yerin yetkili kişisi ya da sahibi tarafından, belirli bir yere devam etmek hususunda bir yükümlülük kendisine yüklenmiş ise bu yerin yetkilisi ya da sorumlusu konumunda yer alan kişi ya da kolluk tarafından, sanık konumunda yer alan kişinin denetim planına uymamış olduğu, yükümlülükleri ihlal eden hareketler sergilemiş olduğu denetimli serbestlik Şube müdürlüğüne ya da ilgili büroya devam çizelgesi ile bildirilmesi gerekir. Sanık konumunda yer alan kişi tarafından denetleme planına uygun olması yönünde Şube müdürlüğü ya da büro tarafından uyarılması durumu söz konusu olacaktır. Yapılmış olan bu uyarıyor ama denetleme planına uyumamış olması durumu söz konusu olması halinde kişi hakkında kaydın kapatılması suretiyle evrakın mahkemeye İletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekecektir. Bununla birlikte bu durum kolluk ile ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından bildirilmesi gerekecektir. Sanık konumunda yer alan kişi ile ilgili olarak tedbir ile ilgili mevcut evrakların iadesini sağlanması gerekecektir. Burada söz konusu olan sanık konumunda yer alan kişi ile ilgili olan kayıtların kapatılması ve evrakların Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile hükmün açıklanmasına dair gereğinin takdir ve ifası için karar vermiş olan mahkemeye gönderilmesi gerekecektir.
Sanık konumunda yer alan kişinin denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemiş olması ya da denetimi serbestlik tedbirlerine dair yükümlülükleri ihlal eden nitelikte davranış sergilemesi durumunda mahkeme açıklamasını geri bırakmış olduğu hükmü açıklayacaktır. Burada Mahkeme önceki kararından farklı olarak tekrardan bir temel ceza belirleme yoluna gitmeyecektir. Uygulama bulmuş olan artırım ve indirim sebepleri ile oranlarında farklı bir belirleme de yapmayacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ilgili daha detaylı bilgiye https://idilsuaydin.av.tr/hukmun-aciklanmasinin-geriye-birakilmasi-hagb-nedir/ makalemizden erişebilirsiniz.
HAGB başvurusu ve koşullarının belirlenmesi için ceza avukatı İdil Su Aydın ile iletişime geçebilirsiniz.