Özel Belgede Sahtecilik Suçu

Özel Belgede Sahtecilik Suçu

Özel belgede sahtecilik suçu, yazılı, okunabilir ve hukuki bir değere taşımakta olan özel bir evrakın sahte olarak düzenlenmesi, değiştirilmesi ve kullanılması gibi eylemleri kapsamaktadır.

Özel evrakta sahtecilik suçu ile resmi evrakta sahtecilik suçu arasındaki en önemli fark suçun konusu olan belgenin birisinde resmi belge, diğerinde özel belge olmasından kaynaklanmaktadır. Resmi belgeyi düzenleme yetkisi, kendisine görevi çerçevesinde yetki verilen kamu görevlisine ait olan bir yetkidir. Ancak özel belge ise herkes tarafından düzenlenebilen daha çok kişiler arasındaki ilişkilerde kullanılan belgeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özel belgede sahtecilik suçu, belgelerin gerçekliğine dair toplumda var olan güveni sarsarak, Türk Ceza Kanunu’nun 2. kitabının “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı 3. kısmının “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı 4. bölümünde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 207. maddesinin birinci fıkrasına göre, bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen ve kullanan kişi ile gerçek bir özel belgeyi başka kişileri aldatacak nitelikte değiştiren ve bu belgeleri kullanan kişi veya kişilere ceza verilmektedir. Maddenin ikinci fıkrasına baktığımızda ise, sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişinin cezalandırılacağı öngörülmüştür. Özel belgede sahteciliğin aldatıcılık niteliği, suçun temel unsuru olmakla birlikte özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı belirlenemeyen belge, sahte belge olarak kabul edilir.

Özel belgede sahtecilik

Madde 207-

(1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

 

KORUNAN HUKUKSAL DEĞER

Özel belgede sahtecilik suçunda asıl korunmakta olan hukuksal değer, kamu güveni olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukuk düzeninin herhangi bir hukuki olayı ispat gücü tanıdığı, doğruluk ve gerçekliğine herkesçe güvenilmesini öngördüğü belgelerin, sahtecilikten korunmasında toplumsal bir hak ve yarar söz konusu olmaktadır. Bundan dolayı da kamu güveni, korunması gereken bir hukuksal değer olarak kabul görmektedir. Özel belgeler, daha çok insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olup, etkileri sınırlı olmakla birlikte, ispat gücü ve hukuki sonuç doğurmaları sebebi ile hukuki işlemlerde güven duyulması gereken ve bu nedenle korunmaya değer belgeler olarak ortaya çıkmaktadır. Özel belgelerin kanıt gücü, belgenin içindeki bilginin doğru olduğunu kesin ve net bir şekilde göstermesinden değil, o belgenin gerçek ve orijinal olduğuna ilişkindir. Toplumda yaşayan bireylerin aralarındaki yazılı belgelere dayalı ilişkilere duydukları güven dikkate alınmış olduğunda, özel belgenin sahtecilikten korunmasında toplumsal yarar söz konusu olup büyük bir öneme sahiptir. Özel belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmiş olması, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen ya da kısmen değiştirilmesi ve kullanılması ile özel belgenin sahte olduğunu bilerek kullanma fiilleri, kamu güvenini sarsmış olduğundan dolayı Türk Ceza Kanunu madde 207’de suç olarak hüküm altına alınmıştır.

SUÇUN MADDİ UNSURLARI

Fail ve Mağdur

Özel belgede sahtecilik suçu, özgü suç niteliği taşımamaktadır. Bu suç herkes tarafından işlenebilen bir suçtur. Kamu görevlisi de belgede sahteciliği, göreviyle bağlantılı olarak gerçekleştirmemiş olduğunda bu suçun faili olabilir. Suçun mağduru, toplumu oluşturan herkes olarak karşımıza çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle açıklamak istersek; suçun mağduru toplumu oluşturan kişilerin tamamıdır. Özel belgede sahteciliğin maddi unsuru olan eylemin, belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde söz konusu bu kişi mağdur olarak karşımıza çıkmayıp, suçtan zarar gören kişi olarak nitelendirilmektedir.

Suçun Konusu

Bahsi geçen suçun konusunu, adından anlaşılacağı üzere özel belgeler oluşturmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda resmi ve özel belge kavramına yer verilmemiştir. Bir belgenin, belgede sahtecilik suçunun konusunu oluşturabilmesi için, düzenleyen kişinin belirlenebilir olduğu, hukuki bir değer taşıyan bir içeriğe sahip, yazılı bir belge olması gerektiğine yukarıda değinmiştik. Türk Ceza Kanunu’nda belgede sahtecilik suçları, resmi belge ve özel belge ayrımına dayanılarak ele alınmıştır. Bu bağlamda bakmış olduğumuzda özel belge, resmi belge niteliği taşımayan ve resmi belge hükmündeki belgeler kapsamında olmayan (Türk Ceza Kanunu m. 210/1), düzenleyen kişinin belli olduğu, hukuki değer taşıyan bir içeriğe sahip yazılı belge olarak nitelenmektedir. Sadece kamu görevlisi sıfatı taşımayan kişilerin düzenlemiş oldukları yazılı evraklar özel belge olmayıp, kamu görevlilerinin yapmış oldukları görevi ile bağlantılı olmaksızın düzenledikleri belgeler de özel belge olarak nitelenir. Kamu görevlisi olmayan sağlık mesleği mensubunun düzenlediği belgeler, özel belge niteliğinde olup, bu kimseler tarafından düzenlenen sahte belgeler, özel belgede sahtecilik suçunun -sahte özel belge olduğunu bilerek kullanma (Türk Ceza Kanunu m. 207/2)- konusunu meydana getirmektedir. Kamu görevlisi olmayan, örneğin sağlık mesleği mensubunun, görevi ile bağlantılı olarak sahte belge düzenlemesi, Türk Ceza Kanunu 210. Maddesinin 2. fıkrasında ayrı bir suç olarak öngörülmüş olup, bu suçun oluşması için ayrıca kullanma hareketi aranmamıştır.

Suçun konusunu oluşturan özel belge, herhangi bir dilde hazırlanabileceği gibi, elle ya da bilgisayar gibi herhangi bir araçlarla oluşturabilmektedir. Burada asıl önemli olan şey belgenin anlaşılabilir ve hukuki değer taşıyan bir içeriğinin olması, bir iradeyi ya da olayı yazılı olarak aktarma kabiliyetidir. Belgenin yazılı olması denilerek anlatılmak istenen şey, irade beyanı ya da açıklamasının, bunu tespite elverişli araç ve harflerle ifade edilmesidir. Bu açıdan bakmış olduğumuzda sözlü açıklamalar, ses kayıtları, görsel materyalleri belge olarak kabul edilmemiz söz konusu değildir. Bir yazının belge niteliğini kazanabilmesi için öncelikle belgeyi düzenleyen kişinin belli ya da en azından belirlenebilir olması gerekir. Bu sebepten dolayı da gerçek ya da hayali belli bir kişiye izafe edilemeyen yazılar ile anonim nitelikteki yazılar belge niteliği taşıdığı söylenemez. Belgeyi düzenleyen kişi, genellikle belgenin altındaki imzadan anlaşılabileceği gibi, el yazısı gibi imza dışındaki hususlardan da belgeyi düzenleyen kişinin belirlenmesi mümkün olmaktadır. Belgeyi düzenleyenin belirlenebilir olması için, bu kişinin isminin ve soyadının belgeye eksiksiz bir şekilde yazılması ve belgenin bu kişi tarafından imzalanmış olması bir şart olarak aranmaz.

Özel belgenin sahteciliğe konu olup buna maruz kalması için, hukuki değer taşıyan bir içeriğe sahip olması, bir başka bir açıklama ile hukuki bir sonuç doğurmaya elverişli olması gerek olmaktadır. Belgenin hukuki sonuç doğurmaya elverişli olması, objektif olarak bir hakkın doğumuna, değişmesine ya da sona ermesine yol açması halinde meydana çıkmış olur Özel belgenin kendiliğinden hukuki bir sonuç doğurma özelliği yok ise, hukuki bir işleme esas alınması ya da bir hak doğurması için başka bir belgenin varlığı ya da doğruluğunun araştırılması gerekiyor ise özel belge unsurunun yokluğu sebebi ile suçun oluşmayacağı kabul edilmesi gerekir. Özel bir belgenin aslı gibi olduğunu gösteren onaylanmış örnekleri, belgenin aslı yerine geçiyor ise hukuki sonuç doğurmaya elverişli olmasından dolayı belge olarak nitelendirirken, bir belgenin fotokopisi, onaylanmamış örneği hukuki sonuç doğurmaya elverişli olmadığı için belge niteliğine haiz olmayıp, sahtecilik suçuna konu olması mümkün değildir.

Yargıtay kararlarını incelemiş olduğumuzda, bir hakkı ispata yarayan ve yazılı delil başlangıcı sayılmakta olan yazılar ya da belirli bir olayı ispatlayan özel mektuplar, özel ilaç reçeteleri, sahte ilaç kupürleri, suç ihbar yazısı, sigorta poliçesi, banka teminat mektubu, beyanname gibi belgeler de özel belge sayıldığı açıkça görülmektedir. Fatura ve defterler, özel kişiler tarafından düzenlenmiş olduğunda özel belgede sahtecilik suçuna değil, Vergi Usul Kanunu madde 359’da düzenlenen kaçakçılık suçu söz konusu olmaktadır. Aslında özel belge niteliğinde olan, ancak Türk Ceza Kanunu 210. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca resmi belge hükmünde olduğu kabul edilen kambiyo senetleri, kanunda zorunlu olan kanuni unsurları içermemiş olduğunda, özel belge olarak kabul edildiği görülmektedir.

Fiil

Kanunda yer almakta olan özel belgede sahtecilik suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. Türk Ceza Kanunu’nun 207 maddesinin 1. Fıkrasında seçimlik hareketler, “ özel bir belgeyi sahte olarak düzenlemek ” ya da “ gerçek olan bir özel belgeyi başka kişileri yanıltıp aldatacak şekilde değiştirmek ” şeklinde belirtildikten sonra “ve kullanmak” denildiği için, birden fazla hareketli suç olarak kanunda hüküm altına alınmıştır. Burada saymış olduğumuz seçimlik hareketler açısından baktığımızda ortak zorunlu unsur, belgenin kullanılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Ek olarak, sahte özel bir belgenin bu özelliğini bilerek kullanılması eylemi, Türk Ceza Kanunu 207. Maddesinin 2. Fıkrasına göre ayrıca yaptırıma bağlandığı görülmektedir. Burada da başka kişiler tarafından sahte olarak düzenlenmiş olan bir özel belgenin kullanılması, suç olarak tanımlanmıştır.

Özel belgede sahtecilik suçunun meydana geldiğinden söz edebilmemiz için, düzenlenmiş olan sahte belgenin kullanılması ya da değiştirilmiş gerçek özel belgenin kullanılması gerekmektedir. Hâlbuki resmi bir belgede sahtecilik suçunda Türk Ceza Kanunu 204. Maddesi uyarınca “ resmi bir belgeyi sahte olarak düzenlemek ” ve “gerçek bir resmi belgeyi başka insanları aldatacak şekilde değiştirmek”, suçu oluşturmakta olan seçimlik hareketler olarak yer almıştır. Suçun meydana gelebilmesi için failin ayrıca sahteciliğe konu olan bu resmi belgeyi kullanması mevzuatta aranmamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 204. Maddesinin 1 ve 2. Fıkraları uyarınca sahte resmi belgeyi kullanma, resmi belgede sahtecilik suçunu meydana getiren seçimlik hareketlerden biri olarak hüküm altına alınmıştır.

Özel Belgede Sahteciliğin Aldatıcılık Niteliği

Özel bir belgenin sahte olarak düzenlenmiş olması ya da gerçek bir özel belgenin değiştirilmesi hareketlerinin işbu sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da orijinaliyle değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda bireyi yanıltıcı bir özellik taşıması lazımdır. Özel belgede sahtecilik suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 207. Maddesinin 1. fıkrasında sayılan seçimlik hareketlerden, yalnızca gerçek bir özel belgeyi değiştirme açısından “başka insanları aldatacak şekilde” denilmesi ile birlikte belgede yapılan sahteciliğin aldatıcı olma niteliği yer almaktadır. Ancak şu var ki aldatıcılık sahteciliğin özündedir ve sahteciliğin aldatmaya uygun ve elverişli olması suçun oluşması bakımından zorunlu olması karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan özel bir belgede sahteciliğin aldatıcılık niteliği, suçun temel unsurudur ve özel bir incelemeye tabi olmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan herhangi bir belgenin sahte belge olarak kabul edilmesi gerekir. Belgenin aldatıcılık niteliğinin varlığını ya da var olmamasını mahkeme tespit edecektir. Bir belgede sahteciliğin herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından, somut olaya göre gerektiğinde bilirkişinin görüşüne başvurulması daha doğru olup akabinde failin hukuki durumunun belirlenmesi gerekir. Bu konuya bir örnek vermek gerekir ise uyuşmazlık konusu olan belgedeki yazı, rakam ve imzaların fail tarafından yazılıp yazılmadığı özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden dolayı bilirkişi incelemesi yaptırılması en sağlıklı ve hakikati gösterecek yoldur. Bunun aksi halini düşündüğümüzde eksik araştırma ve inceleme sayıldığından doğru sonuçlara ulaşamama ihtimali çok yüksektir.

Sahte Bir Özel Belge Düzenleyerek Kullanma

Bahsi geçen suçun meydana gelebilmesi için, sahte olarak bir özel belge düzenlenmesi ve düzenlenen bu sahte özel belgenin de bizzat kullanılması gerekmektedir. Kullanma hareketi, burada unsur olarak düzenlenmektedir ve suçun vuku bulabilmesi için öngörülen 2 seçimlik hareket; özel belgeyi sahte olarak düzenleme ve kullanma olarak karşımıza çıkar.

Özel bir belgeyi sahte olarak düzenlenme, özel belgenin temelinde mevcut olmadığı halde, sanki mevcutmuş gibi sahte bir şekilde üretmek, taklit etmek suretiyle adeta mevcutmuş gibi oluşturmaktır. Birden fazla kişinin imzası ile düzenlenecek olan bir özel belgede, düzenleyenlerden birinin diğerinin imzasını taklit etmek suretiyle sahtecilik yapması ihtimalinde ise özel belgenin sahte olarak düzenlendiği kabul edilir. Sahte olarak düzenlenmiş bir özel belgenin, belgeyi sahte olarak düzenleyen kişi dışında başka biri tarafından kullanılması halinde, düzenleyen ve kullanan kişi arasında iştirak iradesi de mevzubahis ise failler Türk Ceza Kanunu’nun madde 207. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca sorumlu olmaları karşımıza çıkmaktadır.

Gerçek Bir Özel Belgeyi Başka Kişileri Aldatacak Şekilde Değiştirerek Kullanma

Mevzubahis olan bu suç gerçek bir özel belgeyi başka insanları aldatacak şekilde değişiklik yaparak kullanma şeklinde de işlenebilir. Suçun oluşması için failin, mevcut özel belgede hem değişiklik yapması hem de değişiklik yapmış olduğu bu belgeyi kullanması gerekmektedir. Gerçek bir özel belgeyi başkalarını yanıltıp aldatacak şekilde değiştirme, gerçek bir özel belgenin bir kısmında ya da tamamında silme şeklinde olabileceği gibi belgeye herhangi bir şey ekleme yapma suretiyle de olabilir. Mevcut özel bir belgede yapılacak değişikliğin aldatıcı ve yanıltıcı bir özellik taşıması gerekmektedir. Bunun aksi halinde özel belgeyi bozmak suçu ( Türk Ceza Kanunu m. 208 ) meydana gelir. Gerçek bir belgede tashih ( düzeltme ) anlamında yapılacak değişiklikler, örneğin, özel belgedeki bir ifadenin ya da rakamın yanlış şekilde anlaşılmasını önlemek üzere, tekrar üzerinden geçilmesi veya anlamını teyit eden bir kelime eklenmesi durumunda belgenin kanıt değerinde bir gerçeğe aykırı bir değişiklik yapılmamış olduğundan dolayı suç meydana gelmez.

Sahte Özel Belge Olduğunu Bilerek Kullanma

Özel belgede sahtecilik suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunun 207. Maddesinin 2. Fıkrasında da özel bir belgenin sahte olduğunu bilerek kullanma eylemini meydana getiren kişinin cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu kısımda bir başkası tarafından düzenlenmesi ya da değiştirilmesi suretiyle vuku olan özel sahte belgenin kullanılması söz konusu olmaktadır. Türk Ceza Kanunu madde 207/2 hükmünün uygulanabilmesi için, sahte özel belgeyi bilerek kullanan kişinin, özel belgenin sahte olarak düzenlenmesine ve değiştirilmesine iştirak etmemiş olma koşulu aranır.

MANEVİ UNSUR

Özel belgede sahtecilik suçunun manevi unsuruna bakmış olduğumuzda, kasten işlenebilen bir suç olduğunu kanunda açıkça gördüğümüzden, suçun taksir ile işlenmesi mümkün değildir. Bu suçta failin saikinin ayrıca bir önemi bulunmamaktadır. Failin, belgeyi sahte olarak düzenlediğini ya da değiştirdiğini ve kullandığını bilerek ve isteyerek fiili dış dünyaya vurması halinde suçun manevi unsuru meydana gelir. ( Türk Ceza Kanunu m. 207/1 ). Failin kastının, sahte belgeyi düzenlemek ya da gerçek belgeyi değiştirmeyi ve kullanmayı da içermesi lazımdır. Özel belgede sahtecilik suçunun olası kast ile işlenmesi mümkün olarak karşımıza çıkmaktadır. Yargıtay da suçun genel kast ile işlenebileceğini kabul etmek ile birlikte, kastın varlığını tespit ettiği halde failin “ zarar verme bilinç ve iradesi ” ile hareket etmesini aramaktadır.

Ancak şu var ki Türk Ceza Kanunu 207. Maddesinin 1. Fıkrasına göre sahte özel belgeyi bilerek kullanma hareketiyle işlenen özel belgede sahtecilik suçu açısından baktığımızda ise failin belgenin sahte olduğunu bilmesi gerektiği için, suçun ancak doğrudan kast ile işlenmesi söz konusu olmaktadır.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Özel belgede sahtecilik suçu açısından ilgilinin vermiş olduğu onam, hakkın kullanılması ve meşru savunma hukuka uygunluk nedeni ile teşkil etmez. Söz konusu suç ile korunan hukuki değerin kamu güvenidir. Bundan dolayı da ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni oluşturmamaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere Yargıtay, rızanın varlığını kast kapsamı içinde değerlendirmekte, kastın varlığını tespit ettiğinde ise failin zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket edip etmediğini dikkate alarak bir değerlendirme yapmaktadır. Bunun sonucu olarak, ilginin bilgi ve onayı ile hareket edilerek belge düzenlenmesi ya da değişiklik yapılması ve kullanılması durumunda, yani başka bir deyişle ilgilinin açık ya da örtülü bir rızasının varlığı halinde, failde zarar verme bilincinin bulunmaması neden ile sahtecilik kastıyla hareket etmediğine karar vermektedir. Ayrıca sahteciliğin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı ya da gerçek bir durumu belgelemek amacı ile yapılması, bir hukuka uygunluk nedeni ( Türk Ceza Kanunu 26. maddesinin 1. Fıkrası ) oluşturmamakla birlikte, Türk Ceza Kanunu’nun 211. maddesinin ile daha az cezayı gerektiren bir hal olarak kabul edilmiştir.

SUÇUN NİTELİKLİ HALİ

Türk Ceza Kanunu’nun 211. maddesinde belgede sahtecilik suçları için öngörülen daha hafif ceza, özel belgede sahtecilik suçunu da kapsar. Kanun koyucu, bu tür sahtecilikte haksızlık düzeyinin diğer sahteciliklerden daha az olduğu görüşü ile hareket ederek, suçun niteliğini bu şekilde tanımlamıştır. Bu durumda, suçun işlenme biçimi göz önüne alındığında, failin cezasında indirim yapılmasının adalet ve hakkaniyet duygusuna uygun olduğu düşünülmüştür.

Özel belgede sahtecilik suçu, bir hukuki ilişkiye dayalı alacağın kanıtlanması ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacı ile işlendiğinde cezada indirime gidilir. Ayrıca, gerçek bir durumu belgelemek amacıyla özel belgede sahtecilik yapılması, daha hafif ceza gerektiren nitelikli bir durumdur. Bu durumda, bir alacak söz konusu olmasa da, gerçek bir durumun belgelenmesi amaçlanmaktadır.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

TEŞEBBÜS

Özel belgede sahtecilik suçunda sahte özel belgenin kullanılması suçun oluşması ve tamamlanması için zorunlu kurucu unsurdur ve düzenleme ve değiştirme eylemleri, öğretide baskın olan görüşe göre hazırlık aşamasında olarak kabul edilir. Birden fazla hareketli suçlarda, suç tipinde öngörülen son adımın gerçekleşmediği durumlarda fail, suça teşebbüs etmiş olarak sayılmaz. Yani, sadece sahte belge düzenlemek ya da gerçek belgeyi değiştirmek, failin cezalandırılması için yeterli değildir. Belgenin kullanılmasına başlanması, ancak bir engel nedeni ile belgenin kullanılamaması durumunda teşebbüs hükümleri uygulanabilir. Sahte belgenin bilerek kullanılması suçun tamamlanmasıyla gerçekleşir. Bu hususa örnek vermek gerekir ise sahte belgenin postaya verilmesi ancak muhatabına ulaşmadan el konulması durumunda, Türk Ceza Kanunu’nun 207. Maddesinin 2. fıkrasındaki suça teşebbüs söz konusu olabilir.

İŞTİRAK

Özel belgede sahtecilik suçu iştirak açısından inceleyip değerlendirdiğimizde özel bir nitelik taşımaz. Özel belgede sahtecilik suçunu birlikte işleme amacı ile ortak bir karar çerçevesinde hareket ederek sahte belge düzenleyen ya da gerçek özel belgeyi değiştirip kullananlar, müşterek fail olarak sorumludur. Bir kişinin özel belgede sahtecilik suçunu işleyen kişiye azmettirme ya da yardım etme biçiminde bir iştirak söz konusu olabilir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, belgenin bilerek kullanılması açısından, özel belgeyi sahte olarak düzenleyen kişinin bilgisi dışında gerçekleşmişse, sadece belgeyi kullanan kişi Türk Ceza Kanunu’nun 207. Maddesinin 2. fıkrasından sorumlu olurken, düzenleyen kişi cezalandırılmaz.

İÇTİMA

Özel belgede sahtecilik suçunda, zincirleme suç kuralları uygulanabilir. Birden fazla özel belgede sahtecilik suçu işlenmesi durumunda, bir suç işleme kararının icrası kapsamında ceza artırılarak verilir. Bu durumda, zincirleme suç kuralı ( Türk Ceza Kanunu madde 43/1 ) gereğince, suçun birden fazla kez işlenmesi halinde ceza miktarı artırılır ve suç işleme kararının birden çok özel belgeyi içerecek şekilde gerçekleşmesi durumunda cezada bir artış söz konusu olabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 212. maddesi, belgede sahtecilik suçları için özel bir içtima hükmünü içerir. Buna göre, sahte bir özel belgenin başka bir suç işlenirken kullanılması durumunda, hem özel belgede sahtecilik suçu hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezalandırılır. Örnek vermek gerekir ise sahte bir özel belgenin kullanılmasıyla dolandırıcılık suçu işlenirse, fail özel belgede sahtecilik suçu ve dolandırıcılık suçundan ayrı ayrı cezalandırılabilir.

Bu hüküm, sahte belgenin başka suçlara araç olarak kullanılması durumunda, sahtecilik suçunun yanı sıra işlenen diğer suçlar için de ayrı ceza verilmesini öngörür. Bundan dolayı sahte belgeyi kullanarak işlenen herhangi bir suç, sahtecilik suçuyla birlikte ayrı cezai yaptırımlara tabi tutulabilir.

ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK SUÇUNUN MUHAKEMESİ VE YAPTIRIMI

Özel belgede sahtecilik suçu, resen soruşturulur ve kovuşturulur. Bu suçla ilgili görevli mahkeme 5235 sayılı Kanun m. 11 uyarınca genellikle asliye ceza mahkemesidir. Söz konusu bu suç için öngörülen ceza 1 ila 3 yıl arasında değişmekte olan hapis cezasıdır. Ancak mevzubahis suç, bir hukuki ilişkiye dayalı alacağın kanıtlanması ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla işlenmişse, bu durumda verilecek ceza yarısı oranında indirilebilir (Türk Ceza Kanunu m. 211).

Eğer mahkemece iki yıldan az bir hapis cezasına hükmedilir isehükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilip verilmeyeceği mahkeme tarafından değerlendirilir ( Ceza Muhakemesi Kanunu m. 231/5-6). Eğer hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmezse, iki yıldan az hapis cezası olan durumlarda hapis cezası ertelenebilir ( Türk Ceza Kanunu m. 51/1 ). Eğer ise bir yıl ya da daha az bir hapis cezasına hükmedilir ise bu ceza Türk Ceza Kanunu m. 50’de öngörülen seçenek yaptırımlara çevrilebilir.

ÖZEL EVRRAKTA SAHTECİLİTE ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Özel belgede sahtecilik suçu, takibi şikâyete bağlı olmayan bir suç kategorisinde yer almaktadır. Yani, suçun işlenmesi durumunda şikâyete dayalı bir takip gerekmeksizin savcılık tarafından soruşturma başlatılabilir. Bu nedenle, bu suç için belirlenmiş herhangi bir şikâyet süresi bulunmamaktadır ve savcılık, dava zamanaşımı süresi içinde her zaman resen soruşturma yapabilir. Özel belgede sahtecilik suçunun temel dava zamanaşımı süresi genellikle 8 yıldır ve suçtan zarar gören herkes, bu süre içinde şikâyetçi olabilir ve davaya ‘müdahil’ sıfatıyla katılabilir.

Ancak, özel belgede sahtecilik suçu, uzlaşma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlar kategorisine dâhil değildir. Yani, suçun işlenmesi durumunda taraflar arasında uzlaşma yoluna gidilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir