Resmi Belgede Sahtecilik Suçu (TCK 204)

Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı Türk ceza kanunun dördüncü bölümünde yer alan kamu güvenine karşı suçlar başlığı altında 204. maddede düzenlenmiştir. Resmi belgede sahtecilik suçuna göre bir resmi belgeyi sahte bir şekilde düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başka kişileri kandıracak şekilde değiştiren ya da sahte resmi belgeyi kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası alması gerekir. Görevi dolayısıyla düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte bir şekilde düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak bir şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı bir şekilde belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması gerekmektedir. Bununla birlikte resmi belgenin, kanun hükmü gereği tahsili sabit bir şekilde ortaya kuruluncaya kadar geçerlilik teşkil eden belge özelliğinde olması durumunda verilecek olan ceza yer oranında artırılması gerekir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Korunan Hukuki Değer Nedir?

5237 sayılı Türk ceza kanunu 204. maddesinde düzenlenmiş olan belgede sahtecilik suçları içerisinde korunan hukuki değer ile ilgili olarak farklı farklı görüşlerin mevcudiyeti söz konusudur. Bir görüş içerisinde belgede sahtecilik suçları için korunan hukuki değer sadece belgenin gerçekliğine dair toplumda söz konusu olan güven yani kamu güvenidir. Bir diğer görüş içerisinde ise resmi belgede sahtecilik suçunda suç ile bir yandan hukuki ilişkilerdeki güven diğer yandan belgenin doğruluğunu ya da gerçekliğine bağlı olan faydalar yani kamusal bir kişisel nitelikteki çıkarlar korunmaktadır. Görüşler içerisinde resmi belgede sahtecilik suçu ile korunan hukuki değerin kamu güveni olduğu oldukça savunulmaktadır. Bununla birlikte farklı bir görüş içerisinde belgede sahtecilik suçunda delil araçlarının güvenliği ve bunların güvenilir olmalarına koruma amacına hizmet söz konusu olmaktadır. Söz konusu olan suç ile korunan hukuksal faydanın kumu güveni olduğu söylenir niteliktedir. Burada konu ile ilgili olarak bir faydanın söz konusu olmasından dolayı mağdurun rızası bu suç içerisinde hukuka aykırılığı ortadan kaldırmamaktadır. Öyle ki belgede sahtecilik suçunun söz konusu olması için belge üzerinde mülkiyet ilişkisinin mevcudiyeti önem teşkil etmemektedir. Bundan kaynaklı olarak belgenin Maliki de bu suçu işleye bilmektedir. Çünkü belge içerisinde söz konusu olan sahtecilik belgenin üzerindeki hakka değil sadece onun kanıt değerine yönelik olmaktadır. Fiili bir şekilde bir zararın meydana gelmesi aranmadığından dolayı belgede sahtecilik suçları su tehlike suçu olarak söz konusu olmaktadır. Belgede sahtecilik suçları ile ilgili olarak belge üzerinde çok yönlü bir kurumunun mevcudiyeti söz konusudur. Öyle ki belgenin gerçekliği, belgenin mevcudiyeti, belgenin Doğrulu, belgenin kullanımı belgede sahtecilik suçları sayesinde belge üzerinde çok şekilde bir korumanın varlığını ortaya çıkarır. Öyle ki buradan yola çıkarak belgede sahtecilik suçlarında korunan hukuki değerin kamu güveni olduğu söylenmiştir. Belgede sahtecilik suçu ile korunmak istenen hukuki faydanın kamu güveni olmadığını savunma da bulunan yazarlar mevcut olmaktadır. Belgede sahtecilik özel mülkiyete karşı işlenen suç olarak kabul edenlerin mevcut olduğu söylenebilir. Böyle bir durumda sahtecilik suçunu işleyen suçun faili konumunda yer alan kişi de kamu güvenini ihlal etmiş olduğu yönünde bir bilinç söz konusu olmamakla birlikte suçun faili konumunda yer alan kişinin böyle bir amacının da mevcudiyeti söz konusu değildir. Suçun faili konumunda yer alan kişi kendi özel gayesine ulaşmak amacıyla sahteciliği meydana getirmektedir. Bazı görüşler da resmi belgede sahtecilik suçu ile korunan hukuki değerin Devlet idaresi olduğu ileri sürülmüştür. Belgede sahtecilik suçlarının ve resmi belgede sahtecilik suçunun 765 sayılı Türk ceza kanunu olan eski Türk ceza kanunu ve yeni Türk ceza kanunu olan 5237 sayılı Türk ceza kanunu içerisinde kamu güvenine karşı işlenen suçlar içerisinde yer bulmuştur. Burada ihlal edilen hukuki değerin değerlendirilmesi ile korunan hukuki faydanın kamu güveni olduğu söylenebilir.

Resmi belgede sahtecilik suçlarına bakan avukatımız İdil Su Aydın ile iletişime geçerek davanız veya dosyanız için detaylı bilgi alabilirsiniz.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Unsurları Nelerdir?

Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesi içerisinde kamu güvenine karşı suçlar başlığında yer bulmuştur. Madde içerisinde temel olarak ikili bir ayrımı mevcudiyeti söz konusu olmuştur. Maddenin ilk fıkrası içerisinde her kişi tarafından işlenmesi mümkün olabilen evrakta sahtecilik eylemleri düzenleme bulmuştur. 204. maddenin ikinci fıkrasında ise yalnızca kamu görevlisi sıfatına sahip olan kişilerin işlemesi mümkün olabilecek eylemler hüküm altına alınmıştır. Üçüncü fıkra içerisinde daha önce her iki fıkra bakımından geçerlilik arz eden nitelikte hale yer verilmiştir.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesi içerisinde resmi belgede sahtecilik suçu hangi durumlarda meydana geldiği eski Türk ceza kanununun incelenmesi ile de anlaşılabilir.

Resmi belgede sahtecilik suçu ile ilgili olarak kanunilik unsurundan bahsetmek mümkündür. Burada tipiklik bakımından suç sayılan eğilimin ceza normu içerisindeki suç tasviri söz konusu olmaktadır. Suç içerisinde kanunilik ilkesi bakımından suç teşkil eden eylemin tüm unsurları ile birlikte kanun içerisinde tanımlanmış olması gereklilik arz etmektedir. Öyle ki hangi eylemlerin suçu meydana getirdiğini kanun hükümlerinde açık bir şekilde gösteriliyor olmasa önemlidir. Bundan dolayı bir eylemin suç meydana getirmesine mümkün olabilmesi bakımından ilk olarak dış âlemde değişikliği meydana getiren eylemin ceza kanunu hükümleri içerisindeki tasvire yani tipe uygun olması koşulu olarak mevcuttur. Böyle bir uygunluğun söz konusu olmaması eylemin tipik olmadığı ve suç olarak değerlendirilmesine mümkün olmadığını ortaya çıkarır. Bu yüzden suç kalıbına tipe uymayan eylemin suç olmadığını söyleyebiliriz. İşlenmiş olan eylemin kanun hükümlerindeki suç tanımına uygun olduğunun saptanması halinde eylemin tipik olduğunu söylemek mümkün olur. Kanunilik eylemin ceza normu içerisindeki tanıma tamamen uyuması, her suç bakımından aranan bir unsur olmanın yanı sıra tüm suçlar içerisinde kanuniliğin veya tipikliğin saptanması bir sorun olarak meydana gelmemiş olabilir. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde tipiklik ile ilgili olarak problem meydana getiren bir olgu sahte belge üzerinde mevcut olan gerçeğe aykırılığı gidermek amacıyla değişikliğin yapılması durumunda eylemin suç meydana getirmeyeceğini böyle bir halde düzeltme sonucunda meydana gelen nesnenin sahte olmaktan ayrılıp gerçek Bir duruma geldiğini söylemek olasıdır. Farklı bir sorun olan sahte belge üzerindeki ikinci bir sahtecilik yapılması durumunda ikinci hareketin cezalandırılmayan sonraki hareket sayılması gerekmektedir. Burada suçun faili konumunda yer alan kişi ilk suçu işlemesinden sonra hukuk düzeni içerisinde ortaya çıkardığı zararı büyütür nitelikte bir eylem gerçekleştirirse artık ikinci eylemden dolayı cezalandırılması gerekir. Tipik bakımından meydana gelen bir diğer önemli husus faydasız sahtecilik olarak söz konusu olan belgede sahtecilik durumudur. Böyle bir durumda belgenin sahtecilik suçunun meydana gelmesi için gereklilik teşkil eden tüm maddi koşulların gerçekleştirilmiş olması ancak burada herhangi bir özel zararın veya kamu zararının söz konusu olmamasından ve esasen sahtecilik yapılmadan da mevcut olan sonuca ulaşma imkânının söz konusu olmasından dolayı suçun faili konumunda yer alan kişi cezalandırılmamaktadır. Bundan kaynaklı olarak öncelikle sahtecilik suçunun maddi unsurlarını bilmek gerekir.

Suçun maddi unsuru denildiğinde yasal tanıma uygun eylem söz konusu olmaktadır. Eylem veya fiil, insanın dış dünyada meydana getirdiği ihmal ya da icra davranışın söz konusu olmasını gerekli kılar. İnsan ile bir bağlantı taşımayan tabiat olayları suç olgusunu içerisinde barındırmaz. Bununla birlikte insanın dış dünya içerisinde söz konusu olan icrayı ya da ihmali davranışı maddi unsurun tamamlanıyor olması için yeterli teşkil etmez. Ayriyeten insana bu hareketin dış dünyada bir farklılığının oluşmasına görmesi gerekir. Böylece netice söz konusu olur. Hareket ile netice arasındaki bağ nedensellik bağlantısını meydana getirir. Bu üç unsurun sonucunda suçun maddi unsuru meydana gelir. Maddi unsurlar 5237 sayılı Türk ceza kanununun kapsamı içerisinde fiil, netice, illiyet bağı, faili, mağdur ve konuş şeklinde olmaktadır. Burada da bu hususlar ile ilgili olan durumlara yer vereceğiz.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Faili Kimdir?

İlk olarak resmi belgede sahtecilik suçundan faili ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. İnsanlar suçun faili konumunda yer alan kişilerdir. Ancak her kişinin her suçun faili konumunda yer alması durumu mümkün olmayabilir. Bazı hallerde özel bir yükümlülük altında yer alan ya da belirli özelliklere sahip olan kişilerin suçun faili konumunda yer aldığı özel olarak belirtilmiştir. Böyle suçlar özgü suç olarak adlandırılır. Özgü suçlar da suçun faili konumunda yer alan kişi ancak belirli kişiler olabilir. Örneğin suçun faili sadece kamu görevlisi olan suçlar özgü suç niteliğindedir. Kamu görevlisi dışında bu suçun faili konumunda yer alan kişi olması mümkün değildir. Örneğin işkence suçu sadece kamu görevlisinin işlemesi mümkün olan bir suçtur. Başka bir insanın bu suç durumundaki ilmi meydana getirmesi halinde bu suçun oluştuğundan bahsedemeyiz. Eğer kişi kamu görevlisi değil ise işkence suçunu işleyemez. Ancak işkence suçunun tanımında yer alan eylemleri meydana getiren kişi eziyet suçunun işlemekle sorumlu tutulabilir. Çünkü eziyet suçu kamu görevlilerine mahsus bir suç değildir.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinde yer alan birinci fıkrada bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi farklı kişileri aldatacak nitelikte değiştiren ya da sahte resmi belgeyi kullanan kişiden bahsedilmesinden dolayı bu suçun faili konumunda yer alan kişinin her kişi olabileceği anlaşılmaktadır. Öyle ki resmi belgede sahtecilik suçunun faili her kişi olabilir. Resmi belgede sahtecilik suçu özgü suç niteliğinde değildir. Resmi belgede sahtecilik suçunun failinde özel bir nitelik aranmamıştır. Kanun hükümlerinin ikinci fıkrası içerisinde görevinden dolayı düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte bir şekilde düzenleyen gerçek bir belgeyi farklı kişileri aldatacak nitelikte değiştiren gerçeğe aykırılık teşkil eder nitelikte belge düzenleyen ya da sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi denilmektedir. Resmi belgede sahtecilik suçunu düzenleyen 204. maddesinin ikinci fıkrasında böyle bir ibareye yer verilmiş olması 204. maddenin ikinci fıkrası bakımından özgü suç meydana getirmektedir. Öyle ki bu suçu işleyen kişi sadece kamu görevlisi olabilecektir. Suçun faili konumunda yer alan kişi herkes olamaz. Kamu görevlisi niteliği taşımayan kişiler 204. maddenin İkinci fıkrası bakımından suçun faili konumunda yer alamayacaktır. Burada bir kamu görevlisi görevini griyi olan düzenlemeye yetkili olmadığı bir belgeyi düzenlerse böyle bir durumda ikinci fıkranın söz konusu olmasından bahsedemeyiz. Öyle ki bu kişi herkes tarafından işlenmesi mümkün olan resmi belgede sahtecilik suçunu işlemiş olacaktır. Yani bir kamu görevlisi sadece görevinden dolayı düzenlemeye yetkili olduğu bir resmi belgede sahtecilik eylemini meydana getirirse özgü suç olan 204. maddenin ikinci fıkrası bakımından cezalandırılacaktır. Ancak bir kamu görevlisinin kendi görevi ile ilgili olmayan farklı bir belgeyi sahte bir şekilde düzenliyor olması bunu görevinden dolayı yapmamasından kaynaklı olarak özgü suç olan 204. maddenin ikinci fıkrasına tabi kılmaz. Öyle ki bu kişi 204. maddenin ilk fıkrasından dolayı sorumlu olacaktır.

Kamu görevlisinin kim olduğuna 5237 sayılı Türk ceza kanunun altıncı fıkrası içerisindeki tanımlardan ulaşılabilir. 5237 sayılı tuzak kanunun altıncı maddesine göre kamusal faaliyetin yürütülmesine atama ya da seçilme yoluyla veya herhangi bir şekilde süreli ya da geçici olarak katılan kişiye kamu görevlisi denir.

Burada kamu görevlisinin belirlenmesinde önemli olan durum kişinin kamusal faaliyeti gerektiren bir işi görüyor olmasıdır. Kamusal faaliyet anayasa ve kanun hükümleri içerisinde belirlenmiş olan usullere göre ortaya çıkmış siyasi kararla bir hizmetin kamu adına yürütülmesi olarak ifade edilebilir. Bir faaliyetin yürütülmesine katılmış olan kişilerin maaş, ücret ya da sair maddi karşılık alıp almamalarının bu işi sürekli süreli ya da geçici bir şekilde yapmalarının bir öneminin mevcudiyeti söz konusu olmamaktadır. 765 sayılı eski Türk ceza kanunundan farklı bir şekilde 5237 sayılı yeni Türk ceza kanununda resmi belgede sahtecilik suçunun faili konumunda yer alan kişinin kamu görevlileri olmasına mümkün olabileceği belirtilmiştir. Onunla birlikte eski kanun hükümlerindeki memur kavramına göre suçun kapsamının geniş bir şekilde söz konusu olması durumu meydana gelmiştir. Burada şunu söylemek gerekir ki suçun faili konumunda yer alan kişinin suçun işlenmiş olduğu esnada kamu görevlisi sıfatına sahip olması yeterli teşkil etmektedir. Kamu görevinin sonradan kayıp edilmiş olmasının da tamamlanmış olan suça bir etkisinin mevcut olmasından bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Mağduru Kimdir?

Mağdur konumunda yer alan kişi suçtan veya haksız bir eylemden dolayı zarar gören kişidir. Suçun mağduru konumunda yer alan kişinin suç konusunun ait olduğu kişi olarak nitelendirilebilir. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde kamu güvenine ihlal eden davranışların mevcudiyetinden dolayı suçun mağduru toplumu meydana getiren her kişidir. Suçun mağduru karımı suçtan zarar görmüş olan kavrama göre daha geniş bir anlam meydana getirmektedir. Öyle ki mağdur konumunda yer alan kişi aynı şekilde suçtan zarar görmüş olan kişi sıfatını taşımaktadır. Bu kişinin suçtan zarar görmesi demek her zaman suçun doğrudan mağduru konumunda olması demek değildir. Resmi belgelerin sahte bir şekilde düzenlenmesi durumunda miktarda kişilerin aldatılıyor olması olasılığı ve resmi belgelerin taşımış olduğu delil kabiliyeti açısından toplumda bu belgelerinin geçerliliğine dair güvenin sarsılmaması hukuk düzeni bakımından önemlidir. Bundan kaynaklı olarak kamunun güvenini işler özelliği meydana getiren resmi belgeyi sahte bir şekilde meydana getirmek, bozmak değiştiriyor olmak gibi eylemler hukuk düzeni bakımından suç teşkil etmektedir. Sahtecilik eylemlerinin özelliklerinden dolayı resmi belgede Sahtecilik suçunun mağduru kamu ve bundan kaynaklı olarak toplumu meydana getiren her kişidir. Burada resmi belgede sahtecilik suçunun mağdurunun toplumu meydana getiren her kişi olduğu şeklindeki onu geniş bir şekilde anlamak gereklilik teşkil eder. Öyle ki suçun mağduru konumunda yer alan kişinin kamu olması toplumda yaşayan her kişinin herhangi bir sahtecilikten kaynaklı olarak zarar gördüğü ve bundan kaynaklı olarak açılan kamu davası içerisinde katılma hakkının bulunduğu durumu meydana gelmez. Sahtecilik eyleminin toplumla birlikte suçtan farklı şekilde bir bireyin doğrudan zarar görmesi durumu da söz konusu olabilir. Öyle ki doğrudan zarar gören kişinin suçtan zarar gören kişi olarak açılan kamu davasına katılma imkânı söz konusudur. Burada bir başkasının ismi ve imzası kullanmak suretiyle sahte bir kıymetli evrakın düzenlenip mal karşılığında veriliyor olması durumunda hamil borçlu olarak gözüken kişi aleyhine icra takibi yapabilecek ve onun zarara girmesini sağlayabilecektir. Bir kişinin kimlik bilgileri kullanılmak suretiyle onun adına şirket kurup dolandırıcılık yapılması durumunda kimlik bilgileri kullanılmış olan kişi açısından bir zarar ortaya çıkabilecektir. Böyle bir durumda ismi kullanılan kişinin suçtan zarar görmesi durumu meydana gelmektedir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Konusu Nedir?

Resmi belgede sahtecilik suçunun konusunu açıklarken ilk olarak ceza hukukunda konunun ne ifade ettiğini açıklamamız mümkündür. Suçun konusu hareketin yönelmiş olduğu kişi veya şey olarak karşımıza çıkar. Bu bakımdan konusu suçun mevcut olduğundan bahsetmemiz mümkün olmaz. Suçun faili konumunda yer alan kişi tarafından meydana getirilen hareket veya bir eşyaya ya da bir şahsın fiziki maddi yapısına veya bünyesine yönelik olmaktadır. Bununla birlikte üzerinde haksız ve hukuka aykırı eylem meydana getirilmiş olan kişi nesne ya da olgu, suçun konusunu ortaya çıkarır. Böylelikle her suçun bir konusunun mevcudiyeti söz konusudur. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesi içerisinde cezai yaptırım gerektiren hukuka aykırı eylemlerin üzerinde meydana getirdiği nesne ya da hareketin yönelmiş olduğu şey resmi belge niteliği taşımaktadır. Böyledeki resmi belgede sahtecilik suçunun konusunu resmi belgeler meydana getirir. Özel belge niteliği taşımamasına rağmen 5237 sayılı Türk ceza kanunun 210. maddesinin ilk fıkrası içerisinde sayılmış olan belgelerde kanun hükmünden dolayı resmi belge niteliği kabul edilmektedir. Bundan kaynaklı olarak bu belgeler suçun konusunu meydana getirmektedir.

İzmir’de resmi belgede sahtecilik suçlarına bakan avukatlar arasında yer alan Avukat İdil Su Aydın’dan randevu alarak bilgi alabilirsiniz.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Eylemler Nelerdir?

Eylemin insanın diş dünyasına yansıyan icraya veya ihmali davranış olduğunu söylememiz mümkündür. İnsan ile bağlantı teşkil etmeyen tabiat olayları suçun olgusunu ilgilendiren nitelik taşımaktadır. Dış dünyaya yansımış olan insan davranışları bir şeyin yapılması bir şeyin işlenmesi veya bir şeyin yapılmaması şeklinde ortaya çıkabilir. Bununla birlikte hukuk kuralları emir ya da yasak olarak ortaya çıkar. Hukukun yasak teşkil eden normlara aykırı bir davranış sergilenmesi halinde normları aykırılık teşkil eden hareketler icrai davranış ortaya çıkardığından yasak hareketleri yapmak suretiyle işlenmiş olan suçlar icrayı suçlar olarak ifade edilir. Hukukun belirlemiş oldu emir kuralları bir hareketin yapılmasını olumlu davranışlar sergilenmesini öngörmesinden dolayı normları aykırılık teşkil eden hareket ise ihmali davranışta bulunmaya gerekli kıldığından yasak hareketler yapmak suretiyle işlenmiş olan suçlar da ihmali suçları ortaya çıkarır. Suçlar ceza normu içerisinde söz konusu olan eylemin sayısına göre bir tasnife tabi nitelik taşıyabilirler. Kanunun tek bir eylemin icrasıyla suçun meydana gelmesine yeterli bulunması durumunda tek hareketle suçun meydana geldiğinden bahsetmemiz gerekir. Kanun hükümlerinin suçun meydana gelmesi bakımından birden fazla hareketin yapılmasına gerekli görmüş olması halinde ise çok hareketli suç söz konusu olur. Bazı durumlarda kanun birkaç seçimlik hareketi saymak suretiyle bunlardan sadece birinin gerçekleşmesine suç olarak düzenlenmiş olabilmektedir. Böyle bir durumda seçimlik hareketli suç ortaya çıkar. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde 204. maddenin birinci fıkrasında bir resmi belge sahte bir şekilde düzenleyen, gerçek bir resmi belge başka kişilerin aldatmak suretiyle değiştiren veya sahte resmi bir belgeyi kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılır denmektedir. 204. maddenin ikinci fıkrasında görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte bir şekilde düzenlenmiş olan, gerçek bir belgeyi farklı kişileri aldatacak nitelikte değiştiren, gerçeğe aykırılık teşkil eden belgeyi düzenleyen ya da sahte resmi belgeye kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Resmi belgede sahtecilik suçunun sahtecilik yapma emrine aykırı bir davranışla gerçekleştirilmesinin mümkün olmasından kaynaklı olarak icra suç ortaya çıkmaktadır. Suçun meydana gelmesine mümkün olabilmesi için uygunken tek olan davranışın yeterlilik teşkil etmesi mi suçun tahdidi bir kısım hareketlerinin yapılıyor olması ile işlenmiş olduğu düşünüldüğünde seçimlik hareketli bir suç olduğunu söylememiz mümkündür. Nitekim resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suçtur.

Burada resmi belgede sahtecilik suçunda meydana getiren eylemlerin neler olduğundan bahsetmemiz mümkündür. Resmi belgede sahtecilik suçunun faili konumunda yer alan kişinin herkes olabileceğini 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrası bakımından söylemiştik. Resmi belgede sahtecilik suçunun yalnızca kamu görevlisi olabileceğini de 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin ikinci fıkrasında söyledik. Bununla birlikte resmi belgede sahtecilik suçunun maddi unsuru içerisinde söz konusu olan ve ceza yaptırımına bağlanan fiilleri 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrasında her kişinin ve 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin ikinci fıkrasında kamu görevlisinin belgede sahteciliği ayrımına uygun bir şekilde ifade etmek mümkündür. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrasında sahte olarak resmi belge düzenlenmesi gerçek bir resmi belgenin başka kişileri aldatacak nitelikte değiştiriliyor olması Ve sahte bir resmi belgenin kullanılması seçimlik hareketleri suç olarak söz konusu olmaktadır. Kamu görevlileri tarafından işlenen resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde her kişi tarafından işlenmesi mümkün olabilecek resmi ver git satıcı kuşunu seçimi hareketlerine ek bir şekilde gerçeği aykırı belge düzenlemek seçimlik hareketli de söz konusu olmaktadır. Bu eylem de ayriyeten suç olarak nitelendirilmesi mümkün olmaktadır.

Resmi belgede sahtecilik suçunun eylemlerine ilk olarak 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş olan suç bakımından sivil kişinin belgede sahteciliği olarak açıklamamız mümkündür. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin ilk fıkrasında sahte olarak resmi belge düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkaları atacak bir şekilde değiştirilmesi ve sahte bir resmi belgenin kullanılması seçimlik hareketleri söz konusu olmaktadır. Bu seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi ile resmi belgede sahtecilik suçunun 204. maddesinin ilk fıkrasında yer alan suç işlenmektedir. Bununla birlikte 204. maddenin birinci fıkrasına kamu görevlisinin görevi gereği düzenleme yetkisi olmadığı bir belge üzerinde sahtecilik eylemlerini gerçekleştirmesi de tabi olmaktadır. Burada 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrasında yer alan seçimlik hareketleri incelememiz mümkündür. İlk olarak resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek eylemi ile ilgili olan hususlara değinebiliriz. Resmi belgede sahtecilik suçunun ilk maddesini sürü resmi belge sahte bir şekilde düzenlemektir. Bu eylem ile birlikte aslında resmi belge mevcut olmadığı halde mevcutmuş gibi sahte bir belge düzenlenmektedir. Söz konusu olan seçimlik hareketli mevcut olmayan bir resmi belgenin sahte olarak üretiliyor olması meydana getirilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Burada kanun hükümleri gerçek bir belgenin taklidini kast etmiştir. Öyle ki gerçek bir belge değiştiren kişi gerçek olmayan ifade ve durumları gerçekmiş gibi meydana getiren kişi de netice itibari ile sahte bir belge düzenlemiş olmaktadır. Bundan kaynaklı olarak sahte bir resmi belge düzenlemek ibaresi dar anlamda taklit kelimesini ifade etmektedir. Taklit sahte olarak ortaya çıkarılan belgeden önce gerçek ve geçerli bir verginin mevcudiyetini gerekli kılmaktadır. Bundan kaynaklı olarak sahtecilik sonucunda bu verginin mevcudiyetini aynen kurulmuş olması da gerekli olur. Tamimiyle sahte bir belgenin düzenlenmiş olması durumu belgenin niteliğini yanlış yansıtabilir nitelikte olabilir. Bu durumda belge taklit eden kişiden farklı Bir kişi tarafından düzenlenmesi durumunu meydana çıkarmaktadır. Belgenin farklı bir kişi tarafından düzenlenmiş olduğu kanaati resmi evrak ile ilgili olarak gerçek belgeyi tanzimi yetkili makama ait unvan ve Şekillerin ve belgeye imza atmaya yetkili olan memurun imzasını taklit etmek şeklinde meydana gelir. Öyle ki maddenin gerekçesi içerisinde seçimlik hareketli resmi belgeyi sahte bir şekilde düzenlemek olarak söz konusu olmaktadır. Bu seçimlik hareket içerisinde resmi belge aslında mevcut olmadığı halde mevcutmuş gibi sahte bir şekilde meydana gelmektedir. Sahtelikten söz etmenin mümkün olabilmesi için düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu hakkında kişiyi yanıltıcı nitelik taşıması gerekmektedir. Sahteliğin beş duyu ile anlaşılır olmaması gereklilik arz eder. Özel bir incelemeye tabi tutulmadığı sürece gerçek olmadığı anlaşılmayan belgenin sahte bir belge olarak kabul edilmesi gereklilik teşkil etmektedir. Bu durumlar gerekçe içerisinde söz konusu olmaktadır. Böylelikle belgenin taklit edilmek suretiyle meydana getirilmesi gerçek bir belgenin olduğuna dair kişilerin inandırılması gereklilik arz etmektedir. Resmi belgede sahtecilik suçundan konusu daha önceden var olan ya da aslında var olmayan bir belge üzerinde yapılacak olan değişiklikler yoluyla meydana gelebilir. Öncelikle özel kişinin, kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi gerekli olan bir belgeyi kendisi düzenlenmiş şekilde düzenlemiş bulması da mümkündür. Öyle ki yurtdışına çıkmak isteyen kişilere sahte pasaport düzenlemesi ya da üniversite sınavına girmek için sahte lise diplomasını söz konusu olması gibi durumlar var olan bir resmi belgenin içeriği değiştirmek suretiyle meydana gelmektedir. Burada hiç olmayan bir belgenin düzenlenmesi durumu söz konusu dur. Genellikle sahte belge düzenlenmektedir. Bununla birlikte var olan bir resmi verginin içeriğinin değiştirilmesi yoluyla sahte bir şekilde düzenleme durumu da söz konusu olabilir. Örneğin bir kişiye ait belgenin değiştirilerek farklı bir sureti getirilmesi düzenleme yoluyla ortaya çıkmaktadır. Resmi belgenin böyle bir durumda tamamen sahte olarak meydana getirilmesi mümkün olmakla birlikte kısmen de sahte olarak meydana getirilmesi olasıdır. Böyle bir halde aslında daha önceden düzenlenmiş olan geçerli bir belgenin mevcudiyeti söz konusudur. Fakat suçun faili konumunda yer alan kişi bu belge sahte durumlar eklemekle gerçek belgeyi gerçek olmayan durumları ilavede bulunmaktadır. Suçun faili konumunda yarın hangi şey bir belge düzenledikten daha sonra belgeyi imza ile kapanmasından daha sonra içerisine bazı hükümler ekleyebilir. Öyle ki Noterin düzenlemiş olduğu bir senedin altına daha sonradan borcunu ödene dair bir ekleme de bulunabilir. Böyle bir durumda ilk olarak belgenin düzenleyeni tarafından söz konusu olabilecek sahteciliğin ancak kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilen sahtecilikte söz konusu olması durumu ortadadır. Burada önem teşkil eden bir durum yalnızca kamu görevlisinin belge içerisinde söz konusu olan sahteciliğinde yer alan gerçeğe aykırı belge düzenlemek eylemi ile ortaya çıkarılan kısmi sahte belge düzenlemek eylemine mağaza farklarla birbirinden farklılık teşkil ettiğidir. Öyle ki kısmen sahte belge düzenlemek eylemin de suçun faili konumunda yer alan kişi belge düzenledikten daha sonra bu eklemeleri yapması gerekir. Burada belgenin düzenlenmesi esnasında gerçeğe aykırılık teşkil eden eklemeler söz konusu olursa böyle bir halde kamu görevlisinin gerçeğe aykırı belge düzenlemesi meydana gelir. Belgenin kısmi bir şekilde sahte olarak düzenlenmesi halinde sivil kişiler tarafından yapılmış olan sahtecilik içerisinde suçun faili konumunda yer alan kişi gerçek bir belgeye bazı hükümler ekleyerek gerçek bir belgenin taklidini meydana getirmektedir. Böyle bir durumda dikkat edilmesi gerekli olan durum kısmi oluşturmanın ya da kısmi sahteciliğin gerçek bir belgeyi başka kişileri aldatmak suretiyle değiştirmek olmamasıdır. Resmi belgede sahtecilik suçunun meydana gelmesi mümkün olabilmesi için belgenin kullanılması şart değildir. Öyle ki belgenin düzenlenmesi yeterli teşkil eder illaki bu belgenin kullanılması suçun oluşması bakımından gerekli değildir. Belgede sahtecilik içerisinde belgenin düzenleyicisi konumunda yer alan kişi gerçekte mevcut olup olmaması ya da hayatta olması veya tamamen Uydurma bir ismin düzenleyen olarak gösteriliyor olması bir öneme sahip değildir. Resmi belge sahte bir şekilde düzenlemek eylemi ile ilgili olarak önem teşkil eden durum belgenin aldatma kabiliyetine sahip olup olmamasına dairdir. Aldatma kabiliyeti yalnızca gerçek resmi belgenin değiştirilmesi üç seçimlik hareketi bakımından geçerlilik teşkil edebilir. Öyle ki bir resmi belge Sait olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belge başka kişileri aldatacak şekilde değiştiren ya da sahte resmi belgeyi kullanan kişi olarak kanlı günlerinde hüküm altına alınmıştır. Bu ifadeden dolayı gerçek bir resmi belgenin başka kişileri aldatacak bir şekilde değiştirilmesine özgü olarak aldatma kabiliyetini geçerli teşkil ettiğini söylemek mümkündür. Öğreti içerisinde aldatma kabul etme öptüm seçimlik hareketler için geçerlik teşkil ettiği ileri sürülmektedir. Aldatma kabiliyeti ile ilgili olarak kanun hükümleri içerisinde söz konusu olan gerekçe de sahtecilikten söz etmenin mümkün olabilmesi için düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu hakkında kişinin yanıltan nitelikte olması gereklilik arz ettiğine, sahteciliğin beş duyu ile anlaşılabilir olmasına, özel bir incelemeye tabi tutulmadığı sürece gerçek olmadığı anlaşılmayan belgenin sahte bir belge şeklinde kabul edilmesinin gerektiğine yer verilmiştir. Böyle bir durumda aldatma kabiliyetinden sahteciliğin üçüncü kişileri kandıran bir nitelik taşıması gerektiği ileri sürülmüştür. Ceza hukuku içerisinde sahteciliğin gerçeğin hileli bir şekilde değiştirilmesi şeklinde ifade edildiğini görüyoruzdur. 5237 sayılı Türk ceza kanunu hükümleri ve gerekçeleri içerisinde belgede aldatma kabiliyetini söz konusu olması suçun maddi unsurları bakımından değerlendirilmesi gerekli olan bir durumdur. Öyle ki aldatma özelliği sahteciliğin özünde var olan bir husus olmasından dolayı niteliği taşımayan bir belgenin sahte sayılmasının mümkün olamayacağı söylenebilir. Ceza normu tarafından yasaklanmış olan eylem kapsam içerisine de girmez. Bundan kaynaklı olarak yapılan sahtecilik farklı bir kişiye aldatacak nitelik taşımıyorsa suç sayılan fiil işlenmiş olmaz.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrasında düzenleme bulmuş olan suçta bir diğer seçimlik hareket gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Kanuni tanım içerisinde sahteciliğin söz konusu olabilmesinin mümkün olabilmesi için ilk olarak gerekli tüm unsurları içinde barındıran gerçek bir belgenin mevcudiyeti gereklidir. Kanun sahte bir belgeye kuru mamasından daha önce üzerinde sahtecilik yapılmış olan bundan kaynaklı olarak zaten sahte olan belge üzerinde yapılan değiştirme fiilleri suçu meydana getirmez. Bu seçimlik hareket içerisinde esasında söz konusu olan resmi belge yüzünü silmek veya ilaveler yapmak yoluyla değişiklik söz konusu olmalıdır. Gerçek bir belgeyi başka kişileri aldatacak nitelikte değiştirmek 765 sayılı eski Türk ceza kanunu hükümleri içerisinde hakiki bir barakayı Tağyir ve tahrif etmek olarak ifade edilmiştir. Burada değiştirmek eylemi bir takım ilaveler ile olması mümkünken kasıntı ve silindi şeklinde kimyevi maddeler ile Metin’den çıkarmak ya da Metin’de bazı ilavelerin yapılması veya daha farklı hareketler ile yapılması mümkündür.

İlave yapmak şeklinde söz konusu olan değişikliklerin belgenin metin üzerinde yapılması gerekli karşıdır. Öyle ki metin içerisinde değişiklik olmadan bunun altına ya da arkasında ilaveler söz konusu olmuşsa böyle bir durumda belki değiştirmek elimi değil sahte belge düzenlemek kısmında söz konusu olan kısmen sahte belge düzenlemek suçu meydana gelir. Kısmen sahte belge düzenlemek eylemin de belgenin gerçek olan kısımları söz konusu olduğu gibi bu belgenin geçerliliğini korunması durumu devam ederken bu belgeye birtakım ilaveler yapılması suretiyle kısmen sahte belge meydana getirmektedir. Belgenin farklı kişileri aldatan nitelik taşır şekilde değiştirilmesi yoluyla sahtecilik suçu içerisinde belgenin metni üzerinde bir takım ilave ve tahrifatlar yapılması yoluyla gerçek bir belgenin farklı kişileri kandıracak şekilde değiştirilmesinden kaynaklı olarak gerçek olan kısımlar tahrif edilerek belge içerisinde sahtecilik suçu meydana gelmektedir. Öyle ki kısmen ya da tamamen sahte belge düzenlemek eylemi eski Türk ceza kanunu olan 765 sayılı Türk ceza kanunun ifade şekli olmakla birlikte 5237 sayılı yeni Türk ceza kanununda sahte belge düzenleme eğilimi ile ilgili olarak böyle bir ayrımın mevcudiyeti söz konusu değildir. Yalnızca sahte belge düzenlemek eylemi suç olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte belge üzerinde sahteciliğin kısmen sahte belge düzenlemek şeklinde yapılması halinde belgenin başka kişileri aldatacak şekilde değiştirilmesi yoluyla yapılması arasında bir fark söz konusu değildir. Her iki halde de suçun faili konumunda yer alan kişi 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin birinci fıkrasındaki suçu ihlal etmektedir. Bundan dolayı suç meydana getiren eğilimi sebebiyle söz konusu olan madde ve fıkrası bakımından cezalandırılmaya tabi olacaktır. Resmi belgenin değiştiriliyor olmasından kaynaklı olarak söz konusu olan sahteciliklerde yapılan değişikliğin belgenin anlamını değiştirmesi gereklilik arz eder. Söz konusu olan değişiklikle Belgin anlamı kısmen ya da tamamen gizleniyor ise böyle bir halde belge ne sahtecilik suçunun değil resmi belge bozmak yok etmek ya da gizlemek suçunun meydana geldiğini söylememiz gerekir. Resmi belgeyi sahte olarak değiştirmek eğilimi belgenin anlamı muhtevasına ilişkin olması mümkün olabileceği gibi kimliğini ilişkin olarak da meydana gelebilir. Öyle ki belgenin kaynağını tarih ya da muhtevası gerçekte olduğundan farklı bir şekilde gösterilmesi mümkün olabilir. Belgenin kaynağı ile ilgili olarak değişiklikler imzaya dair sahtecilikler olmaktadır. Burada suçun faili konumunda yer alan kişi belgenin gerçek düzenleyicisinin imzasını silmek suretiyle yerine sahte imza koyarak belgeyi sahte olarak değiştirmektedir. Tarihe dair tüm değişiklikler de bu kapsamda sahtecilik suçunu meydana getirir. Belgenin muhtevasına dair değişiklikler içerisinde belgenin anlamı hukuken değişikliğe uğramış olur. Gerçek bir belgeyi değiştirmek eylemi değişikliğin yapılması ile tamamlanmış olmaktadır. Değiştirilen belgenin kullanılıyor olması bundan fayda sağlanması ya da bununla bir kimseye zarar verilmesi suçun meydana gelmesi açısından önem taşımaktadır. Kanun hükümlerinde bir belgenin farklı kişileri aldatacak şekilde değiştirilmesinin gerek ne olduğu ifade edilmiştir. Böylelikle düzenlenmiş olan belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişi yanıltıcı nitelikte olması gereklilik arz eder.

Burada resmi belgede sahtecilik suçunun meydana gelmesini sağlayan seçimlik hareketlerden bir diğeri sahte resmi belgeyi kullanmaktır. Sahte resmi belgenin kullanılması suçu eski Türk ceza kanunu olan 765 sayılı Türk ceza kanunun 346. maddesi içerisinde düzenleme bulmuştur. Öyle ki bu madde içerisinde bir kimsenin sahtekârlık cürmünde Ortaklığı olmadan sahte bir barakayı bilerek kullanır ya da onunla menfaat elde ederse mezkûr Varaka resmi evraktan ise ceza göreceğime dair hüküm bulunmaktadır. Eski Türk ceza kanunu da resmi belgeyi kullanma suçunun meydana gelmesi mümkün olabilmesi için suçun faili konumunda yer alan kişinin sahtecilik suçunu iştirak etmemiş olması gerekmekteydi. Sahte belgeyi düzenleyen kişi bunu kullanır ise kullanma cezalandırılmayan sonraki hareket özelliğinden kaynaklandığından suçun faili konumunda yer alan kişi sahte belge düzenleme suçundan sorumlu olurdu. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesi içerisinde kullanmak eğilimi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Resmi belge içerisinde sahtecilik suçunu meydana getiren sahte olarak belge düzenlemek ve vergi farklı kişileri aldatacak şekilde değiştirmek eylemlerinin yanı sıra seçimlik hareket olarak kullanmak eylemine yer verilmiştir. Bundan kaynaklı olarak kullanma eylemini sahteciliği meydana getiren kişinin yapması durumunda yine tek suçtan yani resmi belgede sahtecilik suçundan ceza verilmesi gerekmektedir. Burada sahte resmi belge kullanmak suretiyle işlenen belgede sahtecilik suçu sahte belge düzenleyen kişi tarafından işlenmesi mümkün niteliktedir. Fakat böyle bir durumda suçun faili konumunda yer alan kişi aynı zamanda belge düzenleyen olduğundan kanunun aynı hükmün seçimlik hareketlerinden birden fazlasını ihlal etmiş olmasından kaynaklı olarak bu suçun konusunu aynı olduğu için suçun faili konumunda yer alan kişi tek sahtecilikten cezalandırılmayı tabi olur. Burada kanun hükümleri sahte belge düzenlemeyen ya da gerçek belgeyi değiştiren suçun faili konumunda yer alan kişi haricinde belgenin sahte olduğunu bilen mi önceki suça iştirak etmemiş olan kişi tarafından yalnızca sahte belgenin kullanılması yoluyla işlenen belgede sahtecilik suçunun cezalandırılması durumu gündeme gelmiştir. Böylece bu seçimlik hareket suça iştirak etmeyen suçun faili konumunda Yer alan kişi bakımından önem taşır.

Başka bir kişi tarafından düzenleme bulmuş olan sahte bir belgenin kullanılıyor olması durumunda kullanan kişinin bunun sahteliğini biliyor olması gerekli ikaz etmektedir. Yani bir kişinin sahte belgeyi kullanmasıyla bunun sahte olduğunu bilmesi durumu bir arada gerçekleşmelidir. Uygulama içerisinde suçun faili konumunda yer alan kişinin sahteciliği bilmesi konusunda bir kuşkunun söz konusu olması halinde veya suçun faili konumunda yer alan kişinin bu durumu bilmediğini kanıtlayamaması halinde belgenin sahte olduğuna dair bir bilginin mevcudiyetinin kabul edilmesi gerekmektedir.

Burada bahsettiğimiz gereken bir diğer durum kamu görevlisinin belgede sahteciliği ile ilgili olan eylemlerdir. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde görevinden dolayı düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belge sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi farklı kişileri aldatacak nitelikte değiştiren gerçeğe aykırılık teşkil eden belge düzenleyen ya da sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına çarptırılacağına dair hükme yer verilmiştir. Kanuni düzenlemeden dolayı kamu görevlisi tarafından işlenen resmi belgede sahtecilik suçunun 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrasında ayrı bir suç olarak düzenlendiği görülmektedir. Bununla birlikte madde gerekçesi içerisinde maddenin ikinci fıkrasında resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanır şeklinde bir bilgiye yer verilmiştir. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde kamu görevlisi tarafından işlenmiş olan belge sahtecilik suçu 765 sayılı eski Türk ceza kanunu ilgili maddelerini kapsar şekilde düzenlenmiştir. Kamu görevlisi tarafından işlenmiş olan resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin Birinci fıkrası içerisinde düzenleme bulmuş olan bir kişinin resmi belgede sahtecilik suçundan farkı suçun kamu görevlisi tarafından ve bu kamu görevlisine görevinden kaynaklanan yetki ile işlemiş olduğudur. Kamu görevlisi tarafından sahtecilik yapılmış olan belgeyle ilgili olarak kamu görevlisine görevinden dolayı düzenlemeye yetkili olmadığı bir belge özelliğinde kalıyor ise böyle bir durumda 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ilk fıkrasında söz konusu olan herkes tarafından işlenen belgede sahtecilik suçu meydana gelmektedir. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde suçun meydana gelmesinin mümkün olabilmesi için dört ayrı seçimlik hareketten bahsedilmesi durumu söz konusudur. Öyle ki kamu görevlisinin görevinden dolayı düzenlemeye yetkili olduğu resmi belgeyi sahte olarak düzenlemesi gerçek bir belgeyi farklı kişileri aldatacak nitelikte değiştiriyor olması gerçeği aykırı olarak belge düzenlemesi ve sahte resmi belgeyi kullanıyor olması durumlarında kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçu işlemiş olduğu söylenebilir. Kamu görevlisinin belki de sahtecilik suçu içerisinde özel kişinin belgede sahteciliği suçunun seçimlik hareketlerinden farklı bir şekilde ayriyeten gerçeğe aykırı bir şekilde belge düzenlemesi halinde suç şeklinde düzenleme bulmuştur. Doktrin içerisinde belgede fikri sahtecilik olarak da adlandırılır şuna bu seçimlik harekete yer verilmiştir.

Burada 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde kamu görevlisinin resmim herkes sahteciliği ile ilgili olan seçimlik hareketli yer vermemiz mümkündür. Bu seçimlik hareketler resmi belge sahte olarak düzenlemek, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını altına alacak şekilde değiştirmek, gerçeğe aykırı belge düzenlemek, sahte resmi belge kullanmak şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde düzenlenmiş olan seçimlik hareketlerden resmi belge saat olarak düzenlemek ile ilgili olan hususlardan bahsetmemiz mümkündür. Kamu görevlisinin belgede sahtecilik suçunun ilk maddi unsuru olarak sivil kişinin belgede sahtecilik suçunu da meydana geldiği gibi resmi belge sahte olarak düzenlemesi karşımıza çıkmaktadır. Suçun faili konumunda yer alan kamu görevlisinin bu hareketi ile esasen resmi bir belgeye söz konusu olmadığı halde sanki varmış gibi sahte bir şekilde düzenlemektedir. Öyle ki bu seçimlik hareket içerisinde mevcut olmayan bir resmi belgenin sahte olarak meydana getirilmesi üretilmesi durumu söz konusu olur. Kurum görevlisi konumunda yer alan kişinin belgede sahtecilik suçunun tüm seçimlik hareketleri içerisinde söz konusu olan ortak unsur sahtecilik yapılan belgenin kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin görevinden kaynaklı olarak düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olması durumudur. Kamu görevlisi olmayan kişinin belgede sahtecilik yapmasında olduğu gibi kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin sahtecilik yapmasında söz konusu olan belge tamamen ya da kısmen sahte bir şekilde düzenlenmiş olabilir. Bu belgenin tamamen sahte olarak düzenleniyor olması durumunda söz konusu olmayan bir resmi belgenin sahte olarak meydana getirilmesi üretilmesi durumu karşımıza çıkarken belgenin kısmi bir şekilde sahte olarak meydana getirilmesi durumunda belge daha sonradan yapılmış olan gerçeğe aykırı bir eklemeyle belge sahte olarak düzenlenmektedir. Öyle ki kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin tamamı ile ya da kısmi bir şekilde sahte olarak düzenlemiş olduğu belgenin görevine girmeyen ve görevi ile ilgisi olmayan bir belge olmaması gerekli Kars eder. Kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin gerçekte düzenlemeye yetkili olmadığı bir belgeyi sahte bir şekilde meydana getirmesi durumunda görevi kötüye kullanma suçu değil sivil konumda yer alan kişinin belgede sahteciliği meydana gelir. Belgenin bu belgeyi düzenleyen kişi tarafından kısmi bir şekilde sahteciliğinin yapılması durumu ancak kamu görevlisi tarafından söz konusu olabilir. Öyle ki Noterin kendiliğinden düzenlemiş olduğu borç senedinin altına daha sonra borcun ödendiği ile ilgili olarak eklenme yapılmasında veya böyle bir durumun gerçekleşmesinde gerçeğe aykırı olarak yapılan ilaveler kamu görevlisi tarafından yapılması mümkün olan eylemlerdir. Belgenin kısmi bir şekilde sahte olarak meydana getirilmesi şeklinde resmi belgede sahtecilik gerçeğe aykırı ilavelerinin belgenin düzenlenmesinden sonra gerçekleşmesidir. Belgenin tanzimi esnasında yapılmış olan ilaveler resmi belgeyi sahte bir şekilde düzenleme değil gerçeğe aykırı bir belgenin düzenlenmesi olarak meydana gelir. Belgenin kısmi bir şekilde sahte olarak düzenlenmesi durumunda belgenin farklı kişileri aldatacak şekilde değiştirilmesi şeklinde sahtecilik durumunda sahih kısım üzerinde tahrif yapılmaktadır.

5237 sayılı Türk ceza kanunu resmi belgede sahtecilik suçunu düzenleyen 204. maddesinin ikinci fıkrasında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ile ilgili olan seçimlik hareketlerden resmi belge sahte olarak düzenlemesi ile ilgili hususlardan bahsettik. Burada kanun hükümlerinde yer verilmiş olan bir diğer seçimlik hareket gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin belgede sahteciliğine Daha hayır suçun ikinci seçimlik hareketi gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak nitelikte değiştirmektir. Buradaki sahteciliğin meydana gelmesinin mümkün olabilmesi için ilk olarak gerekli tüm unsurlara sahip gerçek bir belgenin mevcudiyetini söz konusu olması gerekir. Kanun sahte bir belgeyi korumadığından daha önce üzerinde sahtecilik yapılmış olan ve bundan kaynaklı olarak zaten sahte olan belge üzerinde yapılan değiştirme eylemleri suçu meydana getirmez. Burada söz konusu olan seçimlik hareket ile aslında mevcut olan resmi belge üzerinde silmek ya da ilaveler yapmak şeklinde değişikliğin mevcudiyeti söz konusudur. Resmi belge içerisinde düzenleme işlemi tamamlandıktan sonra kamu görevlisi metin üzerinde belgenin içerik ve anlamını değiştirecek özellikte işlem yapması mümkün değildir. Eğer böyle bir durumu mevcudiyeti söz konusu olursa gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak nitelikte değiştirme suçu gündeme gelir. Düzenlenmiş olan resmi belgede isim tarih ve benzeri şeylerin yanlış Bir şekilde yazılmasından kaynaklı olarak ancak mühürlenmek şeklinde açıkça anlaşılır bir değişiklik söz konusu olabilir. Kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin resmi belgeyi başka kişileri aldatacak nitelikte değiştirir olması durumunda değişikliğin kanunun şekilde olduğu gibi aldatıcı bir özelliğe sahip olması gereklilik arz eder. Bundan kaynaklı olarak ilk sivil kişinin belgede sahtecilik suçunda söz konusu olan durumların burada da geçerli olur. Değişiklik yapmak şeklinde işlenen belgede sahtecilik suçunun meydana gelmesi mümkün olabilmesi için ayriyeten belgenin kullanılması gereklilik arz etmez. Belgenin sahte olarak düzenlenmesi ile suçun tüm unsurlarının meydana geldiğinden bahsedebiliriz.

5237 sayılı Türk ceza kanunu 204. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde düzenlenmiş olan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunda meydana gelen seçimlik hareketlerden resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek ve gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek hareketlerinden bahsettik. Burada bahsedilmesi gereken bir diğer seçimlik hareket gerçeğe aykırı belge düzenlemektir. Öyle ki gerçeğe aykırı belge düzenlemek 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kamu görevlisinin belgede sahtecilik suçunun bir seçimlik hareketidir. Bu seçimlik hareket aynı şekilde kamu görevlisi olmayan kişinin belgede sahteciliği ile kamu görevlisinin belgede sahtecilik suçlarının farklı hareket unsurunu meydana getirmektedir. Burada gerçeğe aykırı belge düzenlemek şeklinde meydana getirilen belgede sahtecilik suçu sadece kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesi mümkün olan bir sahtecilik suçu niteliği taşıyabilir. Madde gerekçesi içerisinde kamu görevlisinin gerçeğe aykırı bir şekilde bir onayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi bir beyanı kendi huzurunda yapılmış şeklinde göstermek suretiyle belge düzenlemesi durumunda bu fıkra hükmü içerisinde tanımlanan suçun meydana geldiğine yer verilmiştir. Kamu görevlisi konumunda yer alan kişinin gerçeğe aykırılık teşkil eden belge düzenliyor olması durumunda meydana gelen suç eski Türk ceza kanunumuz olan 765 sayılı Türk ceza kanununda da ayrı bir suç olarak düzenleme bulmuştur. Bu iki kanun dönemi içerisinde de söz konusu olan seçimlik hareket doktrin içerisinde evrakta fikri sahtecilik şeklinde anılmıştır. Maddi sahtecilik durumlarında belgenin dış görünüşünde söz konusu olan sahtecilik meydana gelmektedir. Böyle bir halde aslında hiçbir belge yoktur ancak suçun faili konumunda yer alan kişi gerçek belgeyi kendine model almak suretiyle sahte bir belge meydana getirmekte veya bu gerçek belgenin üzerinde tahrifata yapmakta ya da sahte olan bu belgeyi kullanmaktadır. Ancak fikri sahtecilik içerisinde belge üzerinde dış görünüş itibari ile en küçük bir yolsuzluk bile söz konusu olmamaktadır. Şekil itibari ile sahte nitelik taşıyan belge ile gerçek belge arasında bir farklılığın mevcudiyeti söz konusu değildir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

Resmi belge sahtecilik suçunun nitelikli halleri 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Bununla birlikte resmi belgede sahtecilik suçunun nitelikli hali karayolları taşıma kanununun 31. fıkrasında ve Terörle mücadele kanununun 14. maddesinin birinci fıkrasında söz konusudur. Burada ilk olarak resmi belgenin kanun hükmünden kaynaklı olarak sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge olması nitelikli halinden bahsedebiliriz. Bu nitelikli hal 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Öyle ki resmi belgenin kanun hükmü gereği sahte olduğu sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması durumunda verilecek olan cezanın yarı oranında artırılması gerekir. Resmi belgede sahteciliğin sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli bir belge üzerinde işlenmiş olması durumunda cezanın aratılacağına dair hüküm eski Türk ceza kanunu ve yeni Türk ceza kanunu döneminde de nitelikli unsur olarak düzenleme bulmuştur. 5237 sayılı Türk ceza kanunu ile hangi belgelerin sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlilik teşkil etmesine dair eski yasa döneminde söz konusu olan ihtilaflara Çözüm sağlanmıştır. Böyle bir düzenlemenin mevcudiyeti ile hangi belgenin sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlilik teşkil ettiğinin belirlenmesinde önemli olan unsur belgenin bahse geçen mahiyetine dair kanuni bir düzenlemenin mevcudiyetini söz konusu olup olmadığıdır. Sahteliğinin sabit bulunmasına kadarki geçerli belgeler çeşitli kan Dökümlerinde düzenleme bulmuştur. Öyle ki 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun 204. maddesinin birinci fıkrasında mahkeme ilanlarımı Noterlerce düzenleme biçiminde düzenlenen senetler, 5271 sayılı ceza muhakemesi kanunu 222. maddesinden dolayı söz konusu olan duruşma tutanakları, Seçimlerin temel hükümleri ve seçmen küçükler hakkında kanunun 178. maddesi hükümlerine göre seçim tutanakları, 1608 sayılı kanunun altıncı maddesinden kaynaklı olarak belediye ceza tutanakları, icra ve iflas kanununun 38. maddesinden kaynaklı olarak ilan müziğindeki belgeler, hakem kararları, Sayıştay ilamları, 5607 sayılı kaçakçılıkla mücadele kanununun 20. Maddesinden kaynaklı olarak düzenleme ulan suç Sunakları sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli Belge olarak sayılması mümkün niteliktedirler. Sahili sabit oluncaya kadar geçerli belgeler üzerindeki sahtecilik eylemleri bahsetmiş olduğumuz bu belgelerin taşımış oldukları ispat güçlerinin benzerlerine göre fazla olması ve bu belgeler üzerinde ki söz konusu olan sahtecilik eylemlerinin kamu güvenini diğer tür belgelere oranla daha fazla sarsacak niteliğe sahip olmasından dolayı söz konusu olan belgeler üzerinde yapılan sahtecilikler daha ağır bir cezanın mevcudiyetine gerektirir. Sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlilik sağlayan belge sayılan mahkeme ilamlarının bu özelliğe sahip olması için kesinleşmesi gereklilik arz etmemektedir. Burada önem teşkil eden durum ağırlaştırıcı unsur olarak kabul edilen belgelerin aksinin sabit oluncaya kadar geçerli bir belge niteliği taşımadığıdır. Öyle ki aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge ile sahte değil sabit oluncaya kadar geçerli belge birbirinden farklı hususları meydana getirmektedir. 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrasında ilgililerin beyanına Dayanılmak suretiyle noterlerin tasdik etmiş oldukları senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içerisinde usulüne uygun bir şekilde düzenlemiş oldukları belgeler aksi sen bir onuncu aya kadar geçerli belge niteliği taşımaktadırlar. Yargıtay ceza genel kurulunun bir ilamı içerisinde bahsetmiş olduğumuz her iki belge arasındaki farklılıkların mevcudiyetine yer verilmiştir. Öyle ki yürürlükteki mevzuat içerisinde resmi vakaların hukuki değer ve nitelikleri bazı durumlarda ya bir kanun hükmü ile belli edilmekte ya da ayrı bir hüküm sevk edilmemektedir. Açık bir şekilde hüküm sevk edilmiş olan durumlarda kanun koyucu resmi var akıllara iki grup içerisinde mütalaa ederek bunların bir bölümünü Şahsiliği sabit olmasına kadar diğer kısmını da hilaf-ı sabit oluncaya kadar muteber diye tanımlıyor olmaktadır. Bundan kaynaklı olarak kanun hükümlerinde ayriyeten açıklama yapılmış olan durumlarda resmi var akıllara genel kural olarak hilaf-ı sabit oluncaya kadar muteber saymak zorunluluğu söz konuşudur. Öyle ki bu durum ile her iki bölgenin farkı açıklanmıştır. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin üçüncü fıkrası içerisinde sahte ile sabit oluncaya kadar geçerli belgeler üzerinde yapılmış olan sahtecilikler daha ağır cezalara tabi olmaktadırlar. Aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgeler ile ilgili olarak böyle bir niteliği mevcudiyeti söz konusu değildir.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesi içerisinde resmi belgede sahtecilik suçu ile ilgili olan nitelikli hallerden resmi belgenin kanun hükmü gereği sahteleri sabit oluncaya kadar geçerli belge olması ile ilgili olan hususlardan bahsettik burada resmi belgede sahtecilik suçu nitelikli hallerin bir diğeri suçun terör amacıyla işlenmesidir. Terörle mücadele kanunu hükümleri içerisinde kanun içerisindeki amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulu olan bir-örgütünün eylemleri çerçevesinde işlenmiş olduğu halde terör suçu sayılan suçların mevcudiyetine yer verilmiştir. Yine bu kanunun beşinci maddesi içerisinde ilgili maddelerde yazılı olan suçlar hakkında ilgili kanun hükümlerine göre söz konusu olacak hapis cezaları ya da adli para cezalarının yarı oranında artırılacağına dair hüküm söz konusu olmuştur. Bundan kaynaklı olarak tayin olunacak cezalar içerisinde gerek o eylem bakımından gerekse ceza bakımından söz konusu olan cezanın yukarı sınırının aşılması durumu söz konusu olabilir. Fakat müebbet hapis cezası yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını hüküm olunması durumu meydana gelebilir. Suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması durumundan kaynaklı olarak söz konusu olan maddedeki cezanın artırılması durumu ile yalnızca bu metin hükmüne göre cezada artırım yapılması gerekir. Burada yapılacak artırım cezanın üçte ikisinden az olmaması gerekir.

Öyle ki bu düzenlemeler ile resmi belgede sahtecilik suçunun terör amacıyla işlenmesi durumunun mevcut olması halinde suçun faili konumunda yer alan kişi hakkında hükmü olacak cezanın yarısı oranında artırılması gerekecektir.

Resmi belgede sahtecilik suçunun nitelikli on surlarının fazla ve daha az cezayı gerektiren nitelikli unsurlardır. Bizim bahsetmiş olduğumuz entrika oluşurlar cezanın ağırlaştırılmış nitelikli unsurların oluşturmaktaydı. Bundan kaynaklı olarak verilecek olan ceza da artırma girilmesi gerekiyordu. Ancak bazı nitelikli unsurlar daha az cezayı gerektiren nitelikli unsurlardır. Bunlar hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispat ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla sahtecilik, suçun karayolu taşımacılık yetki belgeleri, taşıt belgeleri veya taşıt kartı üzerine tahrifat suretiyle işlenmesi şeklinde olan nitelikli unsurlardır. Hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispati ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla sahtecilik ile ilgili olan hususlardan bahsedebiliriz. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 211. maddesi içerisinde bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispati ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde verecek olan cezanın yarı oranında indirileceğine dair hüküm bulunmaktadır. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 211. maddesi içerisindeki bir düzenleme eski Türk ceza kanunumuz olan 765 sayılı Türk ceza kanununda da yer almıştır. Eski Türk ceza kanunu olan 765 sayılı Türk ceza kanununun 347. maddesi içerisinde düzenleme bulmuş olan hafifletici nedenlerin gerçekleşiyor olması açısından belgenin resmi belge ya da özel belge olması halinde yaptırım farklılık oluşturacaktır. 5237 sayılı kanun hükümlerinde belgenin mahiyeti ayrım yapılmadan cezanın yarı oranında indirilecek söz konusu olmuştur. Böylelikle yeni Türk ceza kanunu olan 5237 sayılı Türk ceza kanununun içerisindeki düzenleme eski düzenlemeye göre yaptırım bakımından daha ağırdır. Bu düzenleme içerisinde suçun faili konumunda yer alan kişinin bir hukuki ilişkiye dayanmak suretiyle alıcının ispati ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belge içerisinde sahtecilik yapıyor olması durumunda cezanın indirilmesi gerekecektir. Suçun faili konumunda yer alan kişinin bu indirimden yararlanmasını mümkün olabilmesi hukuksal bakımdan söz konusu olan alacağının ya da gerçek bir olay ya da durumun kısıtlayıcı sebeplerini sağlamak amacıyla hareket etmiş olması gerekir. Kanun hükümlerinde bu düzenlemeyle suçun faili konumunda yer alan kişi de bir başkasının hakkına en uzatmak yerine kendisinin saldırıya uğrayan hakkını korumak ya da sağlamak düşüncesi ile yapılan hareketi korunduğu söylenebilir. Böyle bir hükmün uygulama kabiliyetinin söz konusu olması için suçun faili konumunda yer alan kişinin gerçek bir olayın ispat hastasına tedarik amacı ile hareket etmesi gerekli farz eder. Suçun tarafı konumunda yer alan kişiler arasında sahtecilik eyleminden önce hukuki bir ilişkinin söz konusu olması gerekir. Sahteciliğin bir Hukuk ilişkiye ispat edilmesi için yapılması gerekli karşı eder. Burada suçun faili konumunda yer alan kişideki amacın haksız olması gerekir. Suçun faili konumunda yer alan kişideki amacın haksız olmaması eylemin bir başkasına zarar vermek için değil kendisinin uğramış olduğu ya da uğrayacağı zarardan korunması niyetine içerisinde barındırır. İspat edilmesi istenen olayın doğru ve sahih olmasını gerekli yoktur. Suçun faili konumunda yer alan kişinin samimi olarak gerçekte ispat edilmesi gereken olayı sahih olmadığı halde öyle zannediyor olması bir başka değişle böyle bir niyetle eylemlerini gerçekleştirir olması durumunda cezasında indirim yapılır. Fakat suçun faili konumunda yer alan kişinin amacının bir hakka dayanması işlenen sahtecilik eylemi içerisinde suçun niteliğini haklı çıkarmaz. Öyle ki suç tüm unsurlarıyla meydana gelmesine rağmen işlenmiş olan eylemin haksızlık içeriğinin az olması düşüncesinden hareketle özel yasal düzenleme gereği suçun faili konumunda yer alan kişinin cezasında indirim yapılması gerekli ikaz eder. Sanık ile suçun mağduru konumunda yer alan kişi arasında söz konusu olan bir alacak borç ilişkisinin yokluğu suçun sanık konumunda yer alan kişinin sadece alacağın olduğunu söylemesi durumları bahsettiğimiz halin meydana gelmesini sağlamaz. Madde uygulaması içerisinde manevi unsur genel kastın yanında özel kast niteliği taşımaktadır. Hafifletici nedenin uygulama bulmasına mümkün olabilmesi için suçun faili konumunda yer alan kişinin ispat etmek istediği olaya farklı gerçek bir vasıta ile kanıtlayamaması ya da başka bir ifadeyle meydana gelen olayın delillerle ispatının mümkün olmamasının şart oldu durumundan bahsedemeyiz.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinde düzenlenmiş olan resmi belgede sahtecilik suçunun ağırlaştırıcı sebep sayılan nitelikli halleri ile ilgili olarak hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispati ya da gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla sahtecilik ile ilgili olan hususlardan bahsettik burada bir diğer husus suçun kara yolu taşımacılık yetki belgeleri, taşıt belgeleri ya da taşıt kartı üzerinde tahrifat suretiyle işlenmesidir. Bu durum eski kanun hükümleri içerisinde yer almaktaydı ancak yeni düzenlemeyle bu tür evraklar ile ilgili olarak söz konusu olan sahtecilikler açısından indirim uygulanması durumu söz konusu olmayacaktır.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Manevi Unsurlar Nelerdir?

Manevi unsur işlenmiş olan bir eylemin suçun faili konumunda yer alan kişiler arasındaki psikolojik bağı meydana getirir. Öyle ki baba suçun mevcudiyet ile ilgili olarak zorunluluk teşkil eder. Suçun faili konumunda yer alan kişiyle eylem arasında manevi iletişim zorunluluk teşkil ettiğinden sunucularından bir tanesini manevi unsur oluşturur. Suçun kanuni tanımı içerisinde yer alan ögelerin bilinerek ve istenerek işlenmesi durumunda manevi unsurun gerçekleştiğinden bahsetmemiz mümkündür. Ceza hukuku içerisinde bireyin suçun kanuni tanımı içerisinde belirtilmiş olan ve suçu meydana getiren eylemi gerçekleştirmesi suçtan yalnızca sorumlu olması için yeterli teşkil etmez. Suçun faili konumunda yer alan kişinin kanunu tanım içerisinde yer alan eylemi meydana getirmesinden sonra kusurlu bir eyleminin mevcut olması gerekmektedir. Öyle ki suçun faili konumunda yer alan kişi suçtan sorumlu tutulmasının için söz konusu eylemin kasti olarak işlenmiş olması gereklilik arz eder. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 21. maddesinin birinci fıkrası içerisinde suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır denilmektedir böylece burada suçun meydana gelmesi için suçun faili konumunda yer alan kişinin kasten hareket etmesi gerektiğine yer verilmiştir. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde kastın ne olduğu ile ilgili olarak görüşlerin mevcudiyeti söz konusudur. Kastın doğrudan doğruya eylemin içerisinde saklı olduğu ve bundan kaynaklı olarak ayrıca kastın İspatlanmasının gereklilik arz etmediğine dair görüşleri mevcudiyeti söz konusudur. Bununla birlikte genel kastın yanında zarar verme niyetinin aranması gerektiğini önemli kılan görüşlerin de mevcudiyeti söz konusudur. Bu görüşler suçun faili konumunda yer alan kişinin hem sahtecilik yaptığını bilmesi hem de zarar vermek birincil hareket etmiş o olması gerektiğini ileri sürerler. Ancak burada bir başkasına zarar verme bilincine suçun faili konumunda yer alan kişinin sakini araştırmak olduğu ve kanın hükümlerinde açık bir şekilde belirtilmediği durumlarda suçun teşekkür açısından sakin yer verme imkânı olmadığı belirtilmek suretiyle eleştiride bulunulmuştur. Bu görüş içerisinde bir başka kişiye zarar vermeden kast edilmiş olanın yalnız kişisel zarar olduğu ancak belge içerisinde sahtecilik suçlarında zararın toplumsal ve kolektif zarar olmasında mümkün olabileceği yönünde eleştirilerin mevcudiyeti söz konusu olmuştur. Bu türlü görüşlerin haricinde zarar verme imkânının öngörülmüş olduğu görüşünün de mevcudiyeti söz konusudur öyle ki bu görüş içerisinde belgede sahtecilik suçları içerisinde özel kastın zarar verebilme ihtimalin öngörülmesi olarak yer bulunması durumu ortaya çıkmıştır. Böyle bir halde zarar verme ihtimalin öngörülebilir nitelik taşıması durumunda suçun manevi unsurunun meydana geldiğinin Habil’i gereklilik arz eder. Burada suçun faili konumunda yer alan kişinin belgede sahtecilik bilinciyle hareket etmesi gerektiğini ve bunun yeterli olduğunu ileri süren görüşlerin mevcudiyeti de söz konusudur. Öyle ki bu durumda suçun faili konumunda yer alan kişinin diğer kişileri belgenin gerçek olduğu ile ilgili olarak aldatması ve söz konusu olan bu sahtecilik içerisinde hukuk açısından sonuçların yaratılma isteğini ile manevi unsuru tamamlama bulacağı ileri sürülmüştür. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde özel kasını aranmıyor olması gerekliliğini de savunan görüşler mevcudiyeti söz konusudur böyle bir durumda suçun faili konumunda yer alan kişinin kendisini ya da bir başkasına bir menfaat sağlamak amacıyla hareket etmediği sürece suçun meydana gelmesinden bahsedilemez. Öyle bir görüş bazı durumlarda yarar sağlamak amacının olmasına rağmen kasti meydana gelmeyeceği açısından eleştiriye tabi tutulmuştur. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde zorunlu olarak bir zarar olasılığının gerekliliği ileri sürülmektedir. Suçun faili konumunda yer alan kişinin sahtecilik yapmış olduğu Şeyin resmi belge olduğunu ve sahteciliği sonucunda bir zararın meydana gelebileceğini biliyor olmasına rağmen kasti olarak hareketine devam etmesi durumu zarar verme bilinci olarak var olmuştur. Aslında zarar verme bilincinin aranması keyfi bir harekete, zarar verme özel kastının aranmasına da neden olmaması gerekir. Bunun sebebi suçun genel kastla işlenmekte olmasıdır. Öyle ki resmi belgede sahtecilik suçunda özel kasti mevcudiyeti gerekli değildir. Suçun faili konumunda yer alan kişinin yapmış olduğu sahteciliğin bir zararın neden olmayacağına dair makul akla uygun bir inançla hareket ediliyor olması durumunda zarar verme ben iradesini söz konusu olmamasından dolayı genel suçun meydana gelmediği kabul edilmesi gerekir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru Nedir?

Kanuni hükümlerde yer alan tipe uygun olan, maddi unsurları tam olan bununla birlikte manevi unsurunda bir eksikliğin mevcudiyeti söz konusu olmayan eylemin suç olarak nitelendirilmesini mümkün olabilmesi için aynı zamanda hukuka aykırı nitelik taşıması gereklilik arz eder. Bundan kaynaklı olarak hukuka aykırılık unsuru suçun unsurları arasında yer alır. Hukuku aykırılık işlenmiş olan mı kanuni olarak belirtilmiş tanıma uygun eylemi hukuk düzeni önce cevaz verilmemesine ortaya çıkarır. Bununla birlikte fiilin hukuka uygun sayılmaması ve buradaki fiilin sadece ceza hukuku ile ilgili değil hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma içerisinde olması gereklilik arz eder. Ceza hukuku içerisinde suç saymış oldu eylemin meydana getirilmesine dair diğer bir kurulun izin vermiş olduğu durumlarda oyla ben hukuk düzeni içerisinde yasaklanmamış olduğu ve bundan kaynaklı olarak suç meydana getirmediği sonucuna ulaşılması mümkündür. Öyle ki ceza normunun yasaklamış olduğu bir eylemin suçun faili konumunda Yer alan kişi tarafından işlenmesi durumuna izin verilmek suretiyle onun hukuka aykırı olmasına önleyen kurallara hukuka uygunluk sebebi denir. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde hukuka uygunluk sebepleri rolü 5237 sayılı Türk ceza kanunun 25. maddesi içerisinde düzenleme bulmuş olan meşru savunma ve zorunluluk hali ile 26. madde içerisinde düzenlenmiş olan ilginin rızası hallerinde meydana gelir. Suçun faili konumunda yer alan kişinin karşı koyması mümkün olmayan ya da kurtulması mümkün olmayacağı cebir ve şiddet ya da muhakkak ve ağır bir korkutma ya da tehdit sonucuyla suç işlenmiş olması halinde kusuru bulunmadığından dolayı ceza verilmez. Böyle bir hale Çevirme tehdidi kullanan kişi suçun faili konumunda yer alan kişi sayılır. Suçun faili konumunda yer alan kişinin haksız bir tecavüzden ya da bir tehlikeden korunmak ya da bir başkasını korumak amacıyla belgenin sahtecilik yapması durumunda meşru savunma ya da zorunluluk halinin bulunduğunu ileri sürmesi mümkün olmaz. Fakat böyle bir durumda kastın değerlendirilmesi bakımından göz önünde tutulması gerekir. Suçun faili konumunda yer alan kişinin zarar verme bilinciyle hareket etmiyor olması durumunda kasti söz konusu olmayacağından suçun manevi unsuru meydana gelmeyecektir. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 211. maddesinde gerçek bir durumu belgelemek ve dolayısıyla etkisi altına kılınan haksızlığı önlemek amacıyla düzenlenmiş olan sahtecilik durumlarında buna cezayı kaldıran bir hukuk uygunluk sebebi olarak Yer verilmemiştir. Fakat böyle bir durumda cezada indirim yapılmasına dair durum söz konusu dur. Böyle bir durumda resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde zorunluluk hali ile meşhur savunma halinin ileri sürülemeyeceği söz konusudur.

Ancak özel belgeler ve aslında özel belge niteliği taşımalarına rağmen kanunen özel Belge niteliğinde sayılan belgeler açısından ilgilinin rızası eylemin hukuka aykırılık özelliği açısından öneme sahiptir. Rızanın söz konusu olması halinde bir başkası tarafından imza atan bir kişinin rıza verene karşın zarar ve tehlike unsurunu bulundurmadığı söz konusu olacağından bunun sonucu olarak suçun faili konumunda yer alan kişide zarar verme bilinci mevcut olmaması kasti mevcudiyetine ortadan kaldırır. Kasti ortadan kaldıran Rıza’nın belgenin düzenlenmesine ya da değiştirilmesine başlamadan önce açıklanıyor olması gerekli ikaz eder. Sahtecilik meydana gelmesinden sonra verilmiş olan rıza kendisinden önce meydana gelmiş olan kasta onu ortadan kaldırıcı bir etki yapması mümkün değildir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Da Teşebbüs İle İlgili Olan Hükümler Nelerdir?

Teşebbüsü ile ilgili hükümler 5237 sayılı Türk ceza kanunun 35. maddesinde düzenleme bulmuştur. Öyle ki bir kişi işlemi kast etmiş olduğu bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da kendisinin elinde olmayan sebeplerle tamamlayamaz ise teşebbüs müessesesi meydana gelmektedir böylece bu kişiye teşebbüsten dolayı sorumlu tutulmaktadır. Suça teşebbüs durumunda suçun faili konumunda yer alan kişi ortaya çıkan zarar ya da tehlikenin ağırlığına göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 13 yıldan 20 yıla kadar müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Öyle ki diğer hallerin mevcut olması halinde verilecek olan cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirilir.

Suça teşebbüs durumunun söz konusu olması halinde suçun faili konumunda yer alan kişi suçu işlemek amacıyla hareket etmesine rağmen kendisinin elinde olmayan sebeplerden dolayı bunu tamamlayamayacaktır. Öyle ki suçun faili konumunda yer alan kişi tamamlanmış olan suça oranla daha az cezayı sahip olacaktır. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde resmi belgenin düzenlenmesi değiştirilmesi ya da kullanılması ile tamamlama bulunmaktadır. Bu bakımdan icra hareketlerinin kısımları bölünmesine mümkün olması durumunda teşebbüs söz konusu olur. Resmi belge sahtecilik suçu neticesinde harekete bitişik suçlar meydana geldiğinden suçun icra hareketlerinin bölümü ayrılmıyor olması durumunda teşebbüs uygulama bulmayacaktır. Suçun tamamlanmasını mümkün olabilmesi açısından belirli bir menfaatin sağlanması veya kişisel bir zararın ortaya çıkması aranmamaktadır. Suçun kurmuş olduğu hukuki fayda kamu güveni olduğundan icra hareketlerinin tamamlanmasında genel bir zarar doğuma imkânının söz konusu olması sebebiyle ayriyeten kişisel çıkar ya da zararın doğması gereklilik arz etmez. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 35. maddesi içerisinde eksik ve tam teşebbüs ayrımının ortadan kalkmasından dolayı eski Türk ceza kanunu olan 765 sayılı Türk ceza kanunu içerisinde söz konusu olan resmi evrakta sahtecilik suçuna dair eksik teşebbüs mümkün olabileceği şeklinde durumun mevcudiyeti bulunmamaktadır. Sahte belge düzenlemeye de ayrıca hareketinin bitirildi an suçun tamamlanmış olduğundan bahsedilebilir. Ancak suçun faili konumunda yer alan kişinin sahte belge düzenleme ve kullanma halindeki seçimlik hareketlerden ikisini de yerine getiren olması durumunda suç sahte belgenin düzenlenmesi ile tanınmakla birlikte suçun işlenmesi kullanma ile bitiyor olmaktadır.

Belgenin kullanılması eyleminin devam ediyor olması bu eylemin sürekli olduğu anlamına ortaya çıkarmaz. Aslında Belginlik kullanman da suç ile korunan yarar ihlal ediliyor olmaktadır. Böylelikle kamu güveni Zarar görüyor olduğundan suç tamamlanmış olur. Belgenin kullanıyor olmasının devam etmesi işlenen diğer bir suçun sürekli olduğunu gösterebilir. Bundan kaynaklı olarak sahte belge düzenlediği halde kullanmayan suçun faili konumunda yer alan kişi açısından eylem düzenlenme tarihinde ayrıca kullanılmış ise kullanma tarihinde son bulur. Öyle ki sahte sürücü kimlik kartını düzenlenmesi mi bu saati sonucu kimlik kartını kullanılmamış hali ile bir ay sonra genel arama içerisinde kolluk görevlisine ibraz etmiş ise suçun ibraz tarihinde sona erdiği söz konusu olur. Öyle ki kullanma eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunun seçimlik eylemlerinden biri olması gereklilik arz etmektedir. Sahte resmi belgeyi kullanma eyle mekânın hükümleri içerisinde ayriyeten birisi olarak tanımlanmamış olsa idi böyle bir durumda belgenin düzenlenmesi ile suç tamamlanmakla birlikte bitmiş olacaktı. Bununla birlikte resmi belgede sahtecilik suçunun meydana gelmesine mümkün olabilmesi bakımından belgenin sahte olarak düzenlenmesi ile değiştirilmesini yeterli teşkil ettiğine özel belgede sahtecilik suçunda olduğu gibi ayriyeten kullanman sorunun gerekli olmadığında söylemek gerekir gerçekleşme olasılığı az olmanın yanı sıra icra hareketine suçun faili konumunda yer alan kişinin iradesi haricinde tamamlanamıyor olması durumunda teşebbüs ortaya çıkmaktadır icra hareketin suçun faili konumunda yer alan kişinin iradesi ile kesilmesi halinde ise gönüllü vazgeçme müessesesinden bahsedilmesi gerekir.

Aldatma yeteneği söz konusu olmayan sahtecilik eğiliminde esasen icra hareketleri tamamlanmasına karşın meydana getirilen belgenin hukuki değerinin ve bundan kaynaklı olarak elimin zarar verme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle eylemin suç oluşturmadığı söylenebilir. Bundan kaynaklı olarak suçun faili konumunda yer alan kişi aldatma yeteneğine sahip olmayan belge dolayısıyla sahteciliği teşebbüsten dolayı sorumlu olarak yer almaz.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda İştirak İle İlgili Olan Hükümler Nelerdir?

5237 sayılı Türk ceza kanunun 37. maddesi içerisinde suça iştirak ile ilgili olan hususlara yer verilmiştir. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 37. maddesinde faillik ile ilgili olan durumlara değinilmiş, 5237 sayılı Türk ceza kanununun 38. maddesinde ise azmettirme ile ilgili hususları yer verilmiştir. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 39. maddesinde yardım etme ile ilgili olan hususların özelliklerine denilmiştir. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 40. maddesinde ise bağlılık kuralı yer bulmuştur. İştirak kanunu unsuru tek bir faili tarafından işlenmesi mümkün olan bir suçun birden fazla kişinin bir araya gelmesi ile önceden işbirliği yapılarak işlenmesi ya da suça katılmasıyla ortaya çıkar. Kanun hükümlerindeki suç tanımında böyle bir zorunluluk söz konusu olmadığı halde suçun birden çok kişinin katılması ile ya da bu birden çok kişinin suça katkıda bulunması ile işlenmesi durumu iştirak durumunu meydana getirir. İştirak halinde suçun maddi unsuru İle manevi unsurunun şerikler açısından aynı nitelikte olması gerekir. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrası açısından iştirak müessesesi genel iştirak kurallarına göre somut onayın özelliği içerisinde uygulama bulur. 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiş olan kamu görevlisinin belgede sahteciliği açısından iştirak müessesesinin uygulama bulması açısından önemli olan unsurların mevcudiyeti söz konusudur. Kamu görevlisinin belgede sahtecilik suçu Özgü suç niteliği taşımaktadır. Böyle olmasından kaynaklanır ak kamu görevlisine belgede sahtecilik suçu bu suçun faili konumunda yer alan kişinin ancak kamu görevlisi olmasıyla meydana gelmesine neden olur. Öyle ki kamu görevlisinin suçuna iştirak eden ve kamu görevlisi olmayan suçun faili konumunda yer alan kişinin hukuki durumunun nasıl belirleneceği ile ilgili olarak bir sorun mevcut olmaktadır. Böyle bir durum 5237 sayılı Türk ceza kanunun 40. maddesinin ikinci fıkrasında söz konusu olan bağlılık kurulu ile ortaya çıkmaktadır. 5237 sayılı Türk ceza kanunun 40. maddesinin ikinci fıkrasına göre özgü suçlar içerisinde ancak özel fail olma özelliğini taşıyan kişinin faili sıfatını taşıması mümkün olabilmektedir. Böyle suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren ya da yardım eden olarak sorumlu olmaktadırlar. Öyle ki 5237 sayılı Türk ceza kanunun 40. maddesinin ikinci fıkrası bakımından görevinden kaynaklı olarak düzenlemeye yetkili olduğu bir belge satıcılık yapan kamu görevlisi failin suçuna iştirak eden ve kamu görevlisi olmayan faili de somut olayın niteliklerine göre yardım eden ya da azmettiren olarak 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin ikinci fıkrası bakımından sorumlu olacaktır. Kamu görevlisinin görevinden kaynaklı olarak düzenlemeye yetkili olmadığı bir belge üzerinde kamu görevlisi olmayan ile birlikte sahtecilik yapılması halinde söz konusu olan suç 5237 sayılı Türk ceza kanunun 204. maddesinin birinci fıkrası kapsamı içerisinde olacağından her iki faili bu madde uyarınca cezalandırılır. Suç işleme düşüncesi ve kararına sahip olmayan bir kişiye suç işleme kararı verdi etmek suretiyle bir suçun işletilmesi azmettirme olarak nitelendirilmektedir. Bu bakımdan suç işleme niyeti olmayan kamu görevlisine kendisinin yetkili olduğu bir belgeyi sahte olarak düzenlemek ya da üzerinde değişiklik yapması bakımından kendi eylemleri ile bu fiili işleten faili konumunda yer alan kişiler 5237 sayılı Türk ceza kanununun 38. maddesinin birinci fıkrası bakımından Türk ceza kanunun 204. maddesinin ikinci fıkrası bakımından sorumlu olur.

Kamu görevlisi konumunda yer alan kişiyi azmettir miyim suçun icra hareketlerini beraber yapan ya da suçun faili konumunda yer alan kişi üzerinde etkinlik sağlamayıp suçun işlenmesini kolaylaştıran, suçun meydana gelmesine de önem taşıyan hareketleri yapan kişiler suç işlemeye teşvik eden ya da suç işleme kararını sağlayan ya da fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını söyleyenler suçun nasıl işlenmesi gerektiğine dair yol gösterenler ya da eylemin meydana gelmesinde kullanılan araçları temin edenler suçun işlenmesine önce ya da işlenmesi esnasında yardım etmek suretiyle icrasına kolay hale getirenler ancak bu eylemleri işledikleri sırada kamu görevlisi olmayan fark konumunda yer alan kişiler 5237 sayılı Türk ceza kanunun 40. maddesinin ikinci fıkrası bakımından müşterek faili olarak cezalandırılmayıp ya yardım eden olarak 5237 sayılı Türk ceza kanunun 39. maddesi bakımından sorumlu olurlar. Kamu görevlisinin hata yaparak sahte belge düzenlemesine sebep olanlar kamu görevlisinin belge düzenleme anında herhangi bir kasta olmadığından azmettiren olarak değil dolayısıyla failin niteliği taşıyarak sorumluluk altında olur. Bir kişinin düzenlemiş olduğu sahte resmi belge ile kamu görevlisine aldatıp onun da sahte bir resmi belge düzenlemesini neden olması halinde bu kişi 204. maddenin birinci fıkrasından dolayı cezalandırılacaktır. Kamu görevlisi bakımından suçun manevi unsurunun meydana geldiğinden bahsetmemiz mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte kamu görevlisinin sahte belgeyi resmi işleme esas almasından kaynaklı olarak şartları mevcut ise ihmali davranışla 5237 sayılı Türk ceza kanunun 257. maddesinin ikinci fıkrası içerisinde düzenlenmiş olan görevi kötüye kullanma suçundan dolayı sorumluluk altında olabileceği söylenebilir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda İçtima İle İlgili Onun Hükümler Nelerdir?

İçtima ile ilgili olarak birleşik suç zincirleme suç ile ilgili olan durumlardan bahsedilmesi mümkündür. Birleşik suç 5237 sayılı Türk ceza kanunun 42. maddesinin içerisinde düzenlenmiştir. Öyle ki bir suçun diğer suçun unsurunu veya ağırlaştırıcı sebebini meydana getirmesi durumunda tek fiil sayılan suç birleşik suçu ortaya çıkarır. Resmi belgede sahtecilik suçu içerisinde eski kanunumuz olan 765 sayılı eski Türk ceza kanununda birleşik suç kümlerinin uygulama bilip uygulanamayacağına dair tereddütler ile farklı uygulamaların varlığı söz konusu oluyor. 5237 sayılı Türk ceza kanunu ile bunun ile ilgili olarak tereddütler ortadan kaldırılmıştır. Böylelikle 5237 sayılı Türk ceza kanunun 212. maddesinde sahte resmi ya da özel belgenin farklı bir suçun işlenmesi esnasında kullanılması durumunda hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı ceza hükmü olunca ona yer verilmiştir. Böylelikle resmi ya da özel verginin farklı bir suçun işlenmesi esnasında kullanılması durumunda gerçek içtima gereğince hareket suçtan da ayrı ayrı ceza verilmesi durumu söz konusu olacaktır. Böylelikle resmi belgede sahtecilik suçu ile ihaleye fesat karıştırma, zimmet, rüşvet dolandırıcılık ya da başka bir suçun işlenmesi durumunda failin her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılması gerekecektir.

Zincirleme suç 5237 sayılı Türk ceza kanununun 43. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre bir suç işleme kararının icrası açısından değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla kere işlenmesi halinde Tek bir ceza verilir. Fakat bu ceza dörtte birden dörtte üçe kadar artırılır. Bu suçun temel haliyle daha ağır ya da daha az cezayı gerektiren nitelikli halleri aynı suç olmaktadır. Suçun mağduru konumunda yer alan kişi belli bir kişi değil ise böyle suçlar da bu durumun uygulama bulmasından bahsetmek mümkün olmaz. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir eylem ile işlenmesi halinde de bu durumun meydana geleceğini söylememiz mümkündür. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçları içerisinde bu madde hükümleri uygulama bulmasından bahsetmemiz mümkün olmaz. Böyle bir düzenlemeyle 5237 sayılı Türk ceza kanunun 43. maddesi içerisinde bir suç işleme kararı ile aynı suçun farklı zamanlarda bir kişiye karşı gerçekleştirilmesiyle aynı suçun farklı kişilere karşı tek bir eylemle işlenmesi durumlarında zincirleme suç meydana gelecektir. Böyle bir durumda resmi belgede sahtecilik suçu açısından 5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında bir özel kişinin veya kamu görevlisinin bir suç işleme kararının kapsamı içerisinde farklı zamanlarda birden fazla resmi belgede sahtecilik suçu işliyor olması durumunda suçun faili konumunda yer alan kişi bir suçtan sorumlu olacaktır. Ancak cezası dörtte birden dörtte üçe kadar artırılacaktır.

Zincirleme suç ile ilgili olarak hükümler her olay içerisinde uygulama bulunmamaktadır. Mevcut olan diğer şartlar ile birlikte suçun faili konumunda yer alan kişinin fiilini bir suç işleme kararı altında meydana getirmesi gerekmektedir. Söz konusu olayın niteliklerine göre suçun bir suç işleme kararı altına işlenmemiş olması durumunda her suçun ayrı ayrı ceza verileceğini söylemek mümkündür. Zincirleme suç içerisinde suçların bazıları tamamlanıp bazıları ise teşebbüs aşamasında kalır nitelikte olabilir. Böyle bir durumda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil edilmesi durumu meydana gelmez. Suçun mağduru konumunda yer alan kişinin farklı kişiler olması durumunda zincirleme suçu kümlerini uygulama bulması bakımından Yargıtay’ın görüşlerinin farklı olduğunu söylememiz mümkündür.

5237 sayılı Türk ceza kanunun 44. maddesinde fikri içtima ile ilgili olan hususlara yer verilmiştir. Fikri içtima ile ilgili olan hususlar bir eylem ile kanunda tanımlanan birden fazla farklı suçun işlenmesi durumunda meydana gelecektir. Kanun hükümlerinde birden fazla suçu ayrı ayrı cezalandırmak yerine tek fil işlenen birden fazla suçtan ağır olanı ile yetinilmesine daha yeni düzenlemeye gidilmiştir. Fikri içtima ise bunun ile ilgili olan bir düzenlemedir. Resmi belgede sahtecilik suçunu özgü olan ve 5237 sayılı Türk ceza kanunun 212. maddesi içerisinde düzenleme bulmuş olan sahte resmi ya da özel verginin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması durumunda hem sahtecilik ile hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükme olacağına dair bir düzenleme mevcuttur. Bundan dolayı özel içtima kurulundan kaynaklı olarak bu suçlar bakımından fikri içtimaının uygulama bulması durumu söz konusu olmayacaktır. Öyle ki resmi belgede sahtecilik suçundan farklı suçların işlenmesi halinde en ağır olanına dair ceza verilmeyecektir. Fikri içtima uygulama bulmayacaktır. Resmi belgede sahtecilik ile başka bir suçun işlenmesi halinde her suçtan ayrı ayrı ceza verilmesi gerekmektedir. Resmi belgede sahteciliğin farklı suçun işlenmesi esnasında yapılıyor olması durumunda 5237 sayılı Türk ceza kanunun 212. maddesinden dolayı fikri içtima hükümleri uygulanmazken Yargıtay işlenen eylemin resmi belgenin unsuru ya da ağırlaştırır sebebi olması halinde doğal olarak fikri içtimaının uygulama bulacağını söylemiştir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçunda Görevli Mahkeme Neresidir?

5237 sayılı Türk ceza kanununun 204. maddesi içerisinde düzenlenmiş olan resmi belgede sahtecilik suçunun maddenin ilk fıkrasında yazılı olan kişinin resmi belgede sahtecilik suçundan yargılanması için görevli mahkeme asliye ceza Mahkemesidir.

5237 sayılı Türk ceza kanunun resmi belgede sahtecilik sucunu düzenleyen 204. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yazılı kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçu açısından görevli olan mahkeme ağır ceza Mahkemesidir. Öyle ki 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer verilmiş olan 204. Maddedeki resmi belgede sahtecilik suçunun ilk fıkradaki halinin söz konusu olası halinde görevli mahkeme asliye ceza mahkemesi iken ikinci fıkrada düzenlenmiş olan suçun işlenmesi halinde görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.

Resmi belgede sahtecilik suçu davaları için avukat arayışınız Ceza Avukatı İdil Su Aydın’dan randevu alıp danışmanlık ve dava avukatlığı hizmeti alabilirsiniz.

RESMİ BELGEDE (EVRAKTA) SAHTECİLİK DAVASI AVUKATI makalemizi de okuyabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir